Günümüzde insanlar aç. Sevgiye açlar, mala mülke daha çok paraya açlar, makama mevkiye açlar, alkışa açlar, instagramda like'a açlar. Nefislerimiz olmuş koca bir karadelik. Her şeyi yutuyor ama asla doymuyor. Sahi bu kronik doyumsuzluk neden kaynaklanıyor? Bu "aç"ların kişiliğinde ikinci bir gölge benlik yetişmiş. Şükretmeyi, sahip olduklarıyla mutlu olmayı unutturmuş. Bilirsiniz alzheimer hastalığında kişinin yavaş yavaş tüm zihni silinir. An gelir bir anne öz oğlunu bile tanıyamaz. Herkese herşeye karşı yabancılaşır. Ben insanları doyumsuzluğa iten bu her şeyi tüketen tatminsiz gölge benliği bir çeşit alzheimer hastalığına benzetiyorum. İnsan kendine yani özüne karşı yabancılaşıyor. Allah'ını, kitabını bile unutuyor.Örnek mi? Koltuğunu korumak için demokrasiyi askıya alan siyasiler, ihaleye fesat karıştırıp zenginleşenler, müşterisini kazıklayan esnaflar, adil olmayan kararlar veren yargıçlar, her devrin adamı omurgasız yazarlar gibi... Teşhisi yaptık. Hastalığın tanısı doyumsuzluk. Peki tedavi için ne gerekli? Kaderle barışık olma, sahte mutluluklara değil gerçek sevgiye sahip olma, şükür ve sürekli olarak arı tutacağımız kalbimizle vicdanlı olma. Tamda bu konuya giden bir şey söylemiş Albert Camus: " İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder