29 Mart 2025 Cumartesi

Berkay ile Zehra

 2019 Belediye seçimlerinde CHP'den İstanbul Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nu sokakta görüp " Her şey çok güzel olacak " diyen ve daha sonra bu cümlesi milyonlarca kişinin söylediği slogana dönüşen 16 yaşında bir çocuk vardı. Adı Berkay'dı. Berkay Gezgin. İşte o Berkay artık 22 yaşında bir genç ve geçen hafta otorite tarafından Türkiye'ye yapılan sivil darbeyi protesto etmek için ülkedeki adaletsizlik, liyakatsizlik, ekonomik kriz, tek adam rejimine isyan eden ve anayasal hak olan demokratik gösteri ve protesto hakkını kullanan milyonlarca diğer gencimiz gibi Saraçhaneye gitti. Bu çocuk polise karşı herhangi bir saldırgan tavır yada mukavet göstermemesine karşın sadece muhalif olduğu için göz altına alınıp tutuklandı. Şu an ceza evinde, tutuklanan diğer genç kardeşlerimizle birlikte. Düşünün artık: muktedir 6 yıl önce kaybettiği İstanbul seçiminin ve " Her şey çok güzel olacak " sloganının mimarından intikam alıyor. Saray öyle bir hale gelmiş ki 22 yaşındaki Berkay'dan bile korkuyor. Öte yandan Kızılay başkanıyken deprem zamanı çadır satan Kerem Kınık'ın kızı Zehra Kınık arabasıyla 16 yaşında bir genci ezip öldürüyor, bilir kişi tarafından yüzde yüz kusurlu bulunuyor ama bir gün bile hapis yatmadan hiç bir şey olmamış gibi elini kolunu sallaya sallaya dışarda dolaşıyor. İşte sokaklara dökülen milyonlarca genç bu adaletsizliğe isyan ediyor. Berkay gibi muhalifsen sadece sokağa çıktığın için tutuklanıyorsun, Zehra gibi saray yandaşıysan arabanla birini ezip öldürüp yüzde yüz kusurlu bile olsan cezadan kurtuluyorsun. Nerede kaldı adalet? Yazıklar olsun!!

28 Mart 2025 Cuma

Ninni

 Yokluğun da sonuna geldim. Yoklukta rahat ederim sanmıştım. Varları teker teker sayacağıma, ne kadar çok ne kadar az diye üzüleceğime hiçlik mahallesinde, sessizlik sokağında, yokluk apartmanına taşındım. Belkide kitaplarda okuduğum keşişlere, ermişlere özendim. Başta iyi geldi. Kendimi akışa bıraktım. Bir kaç yarım kalan hayal yaşadım. O yarımlardan tam olmayı öğrendim. Belkide o hayaller yarım kalmadı ben bilerek yarım bıraktım. Gerçekleşirlerse duyacağım mutluluk, gerçekleşip ya bir gün monoton olurlarsa korkusu karşısında yenildi. Hayallerimin monotonlaşmasından korkarken yokluk apartmanında hayalsiz yaşadığım hayatın kendisinin başlı başına monoton olduğunu unuttum. Hiç bir şeyden korkmuyorum diye övünmenin o kadarda iyi bir şey olmadığını anlıyorum. Ancak ölüler korkmaz. İnsan dediğin korkmalı. Hatta ödü bile patlamalı. Korkmalı ki korkusunu emanet edebileceği bir kader olduğunu hatırlasın. Haddini, sınırını, edebini aşmaktan korksun. Hayat dediğin bir şarkı. Aslında o şarkıyı dinleyebilme sanatı. Çok yüksek sesle dinlersen bir süre sonra sağır olup duyamazsın. Sesini çok kısarsan yada dikkatin çevredeki gürültülere kayarsa yine duyamazsın. Orta karar olmalı. Tıpkı bir annenin bebeğine yumuşak sesle söylediği ninni tonunda...

27 Mart 2025 Perşembe

Tuzak

 Geçen hafta yani 19 Martta sarayın emriyle yapılan sivil darbe sonucu tek adam rejimini, despot, adaletsiz yönetimi protesto etmek için sokağa çıkan ve barışçıl demokratik gösteri hakkını kullanan genç kardeşlerim 2013 de Gezi direnişi sırasında henüz çocuklardı biz ise genç sayılabilecek bir yaştaydık ve Geziye gidip parkı ağaçlarıyla beraber yok edip içine yandaşlarına dükkanlar verip rantlayacağı ucube AVM projesine karşı çıktık. Parti programı ABD'de yazılan ve bir Amerikan projesi olarak iktidara getirilen saraydaki zat Gezi'de gençlerin ve hangi yaşta olursa olsun kendini Atatürk'ün gençleri olarak gören yurttaşların muhteşem direnişiyle ilk defa yenilgiyi tattı. Biz o gün Gezi parkını kurtardık. Aslında parktaki ağaç bir metafordur. Biz Gezinin direnişçi gençleri; FETÖ ile ortaklık kurup düzmece ergenekon ve balyoz davalarıyla Ordunun dürüst, onurlu, Atatürkçü subaylarına kumpas kuran masum askerleri ve muhalif gazetecileri hapse atan, Bebek katili PKK'lı bir teröristi gizli tanık,Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u sanık yapıp onu terör örgütü yöneticisi olarak yargılayıp hapse atan, Atatürk'e ayyaş diye hakaret eden, kendinden olmayanı ötekileştiren saraydaki zatın yıllardır süren toplumun kendisi gibi düşünmeyen yüzde ellisinin üzerinde kurduğu baskı rejimine isyan ettik. Günümüze gelecek olursak. Saraydaki zat " Turpun büyüğü heybede " dedi. Yani anlayacağınız saray, Ekrem İmamoğlunun tutuklanmasından sonra önümüzdeki günlerde yapacağı yeni hukuksuzluklarla sinir uçlarımızla oynamaya devam edecek. Ben Medya ve Sanat camiasından Gezi'ye destek verenlerin tutuklanması gibi bir operasyon yapılacağını düşünüyorum. Saraydaki zat kindar bir adam ve Gezi'de tattığı mağlubiyeti unutamadı. Bir intikam almak istiyecek iki Gezi direnişine destek veren ünlüleri hapse atarak muhalif kesimi kışkırtıp sokaklara döküp onların hata yapmasını bekleyip ülkede OHAL ilan etmeye çalışacak. Kendi seçmenine sokaktaki muhalif gençleri " Bakın bunlar terörist " diyip tabanını gelecek seçim için konsolide edip anketlerde yere çakılmış oylarını arttırmaya çalışacak. Genç arkadaşlarım sizlere tahrik olmamanızı ve sokak olaylarından uzak durmanızı salık veriyorum. Saraydaki zat tuzak kuruyor ama şunu unutuyor. " Onlar tuzak kurdu, Allah'da tuzak kurdu.Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır " Ali İmran 54

25 Mart 2025 Salı

Dante

 Kuyumcular yüzüklere tutturdukları elmasların arkasına foya denilen bir madde sürerlermiş. Bu foya ayna gibi ışığı yansıtır elması daha parlak gösterirmiş. Zaman geçtikçe bu foya dökülür elmasın parlak görünümü gidermiş.İşte foyası ortaya çıktı deyimi buradan geliyor.Şu son bir haftada ülkede yaşadıklarımız ünlü, ünsüz herkesin foyasını ortaya  çıkardı. Felaketler erdemleri sergileme zamadır, demiş Seneca. Geçen hafta kendisinden olmayanı ötekileştiren, muhalif olanları kontrolündeki emir kulu olmuş savcı ve yargıçlarının teşkil ettiği yargı sopasıyla sindiren, satılık kalemşörlerini ve trollerini barındırdığı yandaş medyasıyla linç eden tek adam rejimi ülkede sivil bir darbe yaptı. Ülkede erdemli olan bir kesim meydanlarda yada sosyal medyada duruma isyan etti. Bir kesim ise sessiz kaldı. Sözüm üç maymunu oynayan; görmedim, duymadım, bilmiyorum diyenlere. Ben apolitikim demeniz bahane olamaz. Siz apolitik değil olsa olsa "Korkaksınız" Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, diyorsunuz aklınızca ama o yılan gün gelir size de dokunur. Siz her devrin adamı olmayı seçmiş fırıldaklarsınız. Belli bir duruşu olmayan omurgasız tayfaya aitsiniz. Aman tepki vermeyim, başım belaya girmesin diyorsunuz. Yahu siz bukadar mı götünüze sevdalısınız? Bu ülkenin yetiştirdiği kahramanlardan olan Kaşif Kozunoğlu, Ali Tatar memleketi karanlıktan korumak için canlarını verdi. Hapse atılan Ümit Özdağ ve Ekrem İmamoğlu özgürlüklerini kaybetti. Her devrin adamı olan siz sayın muhterem omurgasız fırıldaklar: siz sessiz kalmaya devam edin ama  Dante'nin şu sözünü de unutmayın. " Cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanı sessiz kalanlar içindir"


22 Mart 2025 Cumartesi

Asrın Lideri

 Şehitlere kelle dedi.Bebek katili APO'ya sayın dedi.Çiftçiye, al ananı da git, dedi.Halkına çapulcu dedi.Kadınlara sürtük dedi.Atatürk'e ayyaş dedi.Çok eleştirdiği İnönü'yü Churchill bile kandıramamıştı ama O'nu ilk okul mezunu FETÖ kandırdı. Türk ordusunu ortadan kaldırıp yerine FETÖ elemanlarını yerleştirmek için yapılan düzmece ergenekon ve balyoz davaları için " Ben bu davanın savcısıyım " dedi. 15 Temmuz darbesi yapılınca " Kandırıldık aziz milletimiz affetsin " dedi. Amerika'daki Fetullah Gülen'e " Gel artık bu hasret " dedi. Bu zatın ve partisinin durumu şuna benziyor: AKP, FETÖ ile flört edip hamile kalıyor ve 15 Temmuzda kürtaj oluyor, sonrada ben bakireyim diye hava atıyor. Kardeşim Esad'dan katil Esed'e döndü, üç günde Şam'da cuma namazı kılacaktık kucağımızda on milyon Suriyeliyi bulduk. ABD askerimizin başına çuval geçirdi " Nota verecek misiniz? " sorusuna " Ne notası? Bu müzik notası değil" dedi. Ortadoğuyu parçalama ve masum kanı akıtma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi BOP için " Ben BOP'un eş başkanıyım " dedi. Obama beyaz sarayda kendisine beysbol sopası gösterdi. Bir diğer ABD başkanı Trump " Aptallık etme " diye mektup yazdı. " Bu fani görevde olduğu müddetçe rahip Brunson'u teslim etmeyeceğiz " dedi. Trump tehdit edince şak bir kaç sonra Brunson'u tıpış tıpış iade etti. Meydanlarda rabia işareti yapıp darbeci Sisi diyordu şimdi " Kardeşim Sisi " oldu. Suudi gazeteci İstanbul'da katledildi " Katillerden hesap soracaz yargılayacağız" dedi. Sonra davayı Kaşıkçının katili olan Suudi Arabistana iade etti. Çocuk doğurmayan kadın yarımdır, dedi. Soma maden faciasında ölen madencinin yakınına " İsrail dölü " dedi. 2005 yılında New York'da yahudilerin elinden Yahudi Cesaret Nişanı aldı, sonra Davos'ta " One Minute" dedi... İşte yere göğe koyamadınız  "Asrın Lideri " böyle bir şey.

19 Mart 2025 Çarşamba

Uyarı

 Dün İmamoğlu'nun diploması iptal edildi, bu sabaha karşı ise evine polisler gönderilerek İmamoğlu göz altına alındı. Arkadaşlar, saray iyice köşeye sıkıştı. Adil şartlarda seçimi kazanamayacaklarını biliyorlar. Adalet muktedir ve yandaşlarını korurken, muhalif gördüklerini yargı sopasıyla korkutuyor yada hapse atıyor. Ekonomi desen bitmiş durumda. Saray attığı bu hakkaniyetsiz adımlarla milletin sinir uçlarıyla oynuyor. Bunu bilerek yapıyor. Muhalif kesimi tıpkı Gezi'de olduğu gibi sokağa dökmek, çatışma ortamı yaratmak ve sokak olaylarından tasmasını tuttuğu kendi medyasıyla bir mağduriyet durumu yaratmayı istiyor. " Bakın Kemalist darbeciler sokağa çıktı, devletimize karşı kalkışma yapıyorlar " algısını yapmak istiyorlar ve bu şekilde tekrardan bir darbe mağduriyeti yaratıp seçmenini konsolide edip gelecek seçimi kazanmak istiyorlar. Artık başka hiç bir şansları kalmadı seçimi kazanmak için. İhtiyaçları olan tek şey sokak olayları. Sevgili dostlar, lütfen sakin kalalım ve sokaklardan uzak duralım. Bu bir tuzak. Sarayın tahriklerine kapılmayalım ve sakin kalalım. Saray'a bir kez daha mağdur edebiyatı yapmasına izin vermeyelim. Sokaklardan, gösterilerden uzak duralım lütfen. Tepkimizi sandıkta gösterelim ve ilk seçimde bu despot tek adam rejimini tarihe gömelim.

17 Mart 2025 Pazartesi

Memento Mori

 Bazen düşünüyorum ölüm neden kötü diye. Gerçekten kötü mü?Geride kalanlar ve özleneceğimiz için mi? Yoksa hesaba çekileceğimiz için mi? Oraya gidipte dönen yok, bilemiyoruz. Ama şu hayatta ruh ile beden arasında bocalıyoruz. Bedenimiz tüketici. Yemek, elbise, aksesuar, gezilen yerleri tüketmeye o kadar alışmışız ki farkında olmadan insanları, ilişkileri, dostlukları da tüketir hale geldik. Mutlu değiliz. Mutluluğun tersi olan üzgün olmaktan bahsetmiyorum. Ama içimizde noksan kalan bir parçadan bahsediyorum. Eksiğiz ama neyin eksik olduğunu bilemiyoruz. Tüketmeye öyle çok daldık ki düşünmeyi unuttuk. Düşünmek ruhun nefes almasıdır. Biz ruhumuzu nefessiz bıraktık, yaşarken manevi anlamda kendimizi öldürdük sonra da ölmekten korktuk. Açlığa terk edip öldürdüğümüz ruhumuzun hayaletinden korkar olduk. Birgün mahçup olduğumuz hayaletlerimizin karşımıza çıkmasından ve mahkemede alehimize tanıklık etmesinden korktuk. Marcus Aurelius, Roma imparatoru. Pek çok yaveri varmış ama içlerinden birinin özel bir görevi varmış imparatora karşı. Belli aralıklarla imparatora Memento Mori dermiş. Yani: Fani olduğunu hatırla.


16 Mart 2025 Pazar

Cesaret

 Kaybedeceğimiz şeylerin olduğu durumda tehdite karşı cesaret duygumuz ortaya çıkar. Eğer cesursak... Dürüstlüğümüzü muhafa ederiz hayat bizi iyi ve kötüyle sınadığı zaman. Sözümüzde, tavrımızda iyi olmayı tercih ederiz etrafımızı yanlışlar kuşatmış olsa da. Adaletli oluruz içimizde şeytanlar bize aksini telkin etse de. Ve sevmeyi nefret etmeye tercih ederiz bize ne kadar zarar verilmiş olursa olsun. Dürüstlük, iyilik, adalet ve sevmek... Bunlar insanı hakiki insan yapan erdemler. Ama bir erdem var ki yokluğunda diğer tüm erdemler yelin mumun alevini söndürmesi gibi sönerler. O da cesaret. İnsan cesursa sever. İnsan cesursa adaletli olur. İnsan cesursa iyi olur. İnsan cesursa dürüst olur. Dış dünyanın baskılarına rağmen bu erdemleri muhafaza eder. Ama daha da önemlisi iç dünyasının isyanını susturabilirse bu erdemleri yaşatabilir. İnsan içindeki hayvanı kurban edebilecek kadar cesursa erdemlere sahip olur. Bu iç dünya kısmını derin derin düşünmenizi istiyorum. Hayat karşımıza problem çıkaracak ki biz de çözümler üretelim. Bu çözümler karanlık günlerde ortaya çıkan erdemlerimizdir. Seneca'nın dediği gibi: Erdemler zor zamanlarda ortaya çıkar.

15 Mart 2025 Cumartesi

Ün

 Modern insan hakikate bakmayı unutmuş gölgelerin peşine düşmüş. Tanrı'yı unutmuş, gölgelere tapmış. Kendini He-Man zannetmiş " Gölgelerin gücü adına " demiş. Mahareti cismine yaklaşan ışıkta değil sanal bir heybetle büyüyen gölgesinde aramış. Bu büyüklük insanın hoşuna gitmiş. Hayatı büyüklük ve küçüklük arasında sınıflandırmaya başlamış. Kimisi ailesinde, kimisi mahallesinde, kimisi şehrinde, kimisi ülkesinde büyüklük taslamaya başlamış. Duvara vuran gölgesinin büyüklüğünü şeytan insana " Ün " olarak pazarlamış. İnsanlar ünlü olma yarışına girmişler. Kimisi mahallenin kahvesinde, kimisi ülkenin meclisinde... Çünkü ün büyüklük demekmiş. Bu büyüklük aşkı insanın içindeki gizli Tanrı olma kompleksinden kaynaklanıyormuş. Oysaki insanoğlunun özgürlüğü büyük olmasında değil aşk olmasında saklıymış. Gerçek aşk şuymuş: Allah'ın insana " Her şeyi senin için yarattım " demesi ve insanında Allah'a " Her şeyi senin için terk ettim " demesiymiş. İnsanın Seneca'nın şu sözünü anlaması gerekirmiş: " Ün erdemin gölgesidir "

13 Mart 2025 Perşembe

Yelken

 Hayat çözülmesi gereken bir bulmaca. Nereye ait olduğumuz sorusunun cevabını arıyoruz. İnsan demir almayı bekleyen bir tekne misali. Aklımız teknenin yelkeni. Düşünmeye başlayınca o yelken açılıyor ve rüzgarla doluyor. Rüzgar ise kader misali ne zaman ve nereden eseceğini bilemiyoruz. Ama yola çıkmışsak kader ( Rüzgar ) bize yardım ediyor. Hayatta ilhamlarımız oluyor. Bir arkadaşımız, okuduğumuz bir yazı, bir konuşmacının sözleri yada yaşadığımız bir yoksunluk bize demir aldırıyor. Hani Rusların matruşka bebekleri vardır. Açtıkça içinden boy boy daha küçük bebekler çıkan hediyelik oyuncak. Katman katmanız. Soydukça içimizdeki yeni anlamları keşfediyoruz. Yelkenimize rüzgar doldurup yeni denizleri öğreniyoruz. Bence hayatta en kötü şey varoluş amacına hizmet etmemektir. Bunun nedeni insanın konfor alanında kalma isteğidir. Ama sabit durarak da hiç bir keşif yapamayız. Seneca ne güzel söylemiş: Kıyıyı gözden kaybetmeyi göze almadıkça okyanusu keşfedemezsin, diye

12 Mart 2025 Çarşamba

Profesyonellik

 Hayata siyah ve beyaz olarak bakıyoruz ve hata yapıyoruz. Bir şeyi ya seviyoruz yada sevmiyoruz. Olaylara karşı bir duygu yükleme durumumuz var. Örneğin iş ve çalışmak konusu. Sevmediğimiz işte çalışırsak " Stres " oluyor. Sevdiğimiz işi yaparsak " Tutku " oluyor. Ama herkes tutkusu olan işi yapacak kadar şanslı değil. Çalıştığımız işe sevmiyorum duygusunu yüklemekten vazgeçmeliyiz. Bu bizi içinden çıkamayacağımız bir stres sarmalına sokar. Hayatta siyah veya beyaz olmak yerine gri olmayı niye denemiyoruz? Profesyonel olmaktan bahsediyorum. Mecbur olduğumuz mesaimizi herhangi bir duygu yüklemeden nötr olarak yapmaktan bahsediyorum. Sabahları mesaiye giderken ayaklarımızın geri geri gitmemesi lazım. O iş yapılacak ve ay başında emeğin karşılığı alınacak. Bunun gibi bir şey. Musluğun su akıtması, saatin zamanı göstermesi, otobüsün hep aynı saatte durağa gelmesi gibi bir şey. Hayat rutinler üzerine kurulu ve çalışmak da rutinlerden biri. Biz sadece işe duygu yüklememeli ve olaya profesyonel yaklaşmalıyız.

11 Mart 2025 Salı

Güreş

 Öfkemize yenilip çok değerli ilişkileri yaralıyoruz bazen de kaybediyoruz. Nefsimize yenilip kazanımlar uğruna dürüstlüğümüzü kaybediyoruz. Korkaklığımızdan ötürü kötülüğe göz yumuyor onurumuzu kaybediyoruz. Cesaretli olmadığımızdan ötürü potansiyelimizi gerçekleştiremiyoruz. Dikkat ettiniz mi? Burada bizi engelleyen şey kendimiz. Bilgelik kendi kendimizi yenmektir, oysa cehalet kendi kendimize yenilmektir demiş Sokrates. Suçluyu dışarıda aramamak lazım. Hayattaki başarısızlıklarımızın nedeni Ali, Veli, Fatma değil kendimiziz. Benlik çok tehlikeli bir şey. İçinde vicdan da var nefis de. Bu ikisi ömür boyunca birbiriyle güreş tutuyor. Nefis, kronik başarısızlığımız için dışarıda suçlular gösteriyor. Bir tür ilüzyon yaratıyor. Buna kanarsak hayatımızda bir düğüm oluşuyor ve döngüden çıkamıyoruz. Bunu kırmanın yolu kendimize karşı dürüst olmaktan geçiyor. Yaptığım eylem: doğru mu, hedefim şu anki yeteneğime göre gerçekçi mi, gücüm ne, engelleri dürüstlük çizgisinde kalarak nasıl aşabilirim? sorularını kendimize sormamız gerekiyor. Birde başarı kavramını tanımlamamız gerekiyor. Başarı: dürüst, adil, cesur, yardımsever ve çalışkan olmaktır. Saydığım bu erdemlere sahipsek zeten başarı kendiliğinden gelir. Bu erdemlere sahip olmak için çabalamalıyız. 

10 Mart 2025 Pazartesi

Yeniden Sevebilmek

 Sevmek kadar kaybetmekte hayatın bir gerçeği. İşimizi, çevremizi ve hatta bir insanı sevebiliriz. Sevdiğimizle senkronize oluruz. Kalbimiz birlikte çarpar. Hayat " Ben " olmaktan çıkar "Biz" olarak akmaya başlar. Sevdiğimiz hayatımızın merkezi olur ve etrafında döneriz. Yerimizi bulmuş oluruz. Yani mutluluğu. Zaten hayat boyu arayışımız yerimizi bulmak için değil midir? Sevdiğini kaybedebilir insan. Yas tutar. Bu yas uzarsa ve yerine yenisini koyamazsa iş melankoliye döner. 

Freud: “Melankolide kişi kimi kaybettiğini bilir ama onda neyi kaybettiğini bilmez. Çünkü onda kaybettiği şey aslında kendisidir.”

Evet melankolik kişilerin kaybettikleri sadece sevdikleri değildir. Severken kendi benliklerini kattıkları sevdiklerinin artık olmayan varoluşlarıdır. Bu hataya düşersek; neşemizi, hayat enerjimizi, umudumuzu kaybederiz. Hayatla helalleşmeyi bilmeli insan. Geçmiş hatalarıyla, umutsuz gibi gözüken şu anki durumuyla, kayıplarıyla helalleşebilmeli insan. Eskinin kendisine kattığı deneyimle ve yarattığı anılarla, yeniden sevebilme ihtimalleriyle mutlu olmalı insan. İbadet sadece dua etmek değildir. Mutlu olmakda ibadettir. Hiç bardak kırıldı diye insan su içmekten vazgeçer mi? Kalp kırıldı diye insanda sevmekden vazgeçmemeli. İnsan yine yeniden sevmeli sevebilmeli.


8 Mart 2025 Cumartesi

Halide Edip

 8 Mart kadınlar gününde eserleri yazıldıktan yüz yıl sonra bile yeni kuşaklar üzerinde tesir eden, popülerliğini koruyan bir yazardan bahsetmek istiyorum. Halide Edip Adıvar. Cumhuriyet öncesi kadının adının olmadığı bir dönemde de yaşamış cesur tavrı ve modern anlayışıyla 1908 yılında kadın hakları hakkında yazılar yazmıştı. Anadolunun düşman tarafından işgal edildiği dönemde 1919 yılında İzmir'in işgali konusunda Sultan Ahmet Meydanında tarihi bir konuşma yapmıştır. O sadece bir yazar bir kanaat önderi değil aynı zamanda bir kahramandı. 1920 yılında Anadoluya geçerek kurtuluş savaşına katılmıştır ve orduda onbaşı ve çavuş rütbelerini almıştır. Bir süreden beri okuduğum Halide Edip'in Sinekli Bakkal romanını bitirmem manidar bir şekilde 8 Mart sabahına denk geldi. Roman ikinci Abdulhamit döneminin arka fonda kullanıldığı, İstanbul'un Sinekli Bakkal semtinde doğan Rabia'nın hayatı anlatılırken doğu-batı arasında kalmış toplumdaki geçiş sancıları, sosyal ve kültürel hayat, her biri ustaca kurgulanmış karakterlerle okuyucuya aktarılıyor. Belgesel tadında harika bir dönem romanı. Bu romanı okumayan " Ben kitap okuyorum " diyemez. Sevgili dostlar, 8 Mart kadınlar gününüz tekrardan kutlu olsun. İyi ki varsınız.

7 Mart 2025 Cuma

Aidiyet

 Günümüz insanının en büyük sorunu ait olmadığı yerde ısrarcı olması. Kendine yer etmeye çalışıyor kabul görmediği; gönülde, sosyetede, ortamda yada işte. Bunu yaparken yıpranıyor, hırpalanıyor hatta üzülüyor ama bir türlü vaz geçmiyor. Sürekli kaybeden ama masadan kalkmayan iflah olmaz bir kumarbaz gibi. Burada tek fark parasını değil; ruhsal sağlığını, neşesini, mutluluğunu, umudunu kaybediyor. Bu biraz da takıntılı olmaktan kaynaklanıyor. Kafayı takıyoruz güzel bir kadına yada yakışıklı bir adama, güzel ambalajlanmış ama tadı ağzımıza göre olmayan ortamlara... Takıntı tehlikelidir insanın gözlerini kör eder. İşin içine tutkular da karışır. Tutku tutkaldır bizi ait olmadığımız yerlere yapıştırır. Hastalığı geçirmeyen ama acıyı biraz dindirip yatıştırır. Hastalığı teşhis etmeli kendimizi sorgulamalıyız. İnsan ait olduğu yeri bulunca gerçek mutluluğu tadar. Mevlana ne güzel demiş: Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma, diye. Cümleten hayırlı cumalar.

5 Mart 2025 Çarşamba

Öğretmen

 Herkesin bir öğretmeni olmalı şu hayatta. Okul devam etmeli okul yıllarından sonra da. Sözleriyle, tavırlarıyla öğretmeli. Bazen de yokluğuyla... Ama çocuk bilmeli. Çocuk dediğime bakmayın insan kırkında da çocuktur. Çocuk bilmeli; mürşidinin geri geleceğini. Her kıştan sonra baharın gelmesi gibi geri geleceğini. O zaten bahardır. Çocuğunun ruhunda çiçekler açtıran, unutulan mutluluğa göçmen kuşlar gibi kanat çırptıran. Öğrenmeli insan sürekli öğrenmeli. Bugün ağladığına yarın güleceğini, geçmez denen acıların bir gün elbet dineceğini, herkesi ama herşeyi sevmesi gerektiğini öğrenmeli insan. Mürşidi aynadır insanın. Aynalardan korkmamayı, hatalarını, günahlarını ve de noksanlarını öğrenmeli insan. Meslek erbabı olmadan önce kendi kendinin erbabı olmalı insan. İyi olmayı öğrenmeli insan. İyiliğin varılacak bir şehir değil yolculuğun kendisi olduğunu öğrenmeli insan. Sahilde attığı adımın, ekmeği koparttığı elinin, denizi izlediği gözün, aldığı nefesin, atan kalbinin, canının hayatın bir "sahibi" olduğunu bilmeli insan. 

4 Mart 2025 Salı

Geveze

 DJ Geveze'nin radyo programını ilk dinlediğimde doksanların ortalarıydı. Bildiğim kadarıyla kendisi 30 yıldır radyo programı yapıyor. Ben işini tutkuyla ve uzun bir maraton koşuyormuşcasına istikrarla yapan insanlara bayılıyorum. Geveze'de onlardan biri. Hafta içi hergün Power FM'de programı var. Her programın sonunda hayata dair bir söylevi oluyor Geveze'nin. Geçen gün verdiği çarpıcı örneği size aktarmak istiyorum. " Gemiler etrafları suyla çevrili olduğu için batmaz. Gemiler içine su almaya başladıkları zaman batarlar. İnsanda da aynı şey geçerlidir. İnsanın etrafı sorunlarla çevrilidir. Eğer o sorunları içinize almazsanız bir şey olmaz. İnsana zarar veren etrafının sorunlarla çevrili olması değildir. Sorunları içine almasıdır. O zaman gemi gibi batarsınız. O yüzden sorunları bünyenize almayın "

3 Mart 2025 Pazartesi

Tecrübe

 Mutluluğu " ağrısızlık " sanıyoruz. Acılardan öcüymüş gibi kaçıyoruz, sakınıyoruz. Tohum filizlenip yeşillenmeden önce çatlamıyor mu? Ağaçlar baharda tazelenip yeşilliğe bürünmeden önce hazanda yaprak dökmüyor mu? Bir anne bebeğini doğurmadan önce sancı çekmiyor mu? Tohumun da, ağacın da, annenin de canı yanıyor doğumdan önce. Ama mutluluk dediğimiz şey acıdan sonra başlıyor. Atatürk önderliğinde topraklarını işgal eden yedi düvele karşı kurtuluş savaşı veren dedelerimizi düşünelim. Bağımsızlık, demokrasi ve cumhuriyet kan, gözyaşıyla yani acı çekerek kazanıldı. Değer miydi? Bir milyon kere değerdi. Bu konuyla ilgili İngilizce'de bir söz var: No pain no gain, diye. Yani acı yoksa kazanç da yok, diye. Ben tecrübenin insana mutluluk getirdiğine inananlardanım. Yirmili yaşlarda ağlayıp, yandığım olaylara şimdi kırklarımda ki ben gülüp geçiyorum. Tecrübe için yaşamak gerekiyor. Hayatta edindiğimiz tecrübenin bedelini yaşadığımız acıyla ödüyoruz. Tecrübe çok para verdiğimiz ama ilk anda kâr getirmeyen bir hisse senedi gibi. Ancak o hisseler yıllar sonra bize kazandırıyor. Kazandığımız deneyimle aynı hatalardan sakınıyor, aynı acıları yaşamıyoruz. Hayat her şeye rağmen güzel ve insan dediğin; en mutlu anlarını çekdiği acılardan sonra yaşıyor. 


2 Mart 2025 Pazar

Soru

 Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez, demiş Sokrates. En basit eylemimizde mesela; sokakta yürürken devamlı insanların, arabaların karşıdan gelip gelmediğini, gideceğimiz yeri "görüp" yönümüzü belirleriz. Sorgulama doğru soruyu sormakla başlar. Soru dediğimiz şey karanlık bir sokakta yakılan ateştir, meşaledir. Yani soru görmektir. Bir kişinin, bir eylemin, bir olayın gerçekliğini duyularımızla kavrayamadığımız zamanlar olur. Burada akıl devreye girmeli. Nasıl ki denizaltılar sonarlarıyla gönderdikleri ses dalgalarıyla düşman gemilerini tesbit ediyorsa insanın duyularının yetersiz kaldığı hallerde görmesini sağlayan sonar sistemi aklıdır. Sonarın gönderdiği ses dalgaları ise soracağı " Doğru sorulardır " Sadece bedene hazlara hitap eden bir mutluluk sahte olabilir. Yada sadece tüketime dayanan bir anlayışın sonu iyi bitmeyebilir. İşte bunları anlayabilmemiz için kendimizi, hayatımızı sorgulamamız gerekir. Ancak bu şekilde iyinin ve kötünün ayırdına varabiliriz. Sorgulamanın anlamlı olabilmesi için hayatta bazı referanslarımız olmalı. Bunlar: doğruluk, adalet, cömertlik, iyilik dir. Buna kısaca vicdanımızdır diyebiliriz. Karanlık yada aydınlık önümüzü görmek için doğru soruları sormalı vicdanımızı referans almalıyız.


1 Mart 2025 Cumartesi

Köprü

 Arzularda katı, prensiplerde yumuşak davranıyoruz. Bahsettiğim bu katılık ısrarcılığı anlatıyor. Arzularımızı prensiplerimizin önüne konumlandırıyoruz. Arzular geçilmesi gereken bir nehirdir. O nehre köprü kurmamız gerekir. Ancak o zaman nehre düşmeden karşıya geçebiliriz. Bahsettiğim bu köprü prensiplerimiz ve ahlakımızı sembolize eder. Prensip ve ahlak olmadan nehri geçmeye çalışırsak içine atladığımız akıntıya kapılır, sürüklenip merkezimizden uzaklaşır ve sonunda nehrin sonundaki şelaleden uçuruma gideriz. Nasıl ki: dünyanın etrafında döndüğü ve tabi olduğu bir yıldız yani güneş var, elektronların etrafında döndüğü ve tabi olduğu atomun çekirdeği var, kaybolduktan sonra hep geri dönen günler ve geceler var, geri gelen bahar var, insanın gün sonunda geri döndüğü bir ailesi ve evi var; tabiatta her canlının bir şeylere tabi olması gerekir. Yörüngesini kaybedip dışarı savrulmaması için. Prensiplere ve ahlaka bu yüzden tabi olmalıyız. Her yerde olan hiç bir yerde değildir, demiş Seneca. Tarafımızı seçmek zorundayız. Bazen günah bazen sevap diyemeyiz. Bu tıpkı şuna benzer: iyi çilekler kutusundan alınan bir çileğin çürük çileklerin yanına konması gibidir. Bir süre sonra o iyi çilek de çürür. O yüzden hem orada hen burada olayım diyemeyiz. İyi olmayı seçiyorsak mutlak iyilik için çaba göstermeliyiz.