4 Kasım 2024 Pazartesi

Sınırlar Sezgiseldir

 Bir kere sınırı aşan için artık sınır yoktur demiş Epiktetos. Sınırlar niye vardır? Güzelle çirkini, iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı ayırt etmek için vardır. Az önce saydığım kavramlar birbirlerine karşıt kavramlar. Sınırlar zaten birbirine tezat olan iki şeyin arasında oluşur. Sezgisel bir şeydir. Yani illa Doğu Berlinle ile Batı Berlini ayıran dikenli telli betonerme bir yapı olması gerekmez. Peki biz tolum olarak birbirimizin sınırlarına saygı gösteriyor muyuz. Duygusal, psikolojik, özel hayatımıza dair sınırlar. Dedimya bu sınırlar sezgiseldir ve bir başkası tarafından algılanabilmesi için empati ve saygı gereklidir. Karşımızdaki kişide empati duygusu gelişmemişse sınırlarınızı geçmekten tereddüt duymayacaktır. Örneğin görev tanımınızda olmamasına rağmen işyerindeki patronunuzun size ayak işlerini yaptırmak istemesi gibi. Empati yeteneği gelişmemiş kişi belkide sınırı ihlal ettiğinin farkında değildir. Ama empatisi gelişmiş lakin saygısı olmayan gruba giren kişiler çok tehlikelidir. Onlar sizin sınırlarınızı ihlal ettiklerinin farkında olmalarına rağmen size çektirdikleri rahatsızlıkla tatmin duyarlar bundan gizli bir zevk duyarlar. Bir sefer taviz verdiniz mi artık geri dönüşü yoktur hep taviz vermek zorunda kalırsınız. Birde kişisel sınırlarımız vardır. Ahlaki ve vicdani sınırlar. Yanlışı, kötüyü, çirkini tercih ettiğimizde yavaş yavaş karanlık tarafa geçeriz. Bu siyah giyen adamlarla beyaz giyen adamlar arasındaki halat çekme yarışı gibidir. Siyah giyen takım ( kötülük) halatı çekip ortadaki sınırı geçen bir adamınızı oyun dışına sürükledi mi rakip karşısında bir kişi eksilirsiniz. İşiniz daha da zorlaşır. Üstelik kaybettiğiniz o adam rakip takıma katılır. Doğruda kalmak dahada zorlaşır. O yüzden hayatta prensiplerimiz olmalı, sınırlarımızı belirlemeli ve hep doğruda kalmak için mücadele etmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder