Sevmek kadar kaybetmekte hayatın bir gerçeği. İşimizi, çevremizi ve hatta bir insanı sevebiliriz. Sevdiğimizle senkronize oluruz. Kalbimiz birlikte çarpar. Hayat " Ben " olmaktan çıkar "Biz" olarak akmaya başlar. Sevdiğimiz hayatımızın merkezi olur ve etrafında döneriz. Yerimizi bulmuş oluruz. Yani mutluluğu. Zaten hayat boyu arayışımız yerimizi bulmak için değil midir? Sevdiğini kaybedebilir insan. Yas tutar. Bu yas uzarsa ve yerine yenisini koyamazsa iş melankoliye döner.
Freud: “Melankolide kişi kimi kaybettiğini bilir ama onda neyi kaybettiğini bilmez. Çünkü onda kaybettiği şey aslında kendisidir.”
Evet melankolik kişilerin kaybettikleri sadece sevdikleri değildir. Severken kendi benliklerini kattıkları sevdiklerinin artık olmayan varoluşlarıdır. Bu hataya düşersek; neşemizi, hayat enerjimizi, umudumuzu kaybederiz. Hayatla helalleşmeyi bilmeli insan. Geçmiş hatalarıyla, umutsuz gibi gözüken şu anki durumuyla, kayıplarıyla helalleşebilmeli insan. Eskinin kendisine kattığı deneyimle ve yarattığı anılarla, yeniden sevebilme ihtimalleriyle mutlu olmalı insan. İbadet sadece dua etmek değildir. Mutlu olmakda ibadettir. Hiç bardak kırıldı diye insan su içmekten vazgeçer mi? Kalp kırıldı diye insanda sevmekden vazgeçmemeli. İnsan yine yeniden sevmeli sevebilmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder