Sabah erkenden ofise gelmişim. Şiirlerimi, yazılarımı yazdığım mekana. Önümde koyu mavi sakin bir deniz. Sakin tıpkı benim gibi... Belki o yüzden denizi seyretmeyi seviyorum. Şu hayatta kendim gibi birini arıyorumdur belki. Ve o uysal mavilik bana tanıdık geliyor. O koyu mavilik, açık mavilikle çizgide öpüşüyor. Açık mavilik her tarafa yayılıyor. Tıpkı hayallerim gibi. Hayallerim gökyüzü. İçinde çığlık atan martılar, istediğin şekle benzettiğin gezgin bulutlar ve karanlık olsa bile bana umut veren yıldızlar var. Sesinizi duyuyorum. Şimdi bana şöyle diyorsunuz: "Bi dakika sen bize yazının başında ofisteyim demiştin. Bu nasıl ofis? Denizli, bulutlu, gökyüzülü?? " Ha ha ha. Unutmayın. Ben bi yazarım ve benim ofisim sabahları Türk kahvemi içip Yalova'dan İstanbul kıyılarını seyrettiğim, Marmara denizini ve mavi gökyüzünü izlediğim aile çay bahçesi. Ben bu ofise kira olarak günde 30 lira kahve parası veriyorum. Ayda bin lira bile etmez. Bu devirde böylesi bulunmaz. Bazen uzaktaki arkadaşım Sevo aradığında " Neredesin? " diyor. " Ofisteyim " diyince kahkahayı basıyor. Anlıyor aile çay bahçesinde olduğumu. Aile çay bahçesi. Belkide buraya çocukluğumdaki ailem artık "uzaklarda" olduğu için geliyorum. Adı " Aile " olduğuna göre belki bende yeni bi aileye sahip olabilirim diye. Burada her sabah yanıma gelip göbeğini okşatan şişman kedi dobi, martılar, izlediğim deniz ve mavi gökyüzü yeni ailem oldular. Aklıma geçenlerde gördüğüm rüya geliyor. Annem, babam ve abim. Eski evimizdeyiz. Herkes sağ ve sıhatli. Bir doğum günü partisi vereceğiz. Tüm oyuncaklarım salona yayılmış. Ninja Kaplumbağlarım, Batmanlerim, He-Manlerim. O an mutluyuz çünkü birlikteyiz. Evet birlikteyiz ve bu mutlu olmak için yeterli... Sonra uyanıyorum. Şimdi aile çay bahçesindeyim. Birbiriyle öpüşen iki maviliği ailem yaptım.Denizi ve gökyüzünü.Kelimeleri ve şiirleri ise oyuncaklarım. Taklit etmeye çalışıyorum geçen gece gördüğüm rüyayı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder