Sabır çok özel bir davranıştır. Tohum karanlıkta sabreder ağaç olur. Anne dokuz ay sabreder bebek olur. Tabiat kışın sabreder, sonu bahar çiçek olur. Sabretmenin güzelliğini tabiat bizlere her an mucizevi bir şekilde gösterirken biz insanoğlu maalesef şu sabır dersinden her yıl bütünlemeye kalıyoruz. Üniversiteden yeni mezun genç sahada çalışmadan masa başı müdür maaşı istiyor, kalantor patronlar üç ayda bitecek bir projeyi bir ayda bitmesini istiyorlar çalışandan, daha makro örneklere geçeyim: Vakti zamanında ordusunu, istihbaratını yam yam ABD'ye teslim etmiş ve darbeler görmüş bir ülke hemen tam demokrasi istiyor, seçilmiş milletvekilini sırf muhalif olduğu için hapiste tutan ve kendi anayasasını çiğneyerek vekilliğini düşüren, muhalif fikirleri yargı sopasıyla ezen demokrasi ve insan haklarından son yirmi iki yılda uzaklaşmış bir devlet AB'ye girmek istiyor, batının kültürel asimilasyonuna, ekonomik istismarına ve askeri boyunduruğuna uğramış bahtsız dünya savaşlar bir anda bitsin istiyor. Sabrı boyun eğmekle sakın ha karıştırmayalım. Ortada bir haksızlık varsa bunu değiştirecek planlar yapılmalı ve değişim süreci sabırla yürütülmelidir. Ama haksızlığa karşı eyleme geçmeyen birine sırf sabır gösterdi ve durumu kabullendi diye Allah bile yardım etmez. Tekrar sabrın insani boyutuna dönecek olursak. Sabır şükür ile kardeştir. Başımıza kaza, bela, hastalık gelebilir. Metin olmak zorundayız. Eğer hayatın şükründe olursak ve onu iyisiyle kötüsüyle her yönüyle kabul edersek o zaman içimizdeki sabrı da keşfeder ve kriz süreçlerini sağlıklı yönetebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder