Birgün dervişin biri berbere gitmiş. Koltuğa oturmuş ve berbere " saçımı komple kazı " demiş. Berber işe koyulmuş. Tıraşın yarısında içeri bir kabadayı girmiş ve " Lan berber o adamı bırak da benim tıraşımı yap " demiş. O esnada dervişin tıraşı daha bitmemiş ve kafasının yarısı sıfıra tıraşlanmış yarısında ise halen saç varmış. Kabadayı dervişi görmüş ve başının çıplak olan tarafına bir tokat patlatmış " Naber lan kabak " demiş. Berber kabadayıdan ürkmüş ve dervişi bırakıp kabadayıyı tıraş etmeye başlamış. Kabadayı tıraş olurkende dervişle uğraşmayı sürdürmüş, kabak aşağı kabak yukarı, diyerek onunla alay etmiş. Tıraş bitince kabadayı berberden dışarı çıkmış. O esnada yokuş aşağı son sürat bir at arabası geliyormuş. Sokağın ortasında kalan kabadayı kaçmaya fırsat bulamadan atları hizalayan tahta çubuk kabadayıya saplanmış ve kabadayı orada can vermiş. Berber ve dervişte dükkandan olanları izliyormuş. Berber dervişe " Bu ağır olmadı mı? " demiş. Derviş " anlamadım " demiş. Berber " seninle alay etti diye adama beddua ettin ve derviş olduğun için duan kabul oldu. Adam öldü, bu ağır olmadı mı? " demiş. Derviş " Vallahi de billahi de ben adama kızmadım, beddua etmedim" demiş ve sonra eklemiş " Ama bu kabağında bir sahibi var. Kabadayı bu kabağın sahibini kızdırmış olmalı "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder