İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür demiş Imanuel Kant. Gece olunca ışık kaynağımız olan güneş batıyor ve hava kararıyor. Eğer suni bir ışık yakmamışsak gündüz gördüğümüz cisimler karanlıkta kalıyor ve onları göremiyoruz. Cisimleri görmemizin sebebi bir ışık kaynağından yayılan ışınların cisim tarafından gözümüze yansıtılmasıdır. Bu olayın fiziksel boyutu. Hayattaki her cisim insana bir fikir verir. Algıladığımız her cisim zihnimizde oluşan bir düşünceye tekabül eder. Tenis topunun zihnimizde yuvarlak olduğu düşüncesi gibi, devleti soyan bir haydutun kötü biri olduğu düşüncesi gibi. Peki düşünce nasıl doğar? Düşünce algıladığımız öznenin zihnimizde yorumlanmasıdır. İşte zihnimizde bu yorumlamayı bilinç yapar. Zihnin bir özneyi görmesi olayı onunla ilgili bir düşünce oluşturmasıdır. Zihin sahip olduğu düşüncelerle görür bunu da bilinç yapar. Bilinç zihnin ışığıdır. Her bilinç bir ışıktır. Duyu organlarımızla topladığımız beynimize gelen veriyle etkileşime girer ve sahip olduğu deneyimle o veriye kimlik verir. Yani düşünceyi oluşturur. Herkesin sahip olduğu ışık farklıdır. Herkesin bilinç seviyesi varklıdır. İnsan oğlu beden ve ruhtan oluşur. Bedenimizdeki ve ruhumuzdaki blokajları yani tıkanıklıkları ne kadar giderebilirsek alacağımız ışık da o kadar kuvvetli olacaktır. O ışık Tanrının nurudur yani Tanrısal bilinçtir. Bilincinizi yükseltebilmeniz dileğimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder