Ömür boyunca kişisel savaşlar veriyoruz. İlk savaşımız anne karnından dış dünyaya çıkarken başlıyor. Büyüyoruz, ergenlikten yetişkinliğe geçerken karakter kazanıyoruz ve bunun sancılarını çekiyoruz. Okul, kariyer derken zalim iş yaşamındaki çakallar ellerine törpüler almış bizim prensiplerimizi köşelerimizi törpülemeye çalışıyorlar. Eşimizle hayat mücadelesine başlıyoruz. Çocuğumuz oluyor ve ailemizin geçimi için yaşam savaşı veriyoruz. Yaşlanıyoruz ve aile büyüklerimiz yanımızdan teker teker eksiliyor. Toprak altına saldığı sağlam kökleriyle fırtınalara karşı direnen ulu bir çınara dönüşüyoruz. Hayat tatlılıklarının yanında ne kadar acı da olsa ayakta kalma savaşı veriyoruz. Sevdiklerimiz için...Savaşılacak negatif bir unsur yoksa kazanılacak bir zafer de yoktur. Zorluklar galibiyetlerimizi anlamlı hale getiriyor. Yemek bile ateşte pişince lezzetli oluyor. Yay gerilince oku hedefe fırlatıyor. O yüzden zorluklardan korkmamak gerekir. Kara kış soğuk fırtına olmasa baharın kıymetini bilebilir miydik? Yada gece karanlık olmasa gündüzün aydınlığın kıymetini bilebilir miydik? Zorlukları yelkenimizi dolduracak rüzgâr yapmalı ve hayat denizinde yol almalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder