12 Haziran 2025 Perşembe

Mesafeyi Anlamak

 Günümüz dünyasında ödülü amaç edinen bir sistem var. Sürekli bir yerlere varmaya çalışıyoruz. İnsanlar yarış atı gibi olmuş. Varacağımız yerdeki ödüle öyle bir konsantre oluyoruz ki gittiğimiz yolun güzelliklerinin farkına varamıyoruz. Okullarda öğrenciler takdir, teşekkür peşine takılıyor, aktörler, sporcular, sanatçılar; oskar, kupa, ödül peşine takılıyor ( ekranlarda koca koca adamları, kadınları bir elinde ödülü ağlarken akademiye teşekkür ederken görüyoruz ) , kurumsal hayatta çalışanlar terfi, para peşinde oluyor. Hep bir hedefi kovalıyoruz. Ödül kötü bir şeydir demiyorum. Ödül ağacın dalından meyveyi alıp yemektir lakin o ağaç sadece bize meyve verdiği için güzel değil. Ağacın gölgesinde oturmakta güzel, ağacın üzerine konan cıvıldayan kuşlar da güzel, ağacın yeşilyapraklarıyla manzaraya kattığı değer de güzel, hatta; o ağacın tohumunu ekip, sulayıp büyüyüşüne tanık olmakta güzel. Sonuç peşinde olmak şuna benziyor: Aşk-ı Memnu romanını eline alıp tüm kitabı bir kaç saniyede pas geçip sadece son üç sayfasını okuyup" Adnan Bey boynuzlandığını anlıyor ve Bihter intihar ediyor " demeye benziyor. Sadece sonuca odaklandığımızda yolculuğun, sürecin tadından mahrum kalıyoruz. Şule Gürbüz olayı ne güzel özetlemiş. Şöyle diyor: " Mesafe almak diye bir şey yokmuş, mesafeyi anlamak varmış. Bu bir gün de olabiliyormuş, bir ayda... "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder