Kalabalık hayatlarımızda kişisel yalnızlığımızda mahsur kalmışız. Bulunduğumuz yer tenha değil aslında akıp giden bir sürü olayın konuşulan bir sürü cümlenin arasındayız ama bu kalabalıklık, mahsur kaldığımız Robinson Crusoe adamızın etrafını saran asla aşamadığımız sonsuz okyanuslara dönüşmüş. İnsanda oldum olası bir kurban psikolojisi vardır. İnsan hep bir kurtarıcı bekler, kurtarılmayı bekler. Dinler tarihindeki peygamberler, Hollywood filmlerindeki pelerinli süper kahramanlar vardır. İnsan gerçekte kim olduğunu keşfettiği gün kurtulur. Her insanın bir daimon'u vardır. Daimon dediğimiz iç ses gibi bir şey. Sokrates, düşüncelerinin ilham kaynağının kendi daimon'u olduğunu belirtmiştir. İnsan ıssız bir dağa çıksa bile düşüncelerinin sesini kontrol edemiyorsa sessizliğin sesini dinleyemez. Kendimizi kontrol edebildiğimizde kulaklarımızı iç sesimize çevirdiğimizde dışarıdan bir kurtarıcıyı beklememiz gerektiğini ve o kurtarıcının kendimiz olduğunu anlayacağız. Problemler ejderhalar ise bize verilen akıl, kılıcımız ve kalkanımız. Aklımız silahtır. Problemleri çözümleyip yok ettiğimiz bir silah. Ama asıl mesele problemi çözmek değil poblemin nedenini ( kaynağını )anlamaktır. Aksi halde bir problem biter diğeri başlar, sonsuz bir döngüye girer ejderhalarla savaşmaktan patikamızda bir adım ilerleyemeyiz. Problemi anladığımız gün onun bir yabancı değil kendimizin kurgu bir yansıması olduğunu kavrayacağız ve düşmanla ( kendimizle ) barışacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder