Yeni evli bir çift sabah kahvaltısı ediyormuş. Kadın pencereden dışarı bakmış ve " Şu karşı komşunun çamaşırları amma kirli. Herhalde yıkamasını bilmiyor ve yanlış deterjan kullanıyor " demiş. Günler birbirini kovalamış ve kadın her kahvaltı sofrasına oturduğunda pencereden karşı balkonda ipte asılı duran çamaşırlara bakıp komşusunun kirli çamaşırlarını küçümseyip eleştirmiş. Aradan bir ay geçmiş karı koca yine bir sabah kahvaltıya oturmuşlar. Kadın pencereden dışarı bakmış ve " Vay canına çamaşırlar bu sefer temiz. Acaba kadına çamaşır yıkamayı kim öğretti? " demiş. Kocası " Hayatım bu sabah erken kalktım ve mutfağımızın camını sildim " demiş. Aslında kirli olan çamaşırlar değil, kadının mutfağının camıymış.
Eleştirmeyi ve küçümsemeyi çok seviyoruz. Birinin kusurunu bulunca sanki banka hesabımıza 1000 lira atmışlar gibi seviniyoruz. Sanki başkasında bir eksiklik farkedince kendimizin büyüdüğünü hissediyoruz. Evet büyüyen bir şey var ama o şey kibrimiz. Bazı insanlar birini eleştirip küçümseyince tatmin oluyorlar. Bu kendi kendine tatmin olma durumu gibi bir şey. Bu tip insanlar başkasının kusurunu ortaya çıkarıp onları küçümseyince sanki masturbasyon yapmış gibi oluyorlar. Bu durumdan haz alıyorlar.İkili diyaloglarda bazen anlaşmazlık olur ve bi taraf bi tarafı suçlar. Suçlamak, kabahati başkasında görmek en kolayı. Halbuki kişi ilk önce kendine baksa, ben hatalı mıyım dese herkes başkasını suçlamak yerine kendi noksanlarını masaya serse ne kavga çıkar ne kalpler kırılır ve anlaşmazlıklar son bulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder