Para kazanıyoruz-kaybediyoruz, mevki-makam kazanıyoruz-kaybediyoruz, saygınlık kazanıp-kaybediyoruz, arkadaş kazanıp-kaybediyoruz, hadi olayı daha da büyüteyim: siyasiler seçim kazanıp-kaybediyor, ordular savaşlar kazanıp-kaybediyor. Hayatlar tenis maçı gibi sürekli bir kazanıp-kaybetme döngüsüne girmiş durumda. Tarih bile hep kazananları yazıyor. Bir şeyleri elimizde tutuyoruz. Ve bazen o elimizde tuttuğumuz şeyler avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor. Madde dünyasında insanın "sahiplenme" duygusu gelişmiş ama insan asıl sahibini unutmuş. Karun gibi zengin olsakda ömrümüzün sonunda 2 metrelik çukura bir bez parçasıyla giriyoruz. İnsan kazandığı şeylerin; para, makam, çevre, aşk korumak için vicdanından ödün verdiğinde asıl kaybedenlerden olur. Hadi bunu tersinden söyleyelim: insan birşeyleri ( para, makam, çevre, aşk ) kazanmak için vicdanından ödün verirse asıl kaybedenlerden olur. Şu hayatta huzuru sahiplenme duygusundan vazgeçtiğimizde buluyoruz. Canımızın, tüm hayatın, evrenin bir sahibi olduğunu hatırladığımızda huzura eriyoruz. O yüzden kazanmanın ve kaybetmenin ötesine geçebilmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder