Tarih boyu doğada zaman zaman afetler yaşanmış, insanlık sıfırlanmış, ardından medeniyetler yeniden kurulmuştur. Kaos teorisi diye bir şey var. Hiç bir sistem mükemmel değildir ve her sistem kaosa gitmeye meyillidir, diye. Makro hayatta yaşadığı doğanın kaosa gitmesi insan denilen canlının kişisel hayatlarında da kaosları yaşamasına neden oluyor. İnsan dediğin alemin kopyası küçük bir alem. İnsanlar bence doğayı taklit ediyor. Görünürde kimse kaosu istemez ama bilinç altında insan krizler yaşamaya ve bunları aşmaya programlı. Bu tıpkı bir ordunun olası büyük savaşa tatbikatlarla hazırlık yapması gibi. Kaoslardan aklımızla, sabrımızla çıkıyoruz. Mental yeteneklerimizi bir kılıca yada bedenimizde ki kaslara benzetebiliriz. Kılıcın nasıl bilenmeye, kasların nasıl egzersize ihtiyacı varsa irademizinde kaosa ihtiyacı var. O yüzden kaos o kadarda kötü bir şey değil. Peki ama kaos olursa huzur kaçar diyeceksiniz. Huzur çevrede olumsuzlukların hiç olmaması değil, insanın hayata karşı aldığı bir tavırdır. Osmanlı devleti yıkılmasa, yurdumuz işgal edilmese yani topraklarımızda kaos olmasa Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lider ortaya çıkabilir miydi? Büyük liderler, kanaat önderleri, bilim adamları, buluşlar tarih boyu hep kaos sırasında ortaya çıkmıştır. Biz yeterki kişisel kaosumuzu yaşarken bunun bir döngü olduğunu ve kaosun huzura, huzurunda kaosa evrildiğini unutmayalım. Tıpkı ilk bahar-yaz-son bahar-kış gibi bunun mevsim döngüsü gibi olup geçişlerin yaşandığının idrakinde olalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder