Noksanlarımız oluyor şu hayatta. Hiç birimiz tam değiliz, özlem sanki tutulması gereken bir nöbet. Sıramız geldiğinde tutuyoruz. Bu hayatta her şey bugünde oluyor. Birde yarın var. Yarında başka bir hayat var. Bu hayatta çektiğimiz hasretlerle yarınki kavuşmaların bedelini ödüyoruz. Hasret ne kadar büyükse kavuşmada o kadar güzel oluyor. Hasret bazen yakıcı da olabiliyor. E bu da gerekli bir şey. Sonuçta dünyaya pişmeye gelmedik mi? Her şeyi istememeli insan. Daha doğrusu her şeye sahip olmamalı insan. İstemeli, arzu etmeli ama kavuşamamalı insan. Noksan olmalı. Sonuçta anahtar da biziz kilit de biziz. Kilit ortasından noksan olacak ki anahtar girsin ve kapı açılsın. İnsan kendi kapısını açabilmeli. Zaten o kapı bir açıldı mı insan kendine geçebildi mi, kendinden geçebildi mi noksanlığın bir hayal, çekilen acının gerçek olmadığını anlayacak. Hayal olanı anladı mı, asıl gerçekliğin ne olduğunu da anlayacak. Hakikatin nuru kuytularımızda ki karanlıkları aydınlatacak. Hiç bir karanlık kalmayacak. Saklandığı gölgeleri yitiren şeytan bedenden kovulacak. Ama şeytan o son ana kadar ilişecek karanlık arayacak. İnsan dediğin hep tetikte duracak. Hakikatin azameti karşısında secdelere kapanacak. Bugünkü insan elbet "yarına" varacak. Asıl mesele nasıl varacağı. Şükürle mi hasetle mi? Sevapla mı günahla mı? Işıkla mı karanlıkla mı?
29 Nisan 2025 Salı
28 Nisan 2025 Pazartesi
İkinci El Hayatlar
Evimizde ikinci el eşyalar ister miydik? İkinci el bir cep telefonu kullanmak yada daha önce başkasının giydiği ikinci el kıyafetleri giymek ister miydik? O halde niçin ikinci el hayatları yaşamak istiyoruz? Modern dünya insana yaşam kalıpları dayatıyor. Belli kalıplar var. Bir mağazaya girip alış veriş yapar gibi tezgahın üstündeki kalıplardan birini yaşamak için seçiyoruz. Çocuklar ve gençler daha kendini keşfetmeden " başkalarının " hayatını yaşamaya mecbur bırakılıyor. Bizim tarafından yaşanılmak üzere daha önceden bir başkası tarafından düşünülmüş fikirleri kullanıyoruz ama düşünmüyoruz, gerçek sevgiyi deneyimlemeden mantık evlilikleri yapıyor sahte sevgiyi yaşıyoruz, enerjimizi en önemlisi gençliğimizi ruhumuza uygun olmayan işlerde tüketiyoruz. Biz farkında değiliz ama aslında bir başkasının hayatlarını yaşıyoruz. Düzen bizi ikinci el hayatlar yaşamaya mahkum etmiş. Anne-babalara büyük görev düşüyor. Hayatın okuldaki derslerden ibaret olmadığını anlamalılar. Küçük yaşlardan itibaren çocuğa müzik, edebiyat, resim, sanat, tiyatro, spor ile ilgili sosyal seçenekler sunmalılar. Havuz kaç saatte dolar proplemi yada A şehrinden gelen araç B şehrinden gelen araçla ne zaman karşılaşır problemlerini çözerek çocuk kendini keşfedemez. İnsan sosyal bir varlıktır ve bir çocuk sosyal olarak kendini keşfedebilir. Kendini keşfeden bireyler ikinci el hayatı yaşamaktan kurtulur.
27 Nisan 2025 Pazar
Ainesi İştir Kişinin
14 yaşında bir çocuk olan Mattia Ahmet Minguzzi 15 yaşındaki bir çocuk katil tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Mattia Ahmet'in ailesi tehdit edildi, mezarı tahrib edildi, Minguzzi ailesinin avukatı " Davadan elini çek yoksa sonun Mattia Ahmet gibi olur" diye ölümle tehdit edildi. Bu münferit bir olay değil. Bu işin arkasında çocukları istismar edip suç makinesine dönüştüren bir örgüt var. Bu organize bir kötülük. Dava nasıl sonuçlanır işin ucu çocuklara suç işleten çetelere kadar uzanır mı? Geçmiş bir kaç olay hatırlatayım ne olacağına siz karar verin. Bu ülkede 1993 yılında Sivas Madımakta 33 aydının yanarak ölmesine neden olan 17 katil tahliye edildi. Bu ülkede 2016 yılında Atatürk Havalimanında ki terör olayında 45 masum insanın hayatını kaybından sorumlu saldırının planlayıcısı olan kafa kesen 2 mehmetçiğimizi diri diri yakan sözde cihatcı örgüt olan IŞİD li 6 terörist tahliye edildi. Hatırlayın daha geçen eylülde gencecik kadın polisimiz Şeyda Yılmaz aralarında çocuğa cinsel istismar ve cinsel tacizinde bulunduğu 26 suç kaydı bulunan ama rehabilite edilmeyen 19 yaşındaki bir suç makinesi tarafından şehit edildi. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı İstanbul'un göbeğinde doğranıp paramparça edildi, cinayeti işleyenleri Suudi kraliyet ailesiyleyle ilişkili olduğu gün gibi ortadayken dava " Alın bu işin üstünü örtün " dercesine Suudi arabistana devredildi. 40 bin insanın ölümünden sorumlu APO terör örgütü liderliğinden iktidar tarafından " Kurucu Önderliğe" terfi ettirildi ve bebek katiliyken " Sayın " Öcalan olup mecliste konuşması için davet edildi.İstanbul interpol tarafından aranan yabancı mafya babalarının yaşadığı, elini kolunu sallaya sallaya cirit attığı, birbirine kurşun yağdırdığı vahşi batıya dönüştü. Yukarıdaki tabloya bakınca çok şey diyesim geliyor ama terbiyemi bozmuyorum. Ne demişler: Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
26 Nisan 2025 Cumartesi
Kabağın da bir sahibi var
Birgün dervişin biri berbere gitmiş. Koltuğa oturmuş ve berbere " saçımı komple kazı " demiş. Berber işe koyulmuş. Tıraşın yarısında içeri bir kabadayı girmiş ve " Lan berber o adamı bırak da benim tıraşımı yap " demiş. O esnada dervişin tıraşı daha bitmemiş ve kafasının yarısı sıfıra tıraşlanmış yarısında ise halen saç varmış. Kabadayı dervişi görmüş ve başının çıplak olan tarafına bir tokat patlatmış " Naber lan kabak " demiş. Berber kabadayıdan ürkmüş ve dervişi bırakıp kabadayıyı tıraş etmeye başlamış. Kabadayı tıraş olurkende dervişle uğraşmayı sürdürmüş, kabak aşağı kabak yukarı, diyerek onunla alay etmiş. Tıraş bitince kabadayı berberden dışarı çıkmış. O esnada yokuş aşağı son sürat bir at arabası geliyormuş. Sokağın ortasında kalan kabadayı kaçmaya fırsat bulamadan atları hizalayan tahta çubuk kabadayıya saplanmış ve kabadayı orada can vermiş. Berber ve dervişte dükkandan olanları izliyormuş. Berber dervişe " Bu ağır olmadı mı? " demiş. Derviş " anlamadım " demiş. Berber " seninle alay etti diye adama beddua ettin ve derviş olduğun için duan kabul oldu. Adam öldü, bu ağır olmadı mı? " demiş. Derviş " Vallahi de billahi de ben adama kızmadım, beddua etmedim" demiş ve sonra eklemiş " Ama bu kabağında bir sahibi var. Kabadayı bu kabağın sahibini kızdırmış olmalı "
24 Nisan 2025 Perşembe
Mükemmellik
Her şeyin mükemmel olmasını istiyoruz. Mükemmel eş, mükemmel iş, mükemmel ev, mükemmel araba, mükemmel bir sosyal hayat, mükemmel, mükemmel... Dünya yakışıklısı yada güzeli bir kimseyle partner olmak mükemmellik değildir. Mükemmel olan hayatı paylaştığınız kişiyle aranızda " sevgi " olmasıdır. Aranızda sevgi yoksa hiç bir şey yeteri kadar değerli değildir buna seks de dahil. Sonuçta bizler olimpiyatlarda madalya kovalayan atletler değiliz skora, puana, kusursuz performansa kafayı takalım. Mükemmellik bence hayata adapte olabilme sanatıdır. Dün yüksek olan kazancınız bugün düşük olabilir, dün iyi olan sağlığınız bugün geriye gitmiş olabilir, işiniz değişebilir ve daha çok zorlanabilirsiniz, dün kalabalıkken bugün tenha olabilirsiniz, dün varolan sevgiliniz bugün olmayabilir. Hayat rijit bir yapıda değil, sürekli dalgalanan ve akışkan bir yapıdadır. Eski bir yazımda bahsettiğim Bruce Lee'nin " su gibi ol " felsefesi tamda bunu açıklıyor. Suya yumruk atamazsın, suyun canını acıtamazsın. Su her şekle girebilir girdiği her kabın şeklini alabilir. Su gibi olursak her duruma adapte olabiliriz ve darbelerden hasarsız çıkabiliriz.
22 Nisan 2025 Salı
Çobanlar
Dünya farklılıklarımızın oluşturduğu ahenk nedeniyle güzel. Bir elde beş parmağın beşi de bir değil. Bir kimseyi mükemmel olduğu için değil " kusurları onun üslubudur " diyip de sevebiliyorsak işte o gerçek sevgidir. Ama insanın egosundan kaynaklanan mükemmeli arama anlayışı var. " Filanca bahçede çiçekler açmış " haberi hiç bir zaman yapılmaz ama " Filanca bahçedeki çiçekleri koparmışlar " haberi yapılır. Toplum olarak hep kusuru arayıp görüyoruz. Kusurları ovada otlayan keçiler yapmışız ve bizde başlarında dikilen çoban olmuşuz. Keçiler sağ sola kaçtı mı biz hep sürüyü kontrol altında tutmak istiyoruz. Çocuklarımızın, eşimizin, arkadaşlarımızın kusurları olabiliyor. Hemen müdahale etmeye kalkıyoruz. Yanlışını yüzüne vurup, böyle yapmamalısın, şöyle yapmalısın diye onlara müdahale ediyoruz. Oysaki her insanın geçireceği dönüşümün kendine has bir takvimi var, zamanı var. O kişi de kusurunun farkında ama dönüşmek için kendi zamanını bekliyor. En çok şu cümleyi duyarız " Karışıyorum ama onun iyiliği için " Hayır kardeşim sen müdahil olarak ona iyilik yapmıyorsun. Kelebeğin kozasını delip kanatlarının güç kazanıp uçabilmesi için dönüşümünü kendi kendine yapması gerekiyorsa bu durum diğer insanlar içinde geçerlidir. Şunu asla unutmayalım: Sevgi birine müdahale etmek değil ona alan tanımaktır. Dönüşebileceği alanı tanımaktır.
21 Nisan 2025 Pazartesi
Gerçek Güç
Büyük insan olunca hayat bize hep güçlüyü oynama rolünü dikte ediyor. Eşimize karşı, çocuğumuza karşı, dostlarımıza, iş arkadaşlarımıza, hayata karşı kuyruğu dik tutmaya çalışıyoruz. İçine sıkıştığımız toplumsal kalıplar bize " Büyük " olmayı yanlış aksettiriyor. Büyük olmak; korkuları görmezden gelmek, sorunları halının altına süpürüp hiç dert yokmuş gibi davranmak ve güçlü taklidi yapmak değildir. Büyük olmak; yaralarını dışarıya açmak, şifa arayışında olmak ve bundan asla utanmamak, korkulacak bir şey varsa korkmak ama bunun çözümü için de çevrenle diyalog halinde olmak ve hayal edebilmektir. Birde şu "sözde büyüklerin" ağızlarına sakız ettiği, bir mantra yada duaymış gibi tekrarladıkları "gerçekçi ol" cümlesi var. Gerçekçi olmaya o kadar konsantre olmuşlarki; babasının 200-300 milyon sperm hücresinden bir kaç yüz tanesinin annesini döllediğini ve dünyaya gelişinin bir mucize olduğunu unutmuşlar. Evrendeki milyarlarca galaksinin içinde içinde yaşam olan dünyanın bir parçasının olmalarının mucizesini unutmuşlar. Yiyen, içen, hareket eden, nefes alan, düşünebilen mükemmel bir biyolojik varlık olan insanın başlı başına mucize olduğunu unutmuşlar. Gerçekçi olmak bu sözde büyüklerin lügatında hayal kurMA demek. Henry Ford gerçekçi olsaydı halen at arabalarını kullanıyorduk.Edison gerçekçi olsaydı akşamları salonda halen mum yakıyorduk. Sümerliler gerçekçi olalım deseydi halen mağara duvarlarına şekil çiziyor olurduk, yazı icat edilmemiş olurdu. Hayatta ki en büyük güç hayal kurmaktır ve hayal edebilenler gerçek güçlülerdir. Çocuklarımızı kısır döngüye sokacak ve doğuştan gelen yüreklerindeki gerçek güçlerini törpüleyip elinden alacak hastalıklı büyütme kalıplarımızdan uzak tutmalıyız. Bırakın çocukları herhangi bir dayatmaya maruz kalmadan istedikleri gibi büyüsünler.
20 Nisan 2025 Pazar
Dönüşüm
Eğer yumurta dışarıdan kırılırsa hayat biter. İçerden kırılır ise hayat başlar. Büyük şeyler içerden başlar. İnsan dediğin hayatı boyunca çeşitli evrelerden geçen bir varlık. Kendini dönüştürebilen insanlar başarılı olur. Bunun için kişinin zihninde bir ideal, harekete geçecek bir güç ( Fizik beden ), çalışma ve istikrar olması gerekmektedir. Eğer değişim isteği kişinin içinden gelmiyorsa ve dış kuvvetlerin dayatmasıyla oluyorsa bu süreç yarım kalır. Kalıcı sonuçlar elde edilmez. Çünkü taşıma suyla değirmen dönmez. Amacı ve değişimden sonra olacak yeni durumumuzu zihnimizde güçlü bir şekilde hayal etmeliyiz. Böylece motive oluruz. En zoru ilk harekete geçme anıdır. Kafamızdaki bir takım seslerin " Ne gerek var? Boşver. Vazgeç " gibi fısıltılarına karşı koymalıyız. Bu içimizdeki engeldir. Zaten kendini yenebilen bir insan dünyayı da yenebilir. Varmak için uzun bir çalışma süreci gereken hedeflerde yolda çeşitli aksiliklere uğrayabiliriz. Yorgun olabiliriz, duygularımız dalgalanıyor olabilir yada o fısıltılar kulağımıza gelebilir. Eğer değişime inanmışsak ve hedefi içselleştirebilmişsek o hedef artık zihnimizde bir hayal değil karakterimizdir. Yapılacak işin "nedenine" ve "niçinine" sahibizdir ve ayaklarımız gitmese, gönlümüz bile pes etse devreye bu " karakter " girer ve yola devam ederiz.
19 Nisan 2025 Cumartesi
Kuyu
Derinlik iyidir eğer mütevazilikte derinlere kadar inebilmişseniz. O derinlerinizde hoşgörüyü barındırıyor ve size saldıran zalim dalgaları boğulmak yerine derinlerinizde karşılayabiliyorsanız. Kendinizi hakikatinizi karanlıktan korkmadan cesurca inebildiğiniz derinlerinizde anlayabildiyseniz, bulabildiyseniz. Dil,din,ırk ayırmadan herkesi ama herkesi derinden sevebiliyorsanız. Hayatın getirdiği talihin iyisini de kötüsünü de derininizde kabul edebiliyorsanız. Derininizden gelen kelamı işitebiliyorsanız. Kendi derinliğinizi hayatınkine katıp "ahengi" görebiliyorsanız. Kendinize has derinliğinizde Yunus'un söylediği gibi " Bir ben vardır benden içeri " diyebiliyorsanız. Öfkenizi, kıskançlığınızı, dilinizin zehrini en derininize hapsedip öldürebiliyorsanız. Şunu unutmayın: " Yusuf atıldığı kuyudan daha derindi "
18 Nisan 2025 Cuma
Kör Ebe
Hayat bazen zorlar, tırmanışlar insanı yorar ancak sonrasında müthiş bir manzara sunar. Tepede nefesiniz düzene girerken hayran hayran izlersiniz. Yaptığınız iyilikler nehir olmuş mütevaziliğinizle yeşermiş ovaların arasından kıvrıla kıvrıla akar. İyimserliğiniz gökte mavi, kalbinizdeki sevgi turuncu turuncu parlar ve aydınlatır hayat manzarasını. Bu hayranlık kendini beğenmek değil çekilen onca zahmetin sonunda kendini anlamaktır. Orası senin manzarandır senin tabiatındır. Hayat ķendini bulma oyunudur aslında. Ebe de sensin kaçanda sensin. Sonunda kendini sobeleyebilenler kazanır oyunu. Bunu herkes yapamaz. O yüzden herkes oyunu kazanamaz. Zaten mühim olan kendini kazanmaktır. Kendini kaybetmeyi göze alabilenler kendini gerçekten kazanabilir. Ebeyken üzerindeki kibir, ego, öfkeyi terk edebilenler dönüşümünü tamamlar ve kendini keşfeder. Kendini keşfeden manzarayı keşfeder. Kendinin manzarasına bakınca hayatın da manzarasını anlar. Nehir olup akar. Bulut olup uçar. Güneş olup parlar. İnsan dediğin hayata ebe olup başlar. Aslında sürekli kendini arar. Bir buldu mu hayran hayran manzaraya bakar.
17 Nisan 2025 Perşembe
Özlem
Özlem batmış ama aydınlığı hâlâ süren güneş gibidir. Oruç Aruoba
16 Nisan 2025 Çarşamba
Kurbağa Kardeş
Hayat doğrusal bir yolculuk değil. İnişler çıkışlar var. Bazen zorlanacağımız yokuşlara da denk geliyoruz. Ama bu zorlukları yaşayarak deneyim kazanıyoruz ve bi daha benzer zorluklara denk geldik mi onları daha rahat aşıyoruz. Ama hayat çizgisinde bi takım düğümler oluyor. Bakış açısını değiştirmedikçe kısır döngüye giriyoruz tıpkı tekerlekte koşan hamster gibi. Yoruluyoruz efor harcıyoruz ancak o çemberde sürekli başladığımız noktaya geliyoruz bi türlü yola devam edemiyoruz. Bizi döngüye sokan şey genelde bir travma oluyor. Çocukken yaşadığımız bir boğulma tehlikesi nedeniyle denizden korkabiliyoruz, kalbimizi kıran bir ilişki nedeniyle aşktan uzak durabiliyoruz yada gelecekle ilgili bir kaygıyı sürekli düşünüp kısır bir döngüye giriyoruz. Misal eğer bir şeye karşı bir fobimiz oluşmuşsa kendimizi yavaş yavaş alıştıra alıştıra o fobinin üzerine gidebiliriz. Mesela ben beş yaşındayken yazlığımızın bahçesindeki kurbağalardan korkardım. Bu korku öyle bir noktaya gelmiştiki evden çıkamaz olmuştum. Rahmetli babam bana kağıda bir kurbağa resmi çiz demişti. İkinci gün daha büyük bir kurbağa resmi çiz demişti. Üçüncü gün daha da büyük bir kurbağa resmi çizdirmişti. Sonunda korkumla yüzleşmiş ve bahçede kurbağa kardeşlerden korkmadan oynamaya başlamıştım. Sizde kendinizi alıştıra alıştıra fobinizin üzerine gidin ve döngüyü kırın. Başınıza bir sefer kötü bir deneyim gelmesi işlerin bundan böyle hep kötü gideceği anlamına gelmez. Bir çift zar attığınızda bile 6-6 gelme olasılığı 1/36 dır. O kötü deneyimi yaşayarak siz büyük ihtimalle sıranızı savdınız. Artık ileriye bakın. İnsanı döngüde tutan başlıca duygular: utanç, kendini suçlama ve öfkedir. Eğer bir döngüye hapsolmuş ve çıkamıyorsanız şunu düşünün: kusursuz olmak yalnızca Allah'a mahsustur. Siz sadece bir kulsunuz. İnsan hatasının acısını bir kez çekmeli ve yoluna devam etmelidir. Utanç, kendini suçlama ve öfke duyguları yaşayan biri kendine karşı sevgi eksikliği yaşıyordur. Kendinizi sevin çünkü evrende sizden bi tane daha yok.
15 Nisan 2025 Salı
Ekmek
Herşeyin ilki güzeldir. Ömrün ilk devresi olan çocukluk mesela. İlk aşk, ilk öpücük. Kazandığınız ilk para. Artık resmi olarak sizi anne ve baba yapan kucağınıza aldığınız ilk çocuğunuz. Çocuğunuzun ilk adımları, konuştuğu ilk kelimeler... İlki bukadar özel yapan şey nedir? Galiba daha önce tecrübe edilmemiş olmasıdır. Hayat dediğimiz şey monotonlaşmaya mahkum mudur? Eğer insanın hep aynı kaldığını söyleyebilseydik cevap evet olurdu. Ama biz duyguları, aklı sürekli değişen hayatla diyalog halinde olan canlı varlıklarız. Dünkü ben ile bugünkü ben bile farklı. Çünkü yaşıyoruz. Bir olayı kıymetli yapan ona verdiğimiz tepkidir. Ben " Çocukluk yada ilk gençlik hayatın en güzel dönemidir " sözüne katılmıyorum. Hayatın her dönemi güzeldir ve özeldir. Bir objeyi yada deneyimi anlamlı kılan onun bilinmesi ve yorumlanmasıdır. Bu yorumu yapan kalbimizdir. Yaşamak bir anlamda yemek yapma sanatıdır. Bir fırıncı en iyi ekmeklerini gençken değil tecrübeli olduğu zamanlarda yapar. İnsan dediğin mutluluğu tıpkı bir ekmek gibi yapabilmeli. Hayat ve karşılaştığımız olaylar un ise biz o undan duygularımızı katarak hamurunu oluşturur, kalbimizde pişirir ve sıcacık mis gibi kokan mutluluğumuzu yaparız. O mutluluğu yeriz, artanını çevremize ikram ederiz. İnsanların yüzündeki tebessümü görünce bizde mutlu oluruz. Hayatta verdikçe artan tekşey mutluluktur. Mutluluk maruz kalınan bir etki değil içerden üretilen bir tavırdır. Eşiniz, evladınız, abiniz, ablanız, arkadaşınız, çatınız, aşınız, sağlığınız, Allah'ınız, kitabınız...işte bunlar mutluluk nedenleridir. Mutlu olmak ibadettir. Şu benim meşhur sözümde olduğu gibi:
Aşk din,
Mutluluk ibadet,
Sevgi ise Tanrı'dır.
Bugünden itibaren tavrınızı koyun ve hayatınızdaki en büyük keşfi yapın. İçinizdeki mutluluğu keşfedin.
14 Nisan 2025 Pazartesi
Buket Uzuner
2125 yılında yani bundan 100 yıl sonrada kitapları okunacak ve hatırlanacak Buket Uzuner. Kendisiyle bir imza gününde tanışma fırsatı ve imza öncesi çevre ve doğa hakkında verdiği mini konferansı dinleme fırsatını da bulmuştum. Tolstoy, Kafka, Dostoyevski de okudum onlar en büyük yazarlar ancak çok az yazarla kitaplarını okurken " senkronize "oldum. Buket hanım olardan biri. Senkronize olmayı biraz açacak olursam: kitabı okurken yazarla canlı bir diyaloğa giriyormuş gibi hissediyorsunuz sanki yazar o kitabı geçmişte değilde sizin okuduğunuz esnada yazıyor ve sonraki paragrafları sizin duygularınızı beyninizdeki düşünceyi " tahmin " ederek yazıyor. Bu dediğim tabiki mantık dışı ama " Mantık algılarımızın menzili kadardır " Geçen hafta Kumral Ada ve Mavi Tuna kitabını okudum. Kuzguncukta yaşayan Ada adında bir kız ile komşuları Aras ve Tuna adındaki abi kardeşin birbirleriyle olan dostluğunu ve ailelerini anlatıyor. Aras ve Ada çocukluklarından itibaren birbirini beğeniyorlar ve ufukta herkes onların evleneceğini düşünüyor. Aras'ın küçük kardeşi Tuna ve Ada arasında ise büyük bir sevgi var. Bu sevgi belki bir aşktan ve sevgili olmaktan öte bir duygu. Hikayenin anlatılan reel zamanında; Ülkede çıkan iç savaş nedeniyle tekrardan askere alınan ve yazarın çok iyi yansıttığı savaşın kanlı, acımasız, vahşi yüzünü Tuna'nın gözünden deneyimlerken aralarda geçmişe dönüp Ada, Aras ve Tuna'nın çocukluklarından başlayıp büyüme hikayelerini şahit oluyoruz. Buket Uzuner farklı karakterlere uslup verme ve kişisel seslerini yaratma konusunda çok başarılı. Eğer hala okumadıysanız Buket Uzuner'in her kitabı güzel ve muhakkak okuyun derim. Herkese iyi haftalar diliyorum.
13 Nisan 2025 Pazar
İki Köpek
İnsan iki kişiliklidir. İçinde bir iyi köpek birde kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen o kazanır.
Kızılderili Atasözü
Evren ikilik üzerine kurulmuştur. Artı-eksi, ışık-karanlık, soğuk-sıcak, iyi-kötü, melek-şeytan gibi zıtlıklar hayatın toplamını oluşturur. İnsan da evrenin içinde küçük bir evren. Dünya nasıl zıtlıklar barındırıyorsa küçük bir dünya olan insan da içinde zıtlıklar barındırır Algılarımızla hayatla kaçınılmaz bir etkileşim içindeyiz. Arap sabunlarıyla, viledalarla evimizde köşe bucak tam bir bahar temizliği yaptıktan sonra mıntıkamızın sonsuza kadar temiz kalacağını düşünmek hakikate aykırıdır. O ev yine kirlenecektir ve biz yine temizleyeceğizdir. Zihnimiz içinde aynı şey geçerlidir. Sosyal bir varlık olduğumuz için dış dünyadan sürekli veri alırız. Bunların içinde yalan, hakaret, kötü söz, dedikodu yada öfkemizi, kıskançlığımızı ve kibrimizi tetikleyecek şeyler olabilir. Bunlar yukarıdaki atasözünde kötü köpeği besleyen şeylerdir ve engel olmazsak içimizde kötülüğün sesi egemen olur. Biz içimizdeki iyi köpeği beslemeliyiz. İyi ile kötünün savaşı hayat boyu devam edecektir. Sürekli iyide kalabilmek kolay bir olay değil ama irademizi ortaya koyup iyilik savaşçısı olmalıyız. Hayat bize pencereden kötü kokan bir çöp verdiğinde o çöpü alıp kapıdan dışarı atmalıyız. O çöpü asla evimizde tutmamalıyız. Evimizi temiz tutmalıyız.
12 Nisan 2025 Cumartesi
Sevmek ve Sahip Olmak
İyi bir işe sahip olmak istiyorum.İyi bir eşe sahip olmak istiyorum. Şık kıyafetlere sahip olmak istiyorum. Villaya ve spor arabaya sahip olmak istiyorum. İyi bir hayata sahip olmak istiyorum. Bu cümleleri alt alta okuyunca kendinizi olumlama seansında evrene mesaj gönderiyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bu cümlelerin ortak yanı sonundaki " Sahip olmak istiyorum " kısmı. İnsanlar hedeflerine varmak için bir ömür harcarlar, elde ettikten sonrada tatminsizlik yaşarlar. Yine bir yanları eksiktir yine mutlu değillerdir. Neden mi? Çünkü "sevmek" ile "sahip olmak" duygusunu birbirine karıştırıyoruz. Örneğin hayalimizdeki eşimiz. Mutluluğun sırrı o kişiye sahip olmakta değil sevmektedir. Sahip olmak bir aldanıştır. "Şukadar param var, şukadar çalışanım var, şukadar dairem şukadar arabam şukadar takipçim var. Ben işte zenginim ben şunlara şunlara sahibim..." Bi dakika dur ve kendine gel kardeşim. Sen canına bile sahip değilsin. Canın bile Allah tarafından verilmiş üzerinde emanet taşıyorsun ve vaden dolunca göçüp gideceksin... Mutlu olmak için sahip olmayı değil SEVMEYİ bir denesen... Gör bi bak o zaman taşlar yerine oturacak. O yüzden sahip olma SEV kardeşim.
Ejderha
Kalabalık hayatlarımızda kişisel yalnızlığımızda mahsur kalmışız. Bulunduğumuz yer tenha değil aslında akıp giden bir sürü olayın konuşulan bir sürü cümlenin arasındayız ama bu kalabalıklık, mahsur kaldığımız Robinson Crusoe adamızın etrafını saran asla aşamadığımız sonsuz okyanuslara dönüşmüş. İnsanda oldum olası bir kurban psikolojisi vardır. İnsan hep bir kurtarıcı bekler, kurtarılmayı bekler. Dinler tarihindeki peygamberler, Hollywood filmlerindeki pelerinli süper kahramanlar vardır. İnsan gerçekte kim olduğunu keşfettiği gün kurtulur. Her insanın bir daimon'u vardır. Daimon dediğimiz iç ses gibi bir şey. Sokrates, düşüncelerinin ilham kaynağının kendi daimon'u olduğunu belirtmiştir. İnsan ıssız bir dağa çıksa bile düşüncelerinin sesini kontrol edemiyorsa sessizliğin sesini dinleyemez. Kendimizi kontrol edebildiğimizde kulaklarımızı iç sesimize çevirdiğimizde dışarıdan bir kurtarıcıyı beklememiz gerektiğini ve o kurtarıcının kendimiz olduğunu anlayacağız. Problemler ejderhalar ise bize verilen akıl, kılıcımız ve kalkanımız. Aklımız silahtır. Problemleri çözümleyip yok ettiğimiz bir silah. Ama asıl mesele problemi çözmek değil poblemin nedenini ( kaynağını )anlamaktır. Aksi halde bir problem biter diğeri başlar, sonsuz bir döngüye girer ejderhalarla savaşmaktan patikamızda bir adım ilerleyemeyiz. Problemi anladığımız gün onun bir yabancı değil kendimizin kurgu bir yansıması olduğunu kavrayacağız ve düşmanla ( kendimizle ) barışacağız.
11 Nisan 2025 Cuma
Oku
Hüseyin Rahmi Gürpınar,Zülfü Livaneli, Buket Uzuner ,Azra Kohen ,Ayşe Kulin,Ahmet Ümit, Orhan Pamuk, Yekta Kopan, Tolstoy, Dan Brown, Haruki Murakami, Kafka ,Dostoyevski ,Michael Crichton
Yukarıda favori yazarlarımı paylaştım. Dinlenmeye ve dinlemeye ihtiyacımız var. Güllük gülistanlık bir ülkede ve dünyada yaşamıyoruz maalesef. Ekonomik kriz, muhaliflere indirilen yumruklar, Gazze'de yapılan soykırım ruhumuzun sırtına binmiş tatsız bir yük. İşte kitap okumak bu yüzden önemli. Kitap okuyarak zihnimizi sürekli maruz kaldığımız toksik haberlerden soyutlayabiliriz. Böylece zihnimize soluklanma fırsatı veririz. İş yaşamında bile bir saatlik öğle molası ve aralarda onar dakikalık çay molaları varken sürekli bilgi bombardımına tutulan zihinlerimizinde soyutlanmaya ihtiyacı var. Bunu kitap okuyarak yapabiliriz. Bu yukarıda bahsettiğim olayın " dinlenme " safhası. Dinlemeye de ihtiyacımız var dedik. Dil aklın süsüdür. Dil tıpkı bir insan gibi doğan, büyüyen, gelişen canlı bir varlık. Kelamımız ne kadar iyi olursa sosyal çevremiz o kadar zengin olur. Kimisi para biriktirmeyi sever, kimisi insan. Ben ikincisindenim. Siz de öyle olun. Okuyarak zihninizi ve dilinizi zenginleştiren ve çevrenizde değerli insanlar biriktirin. Kitapların büyülü dünyasına bir sefer adım attınız mı, edebiyatın bir sefer tadını aldınız mı inanın bana bundan sonraki hayatınızda bu tadı tekrardan deneyimlemek için yaşayacaksınız. O yüzden okuyun sevgili okur. Kuran'ı Kerim bile " Oku " ayetiyle başlıyor.
10 Nisan 2025 Perşembe
Büyük Ruh
Eğer sorarsanız " Sessizlik nedir? " Cevap veririz: O büyük ruhun sesidir. Yine sorarsanız " Sessizliğin meyveleri nedir? " Cevap veririz kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.
Kızılderili Atasözü
Evrende muhteşem bir ahenk var. Hayatın koşuşturması içinde görsel, işitsel olarak ve birde duyularımızla aldığımız verileri gerekli olup olmadığına bakmadan düşünceye çevirip aklımızı meşgul ederken daimi bir algı bombardımanına tutuluyoruz. Böylece hayatın içindeki müthiş simetriyi, kurguyu, matematiği kaçırıyoruz. Kaçırdığımız şey alsında Tanrı'nın sesi. Bu sesi ancak sessizlikte duyabiliriz. Büyük ruhun sesini dinlemeye ihtiyacımız var. Daha öncede belirtmiştim insan dediğin ney olma adayı bir kamış. Kimisi dertlerle acı çekerek kimisi sessizliğin sesini duyarak şükür ve ibadet halinde kamışının üzerinde delikler açılıyor ve bir neye dönüşüyor. Sessizlik nefestir o nefes ilahidir ve bizler "olduğumuzda" Tanrının müziğini çalmaya başlıyoruz. O müzikde kendi kendimizi kontrol edebiliyoruz. Kendimizi fethediyoruz ve erdemlere kavuşuyoruz. Metanet, sabır, vakar ve saygıyı içselleştiriyoruz.
9 Nisan 2025 Çarşamba
Sigara
Kahvenin yanında bir nefes çekeceğim. Gözlerimi kısıp denizi seyredeceğim. Yaşadığım toplumun mutsuzluğu dilimi, damağımı yakacak, dertler ciğerlerime dolacak. Herkesin dertlerine içeceğim. Sonra acı dumanı havaya üfleyeceğim. Kadına şiddet, tutuklanan gençler, ülkeyi uçuruma sürükleyen cahillerin tüm kötülüklerini içime çekeceğim, bir süper kahraman gibi o kötülüğü içimde söndüreceğim. Geriye ruhu kalacak. Ağzımdan havaya üflediğim acı dumanın şekline bürünmüş kötülüklerin ruhu. Bırak o sigarayı Onur sağlığına zararlı diyecekseniz. Bunu duyunca dudaklarımda buruk bir yarım tebessüm olacak. Sigaranın bir yudum aldığım Türk kahvesiyle karışmış buruk tadı gibi bir tebessüm. Yarım bir tebessüm. Ülkede koca şiddetine maruz kalmış kadınların yarım kalan hayatları, iktidar taraftarı olmadığı için sınavdan en yüksek puanı almış ama " mülakatta " elenmiş ve atanamamış gençlerin yarım hayatları, depremde, trende, otel yangınında, madende ölen vatandaşların yarım kalan hayatları, milliyetçi parti başkanının meclise davet ettiği, cumhurbaşkanının sayın dediği, terörist başılığından "kurucu öndere"terfi ettirilen imralıdakinin örgütünün kırk yıldan beri öldürdüğü mehmetçiklerimizin ve vatandaşlarımızın yarım kalan hayatları, torun seveceği yaşta emekli maaşı yetmediği için ihtiyarlığında çalışmaya mahkum edilen emeklilerin yarım kalan hayatları için dudaklarımda yarım bir tebessüm olacak. Sonra sigaramdan bir fırt daha çekeceğim.
7 Nisan 2025 Pazartesi
Açlık
Günümüzde insanlar aç. Sevgiye açlar, mala mülke daha çok paraya açlar, makama mevkiye açlar, alkışa açlar, instagramda like'a açlar. Nefislerimiz olmuş koca bir karadelik. Her şeyi yutuyor ama asla doymuyor. Sahi bu kronik doyumsuzluk neden kaynaklanıyor? Bu "aç"ların kişiliğinde ikinci bir gölge benlik yetişmiş. Şükretmeyi, sahip olduklarıyla mutlu olmayı unutturmuş. Bilirsiniz alzheimer hastalığında kişinin yavaş yavaş tüm zihni silinir. An gelir bir anne öz oğlunu bile tanıyamaz. Herkese herşeye karşı yabancılaşır. Ben insanları doyumsuzluğa iten bu her şeyi tüketen tatminsiz gölge benliği bir çeşit alzheimer hastalığına benzetiyorum. İnsan kendine yani özüne karşı yabancılaşıyor. Allah'ını, kitabını bile unutuyor.Örnek mi? Koltuğunu korumak için demokrasiyi askıya alan siyasiler, ihaleye fesat karıştırıp zenginleşenler, müşterisini kazıklayan esnaflar, adil olmayan kararlar veren yargıçlar, her devrin adamı omurgasız yazarlar gibi... Teşhisi yaptık. Hastalığın tanısı doyumsuzluk. Peki tedavi için ne gerekli? Kaderle barışık olma, sahte mutluluklara değil gerçek sevgiye sahip olma, şükür ve sürekli olarak arı tutacağımız kalbimizle vicdanlı olma. Tamda bu konuya giden bir şey söylemiş Albert Camus: " İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer "
Saf Olmak
Sürekli konuşan, habire kendini anlatan birisi durup dinlemenin faydasını anlayabilir mi? Demir gibi kızgın olan dokunduğunu yakan biri sükunetin erdemini kavrayabilir mi? Dedikodu yapıp domuzun pisliğiyle oynaması gibi başkalarının kusurlarını eşeleyen biri temizlik nedir bilebilir mi? Partnerinin Parası, pulu, lüks hayat yaşamak için evlenen biri aşkın farkında olabilir mi? İnsanları aldatan, yalancılık içine sinmiş biri dürüstlüğü anlayabilir mi? Kendi menfaatine aşık; çıkarı için gerçekleri eğip büken, hak yiyen despot krala dalkavukluk eden biri onur ve özgürlük ne demek bilebilir mi? Kendini sevmeyen biri bir başkasını sevebilir mi? Kibirli olan biri mütevazılık nedir bilebilir mi?Paylaşmayı bilmeyen bir cimri cömert birini anlayabilir mi? Vicdanı olmayan biri dini yaşayabilir mi? Egosu tavan yapmış, kendini ilahlaştırmış biri tevhidi bilebilir mi? Başkasının acısını duymayan biri insan olabilir mi? Bu cümleleri niye yazdım izah edeyim.
Sokrates'in " Saf olmayan biri için safı kavramak imkansızdır. " söylevi bana bunları yazdırdı.
6 Nisan 2025 Pazar
Kontrol
Ölümden korkuyoruz. Hikayemizin birgün bitmesinden ve sokağımızda atların uğursuz nal seslerinin duyulup o siyah faytonun kapımızın önüne gelmesinden. Sonra faytoncunun kolumuza girip bizi faytonun içine koyup belirsizliğe götürmesinden...Belirsizlik bizi korkutuyor. Çünkü modern insan tam bir kontrol bağımlısı. Eşini, çocuğunu kontrol ediyor, komşusunu arkadaşını kontrol ediyor, yetmiyor en son kendini kontrol ediyor, üzüntüsünü öfkesini kontrol ediyor, sevincini kahkahasını kontrol ediyor yani duygularını kontrol ediyor farkında değil ama bu kontrol takıntısı özgür bir kuş olup uçması gereken ruhunu kafese kapatmasına neden oluyor. Yahu biz GBT kontrolü yapan polis miyiz ki her şeyi her an kontrol etmek istiyoruz? Unuttuğumuz şey şu: duygular kontrol altında tutulmak için değil yaşanmak için vardır. İnsan yeri geldiğinde hüznünü de yaşamalı, neşesini de yaşamalı. Bunlar saklanacak şeyler değil paylaşılacak şeylerdir. Herkes başka birinin sevdiğidir. Bir başkası o kişide adanacak, koruyup kollayacak, sevilecek bir şeyi bulmuştur. Aşkı bulmuştur. O yüzden hayatta karşılaştığımız her insan aslında aşk makamındadır. Her insan bir başkasının sevdiği yani aşkıdır. O yüzden karşılaştığımız her insan sevgiyi hakeder. O yüzden sevelim sevgili okur. Duygularını sürekli kontrol eden ve saf haliyle duygularını yaşayamayan insanın gerçek anlamda diri olduğundan söz edebilir miyiz? Osho ne güzel demiş: Gerçek soru ölümden sonra hayat olup olmadığı değil, ölümden önce sen gerçekten hayatta mısın?
5 Nisan 2025 Cumartesi
Görülmek ve Görmek
İnsan oldum olası görülmeye pek meraklıdır. Yoksa moda, mimari dediğimiz şeyler olmazdı. Tarih öncesinde de insanların günlük kıyafetlerinin dışında özel kıyafetleri vardı. Meydanlara, çarşılara çıkıp arzı endam ederlerdi. Sadece insan değil devletlerin de görülme takıntısı vardı aksi halde piramitler, Taç Mahal, Babil Kulesi, Ayasofya ve saraylar inşa edilmezdi. Ama görülme takıntısı sosyal medyanın hayatlarımıza girmesiyle insan bünyesinde hastalıklı bir hal aldı. Her birimiz takipçi kovalar olduk. Daha fazla takipçi daha fazla görülme. X'de dönen muhabbetlere bakınca instagramı daha masum görüyorum. Çünkü X'de ki kitle yılan gibi dillerinden saçtıkları zehirli fikirlerle " Gündem " olmak istiyorlar. O yüzden gerçek hayatta hiç tanışmadıkları bir kişi hakkında bile sırf konuşulmak için iftira yada hakaret edebiliyorlar. Bunlar başkasını özne yapıp kendilerinden bahsedilmesini sağlıyorlar. İnsanlar popüler olayım ve daha çok insan beni görsün, farkedileyim, görüleyim derken görmeyi unuttu. Eğer içinde bir değer taşımıyorsan, tavrınla ve karakterinle diğerlerine örnek olamıyorsan kusura bakma arkadaşım ama sen tıpkı matematikteki sıfır gibi bir etkisiz elemansın. Birikimsizliğinle ve güzel ambalajlanmış içi kofti zihninle birde seni takip edenleri sıfırlıyorsun. Velhasıl kelam görmeyi tekrardan hatırlamamız gerekiyor. Hayatın içindeki bilgiyi, iyiliği, ahengi ve işaretleri...Dünya seni görsün diye dağa tırmanma. Dünyayı görmek için dağa tırman.
4 Nisan 2025 Cuma
Bilgi ve Duygu
Sevgi, nefret, mutluluk, hüzün aklıma gelen duygular. Hiç düşündünüz mü duygularımızı bilgi ile kirletiyoruz. Parası bol, yakışıklı veya güzel olan birini sevdiğimizi zannediyoruz. İşimize gelmeyen bir doğru söylendiğinde o kişiden nefret ediyoruz. Sürekli alışveriş yapıp mutlu olduğumuzu zannediyoruz. İnsan uzun süredir duygularını saf olarak yaşamayı unuttu. Bir matematikci gibi Her şeyi formüle etme saplantısına düştük. Bizi hayalimizdeki ideal aşka, mutlak mutluluğa götürecek reçetelerin peşine düştük. Ortalık kişisel gelişim kitaplarından geçilmiyor. Her biri sihirli bir formülü olduğunu iddia ediyor. Biz de o formüle, bizi kutsal hazineye götürecek define haritası muamelesi yapıyoruz. Bilgi dediğimiz şey aslında çikolatanın ambalajıdır. Tadına bakmadan onun hakkında sağlıklı bir hissiyata varamayız. Bilgi ön yargıdır ve duygunun saflığını bozar. Patron olduğunuzu ve işe yeni bir eleman alacağınızı düşünün. Önce adayın CV'sini incelersiniz bu olayın bilgi kısmıdır. Daha sonra adayı mülakata alır ve sohbet edersiniz, uygunsa deneme sürecinden sonra işe alırsınız. Bahsettiğim ikinci adım olayın duygu kısmıdır. Bu aslında mantık-duygu paradoksunu da yaratır. Ben oyumu duygudan yana kullanacağım. Bir örnek verecek olursak: mantık evliliği yapan mı daha mutludur yoksa aşk evliliği yapan mı? Tabi ki aşk evliliği yapan. Şu iki şeyi birbirine karıştırmamamız gerekir. Bilgi araçtır, duygu ise amaçtır. Bilgi bizi üzerinde taşıyıp nehri geçirecek bir attır. Duygu yerine bilgiyi hayatımızın merkezi yaparsak o zaman atı sırtımıza alır belimize kadar suya girip nehri nefes nefese kanter içinde geçmeye çalışırız. Bilginin kavramsal, duygunun ise deneyimsel olduğunu unutmamalıyız.
Canımın Canı
Onun için canımı bile veririm, derken bana onun için yaşamaya ne dersin, dedi. Haklıydı benimle konuşan efendi.Kendimi feda edeceğime yaşama vefa etmeliydim. Canımın canını rüyamda gördüm. Onu korumak için kız kulesinin duvarlarını ördüm. Geçmişti, kabus mahallesinde, korku apartmanında sonsuz azaplardan döndüm. Öfkeli bir ateştim yandım, bittim, söndüm. Kabus mahallesinde kutsaldan men edildim ve hayattan def edildim. Rabbim'den af diledim, birgün kendi selamı dinledim. Kusura bakma canımın canı, ben sana çok geciktim. Yaşadıklarım bir masaldı. Bir deli için her şey yasaldı. Beynimin bekaretini kaybettiğimden beri; bilmiyorum gerçek hangisi? Birgün birlikte dans ederiz belki. Tanrı'dan diliyorum senin için güzel bir akıbeti. Ey canımın canı. Hayatımın anlamı, İstanbul'un en güzel kızı. Seni sevince gider insanın derdi tasası. Sen benim baharım, senin için yaşamaya varım...
3 Nisan 2025 Perşembe
Özgürlük
Şu günlerde özgürlük kavramı üzerine düşünüyorum. Yıllarca para biriktirip refah seviyesine gelmiş bir tüccar yada koltuğa oturmuş bir politikacı " gücünü " kaybetmekten korkuyorsa aslında özgür değildir. Geçmişin pişmanlıklarının ve gelecek korkusunun insana vurulan prangalar olduğunu fark etmeliyiz. Tabi bu farkındalığı hayat bize bedava vermiyor. Onu kazanmamız gerekiyor. Çekilen acılarla, düşe kalka, kanaya kanaya, saça düşen aklarla, yüzde oluşan kırışıklarla bu farkındalığı kazanıyoruz. Birde günümüzde sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin zihinlerimizi tutsak alması var. Zihnimizin özgürleşebilmesi için doğru kaynaklardan bilgiyi almalı, okumalı, araştırmalı edindiğimiz entellektüel birikimle gerekirse bilgi edindiğimiz kaynakların bile yetersiz kaldığı durumlarda konuyla ilgili kişisel sentezimizi yapmalıyız. Çobanlar tarafından koyun gibi güdülen cahillerden değil, yönünü tayin eden alimlerden olmalıyız. Aklıma ülkemizde olanlara iki haftadır suskun kalan ünlüler geliyor. Takipçilerini kaybetmemek için, kazançlarının düşmemesi, işlerinin bozulmaması için gerçek fikirlerini açıklayamayan ve bir anlamda paranın yada korkunun tutsağı olmuş muhteremler. Anlamadıkları nokta şu:
Özgürlük para gibidir. Harcamadan önce kazanılmalıdır.
Diploma
Bir kaç haftadır ülkemizde bir diploma tartışmasıdır gidiyor. İktidar kanadındakiler " Diploması yok " diyorlar, muhalifler, saraydan korkan üniversite yönetimi haksız şekilde diplomasını iptal etti " Diploması yasaldır " diyor. Ben size birazdan kimin diploması iptal edilmeli ve aslında kimlerin diplomasının olmadığını açıklayacağım: Soma'da 301 madencinin öldüğü madeni denetleyen ve güvenlidir raporu veren denetleyicilerin diploması iptal edilmeli. 25 kişinin öldüğü Çorlu'daki tren kazasının sorumlularının diplomaları iptal edilmelidir. Aralarında yetişkin çoluk çocuk 78 kişinin yanarak öldüğü Kartalkaya'daki otel yangınında yangın söndürme tertibatı bulunmamasına rağmen otele ruhsat verenlerin diploması iptal edilmeli. Bebeklerin bir kaç bin lira para için öldürüldüğü Yenidoğan çetesindeki cani doktorların ve hemşirelerin diplomaları iptal edilmeli. 2 yıl önce Maraş depreminde 50 bin insanın ölümüne neden olan çürük binaları yapan, denetleyen, onay verenlerin dipkomaları iptal edilmeli. Bunlar diploması iptal edilmesi gerekenlerdir. Şimdi size kimin diploması olmadığını açıklıyorum. Dikkatli okuyun kesin bilgi: Gezi protestoları sırasında polis ve iktidar yanlısı kişiler tarafından dövülerek ve kafasına vurula vurula komaya sokulup öldürülen 19 yaşında üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz'ın diploması yok. Öldüğü için okulunu tamamlayamadı. Mersin'de bindiği minibüs şoförünün tecavüz girişimine direndiği için bıçaklanıp, yakıldıktan sonra dere kenarına atılan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın diploması yok. Öldüğü için okulunu tamamlayamadı. Maraş depreminde enkaz altında kalıp ölen okul çağındaki binlerce gencin diploması yok. İşte böyle sevgili okur. Bu yazıyla "Kimin diploması iptal edilmeli ve kimin aslında diploması yok " tartışmalarına açıklık getirdiğimi düşünüyorum.
2 Nisan 2025 Çarşamba
Bahtiyâr
Anlaşma yapmak iyidir. Anlaşmalar belirsizlikleri giderir ve savaşları sonlandırır. Anlaşma diyince aklımıza direk tarih dersleri ve birbirleriyle savaşan devletler geliyor. Ama durup kendimize bakınca sıradan bir insanın hayatının da anlaşmalarla şekillendiğini farkediyoruz. Çok yersen kilo alırsın, az uyursan ertesi gün kötü hissedersin, çok çalışırsan çok kazanırsın, iyi olursan sevilirsin gibi. Bu girizgahı yaptım çünkü konuyu mutluluğa getirmek istiyorum.Mutluluk elimizde olan şeylerle elimizde olmayan şeyler arasında bir anlaşma yapma sanatı bence. Umutlu olmak, öfkemizi naftalinleyip dolaba kaldırmak, kendinle barışık olmak, her olayın içinde bir mizah unsuru bulmak, çalışkan olmak elimizde olan şeyler. Çevremizde cereyan eden olaylar, insanların hakkımızdaki düşünceleri, gittiğimiz yolda ki virajlar, tümsekler ve karşımıza çıkan şeyler ise elimizde olmayan şeyler. Mutlu olmak için bizim hayattaki rolümüz ise arabulucu olmak. Elimizde olan şeylerle, elimizde olmayan şeyleri ikna edip birbirleriyle anlaştırmak. Şimdi " Çok bahtiyârım " diye bir cümle kursam genç arkadaşlarım " Ne dedi bu Onur Abi? " diye soracaklar. Bahtiyâr olmak eskiden Türkçede mutlu olmak yerine kullanılırdı. Bizim mühendislikte reverse engineering yani tersine mühendislik kavramı vardır. Bahtiyâr kelimesini parçalarına ayırıp tersine mühendislikle özüne indiğimizde şu anlam çıkıyor: Baht-ı yâr. Baht kader demek. Yâr ise arkadaş, yoldaş demek. Yani bahtiyâr kelimesi bahtıyla yoldaş olan veya kaderiyle barışık olan anlamına geliyor. Bahtiyâr kelimesi anlamı itibariyle ne kadar güzel bir mutluluk tabiriymiş değil mi sevgili okur? Bu birazda yazının başında değindiğim elinde olmayan şeylerle anlaşma kavramını da karşılıyor. Hayatta mutlak mutluluk diye bir şey yok. Yakın geçmişte hayatımıza giren instagramda paylaşılan fotoğraflarda sürekli mutlu görünme hali sahte bir mutluluk. Mutluluk bir tavır ve kaderle barışık olma halidir.
1 Nisan 2025 Salı
Hayat Bi Gün
Bugün son günün olsa,
Gitmeye hep özendiğin o güzel restorandaki o leziz yemeği yer miydin?
Bugün son günün olsa,
Özel bir gün için sakladığın o güzel kıyafetlerini giyer miydin?
Bugün son günün olsa,
Küs olduğun o arkadaşınla barışır mıydın?
Bugün son günün olsa,
Seni üzen geçmiş anılarla helalleşir miydin?
Bugün son günün olsa,
Seni kaygılandıran zihninin gelecekle ilgili korku filmi çekmesine son verir miydin?
Bugün son günün olsa,
Sürekli korkmaya artık bir son verir miydin?
Bugün son günün olsa,
Canını sıkan olaylara ve insanlara üzülmek yerine güler miydin?
Bugün son günün olsa,
Artık biraz da umut etmeyi dener miydin?
Bugün son günün olsa,
O kişiye seni seviyorum der miydin?
Bugün son günün olsa,
Hep ihmal ettiğin Tanrı'yı hatırlayıp O'ndan af diler miydin?
Nerden biliyorsun? Bugün belki son günün... Hayat bi gün, O da bugün...