Düşünce dizimiz kanar, başımızı dolaba çarpınca alnımız morarır. Hemen ilaç süreriz ve tedavi ederiz. Peki ya ruhlarımız? Onlar da yaralanır. İnsan dediğimiz şey sosyal bir varlık. Eylemleri ve söylemleri olan bir varlık. Hatasız kul olmaz. Bazen birbirimizi kırıyoruz, inciniyoruz. Burada özür devreye giriyor. Özür dilemek... Özür kırılan ruhun merhemidir. Ruh da özürle tamir olur. Bunun için hatayı kabul etmek gerekir. Hatanın farkında olmalıyız. Bu farkındalığa da vicdanımızın sesini dinleyerek ulaşabiliriz. Şimdi uzun uzadıya vicdandan bahsetmeyeceğim. Bu başka bir yazının konusu. Özür öyle bir güçtür ki insanları diğer varlıklardan üstün kılan bir özellik olarak sadece insana bahşedilmiştir. Kuran'ı hatırlayın. Allah Adem'i yaratıyor ve meleklere "ona secde edin" diyor. Şeytan hariç tüm melekler secde ediyor. Şeytan Allah'a " Sen beni ateşten yarattın onu ise çamurdan. Ben ondan daha üstünüm asla secde etmem " diyor. Sonra cennette Adem ile Havva'yı kandırıp yasak meyveden yediriyor. Allah Ademi ve Havvayı cennetten kovuyor. Ve tarihteki ilk tövbe olayı gerçekleşiyor. Adem Allah'a yakarıyor ve " Rabbim sana karşı geldik. Bizi affeyle " diyor. Adem yani insan özür mekanizmasıyla donatılmıştır. O yüzden Ademe tövbe kapısı her zaman açık bırakılmıştır. Ne kadar hatası olursa olsun insan için kurtuluş ihtimali her zaman vardır. Yeter ki hatamızın farkına varalım, pişman olalım, tövbe edelim yani özür dileyelim. Şeytanın insan zihinlerinin içine girebilme, aynı anda dünyadaki 8 milyar insana fısıldama ( vesvese verme ) ışık olma, uçma kaçma özellikleri olmasına rağmen insan sahip olduğu özür mekanizmasıyla şeytandan üstün bir varlıktır. Özür dilemenin gücünün farkında olalım ve kırdığımız gönülleri geri kazanalım sevgili okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder