29 Nisan 2025 Salı

Hasret

 Noksanlarımız oluyor şu hayatta. Hiç birimiz tam değiliz, özlem sanki tutulması gereken bir nöbet. Sıramız geldiğinde tutuyoruz. Bu hayatta her şey bugünde oluyor. Birde yarın var. Yarında başka bir hayat var. Bu hayatta çektiğimiz hasretlerle yarınki kavuşmaların bedelini ödüyoruz. Hasret ne kadar büyükse kavuşmada o kadar güzel oluyor. Hasret bazen yakıcı da olabiliyor. E bu da gerekli bir şey. Sonuçta dünyaya pişmeye gelmedik mi? Her şeyi istememeli insan. Daha doğrusu her şeye sahip olmamalı insan. İstemeli, arzu etmeli ama kavuşamamalı insan. Noksan olmalı. Sonuçta anahtar da biziz kilit de biziz. Kilit ortasından noksan olacak ki anahtar girsin ve kapı açılsın. İnsan kendi kapısını açabilmeli. Zaten o kapı bir açıldı mı insan kendine geçebildi mi, kendinden geçebildi mi noksanlığın bir hayal, çekilen acının gerçek olmadığını anlayacak. Hayal olanı anladı mı, asıl gerçekliğin ne olduğunu da anlayacak. Hakikatin nuru kuytularımızda ki karanlıkları aydınlatacak. Hiç bir karanlık kalmayacak. Saklandığı gölgeleri yitiren şeytan bedenden kovulacak. Ama şeytan o son ana kadar ilişecek karanlık arayacak. İnsan dediğin hep tetikte duracak. Hakikatin azameti karşısında secdelere kapanacak. Bugünkü insan elbet "yarına" varacak. Asıl mesele nasıl varacağı. Şükürle mi hasetle mi? Sevapla mı günahla mı? Işıkla mı karanlıkla mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder