Başarı beraberinde alkış getirir. Başarılı olmak istememizin nedeni takdir toplamak için midir yoksa olmak istediğimiz kişi olmak için midir? Bakımlı, şık, güzel bir kadın yüksek sosyetelerde gezerek sosyal medya fenomeni olup tek fotoda binlerce like alabilir. O kadın artık like lar için yaşıyordur yani alkışlar için. Ama birde Anadolunun ücra bir köyünde bir kadın öğretmen vardır. Ömrünü sayısız çocuğun yetiştirilmesine adamıştır. O öğretmenin ise alkış umurunda olmaz. Yetiştirdiği çocukların büyüyüp vatana millete faydalı birer birey olmasının ona yaşattığı gurur yeter. Alkış salt kötü bir şeydir demiyorum. Hakedilen alkışlar da vardır. Madalya alan bir sporcunun yada sahnede oyununu oynayan tiyatrocunun aldığı alkış gibi. O alkışlar sonuna kadar helaldir. Çünkü ardında alın teri vardır. Ancak yaptığımız şeyin kalbimizde bir manası yoksa ve onu takdir edilmek için yapıyorsak kendimize sahte bir hayat kurmuşuz demektir. Sahtelik bizi hakikatten uzaklaştırır. Hakikat şu dünyada kim olduğumuzu keşfetmektir. Sahte alkışları dinlersek hayatın bize fısıldamasını asla duyamayız. Evet hayat her an bize fısıldar. Kim olduğumuzu fısıldar, doğruda olup olmadığımızı fısıldar. Karanlık bizi iyice ele geçirmişse doğruya tahammül edemeyiz ve o fısıltıyı duymamak için sahte alkışların peşine düşeriz. Nasıl ki bedenimizde bir sorun olunca acı duyarız vücut bize sinyal verir, hayatımızda sorun olunca da vicdanın o fısıltısını duyarız. Onu susturmak için morfin gibi sahte alkışlara sığınırız. Bu sahte alkışlar: sosyal medya like ları, paramızın bize sağladığı sahte güç, özünde sevgi olmayan sahte gönül ilişkileri gibi şeyler olabilir. Hayata ne gibi bir katkım var diye kendimizi sorguladığımız gün kurtuluş için ilk adımı atarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder