Gölgelerden korkarız. Bu korku bize binlerce yıl önce yaşamış atalarımızın DNA'sından geçen bir mirastır belkide. Eski çağlarda insanlar avcı-toplayıcı iken geceleri karanlık bastımı ormandaki yırtıcı hayvanların tehditlerine maruz kalırlarmış. Hep tetikte olurlar uykuları hafif olurmuş. Günümüze gelecek olursak: Çocukluğunuzu hatırlayın. Gece oldumu odamızda ütü masasının yada askıdaki paltonun gölgesini çocuk aklımızla canavarlara çevirir karanlıktan korkardık. Anne babamıza lütfen koridorun ışığını açık bırak derdik. Büyüyünce de gölgelerden korkuyoruz. Ruhumuzda kontrol edemediğimiz hayvansı dürtülerimizi barındıran gölgelerden, hayatımızdaki bilinmezlikleri yaratan gölgelerden yada tadımızın üzerine leke olan keyfimizi kaçıran olumsuzluk olarak adlandırdığımız gölgelerden korkuyoruz. Kaçırdığımız nokta şu: Her gölgenin arkasında bir ışık vardır. Gölgeyi kabullenki ışığı bulasın. Evet hayatımızdaki problemlerden kaçmak onları inkar etmek yerine işe ilk olarak onları kabul ederek başlamalıyız. Sorunlarla yüzleşmeliyiz. Çünkü gölgeyi kabullendiğimiz anda ardında onu yaratan ışığın da farkına varacağız. Ve durduğumuz odada iki adım yana çekilerek yüzümüzü pencereye dönerek o ışığa kavuşacağız. Tüm olay bakış açını değiştirmekle ilgili. Gölge varsa ışıkta var. Soru varsa cevapta var. Problem varsa çözümde var. Biz yeterki kabul edelim ve yüzleşelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder