Ezberci zihniyetle giriyoruz hayatın içine. E hayat bu boş durmuyor insanla oynamayı seviyor. Birazcık yürüyüşünü değiştiriyor, biraz ettiği lakırdıyı değiştiriyor karşısında afallıyoruz. Dikkat ettiyseniz hayata bir kişilik verdim. O tıpkı ailemizin şakacı dayısı gibi. Hep aynı esprileri yapsa, hep aynı kıyafetleri giyse, bizi hep aynı sokaklara götürse sıkıcı olurdu. Dinlenmek niye var? Yorulmak için. İnsan dediğin biyolojik bir makine. Doğumumuzdan ölümümüze kadar çalışmak için tasarlanmışız. Hayatın bizi yorması iyidir ama sakın ha tükeneyim demeyin. İnsan hedefsiz kalırsa monotonluğun, amaçsızlığın hapisanesine kendini koyar. Tiyatro üstadı Haldun Dormen'e bakıyorumda: kendisi 100 yaşına merdiven dayamış halen aktif olarak tiyatronun içinde. Eğitimler veriyor, filmlerde, oyunlarda rol alıyor. Haldun Bey tutkusunu keşfetmiş şanlı insanlardan biri. Ama insan kendi şansını kendi yaratır. 12 yıl önce bende tutkumu buldum. Benimkisi yazmak. Şu an sekizinci romanımı yazıyorum artı günlük blog yazılarımı sizinle paylaşıyorum. Yazarlık uğruna mühendislik kariyerimi terk ettim. Ha tutkumu paraya çevirebildim mi? Hayır. Ama yazarken içimdeki zehri akıttım, kendimi şifalandırdım. Kendimi tanıdım. Kendimi tanıdım dedim: anladım ki ben heyecansız kalmışım. Benim biraz " heyecana " ihtiyacım var. Bu bir geri çekilme değil. Geri adım atmak değil. Yazmaya devam edeceğim. Sadece on yıldır içinde yaşadığım " ezber " hayatın dışına çıkacağım. Hayatın sürprizlerinin beni yormasına ve düşündürmesine müsade edeceğim. Evet düşünmek. Bakın Einstein ne demiş? " Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder