Yalova sahilinde bir çocuk parkı var arkasında ise her sabah Türk kahvemi içtiğim çay bahçesi. Parkta bir salıncak var çocuklar için. Kahvemi içerken her sabah genç bir kadın geliyor ve salıncakta sallanmaya başlıyor. Bu durum ilk başlarda dikkatimi çekmemişti ama o kadın her sabah gelip çocuk salıncağında sallanınca dikkatimi çekti. O kadın belkide Yalova sahilindeki denize sallanarak dertlerini boşaltıyor. O çocuk salıncağında sallanıyor, sallanırken birleştirdiği ayakları önündeki Marmara denizinin üzerine çıkıyor ve derdi, tasası neyi varsa hepsini mavi gövdeli dalgaları tatlı tatlı sahile vuran denize emanet ediyor. Peki bizlerin derdimizi emanet edebildiğimiz bir deniz, bir ova bir dağ yada birisi var mı? Hayatlarımız geçmişin pişmanlığı ve geleceğin kaygısı içinde geçiyor. Hayatla helalleşebilmemiz lazım pişmanlıklardan kurtulabilmemiz için. Gelecek kaygısına gelince: zihnimiz gelecek ile ilgili korku filmi çekmeye bayılır. En kötü ihtimalin türlü türlü olasılıklarını aklımıza getirir ve gelecek konusunda bizi tedirgin eder. Aklımızda sinema oynatmaya bayılan o korku filmcisine çok da tınmamak lazım. Sonuçta gelecek henüz yaşanmadı ve kaderimiz bizim çabada ve tevekkülde olmamıza bağlı. İyisini hayal edelim iyi olsun. Bu sözlerim birazda bu satırların sahibi bana. Sonuçta hiç birimiz kusursuz değil. Dertlerinizi emanet edeceğiniz sahildeki o salıncağı bulmanız dileğiyle... Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder