Cam tavan sendromunu duymuş muydunuz? Mümin Sekman kitabında şöyle bahsediyor. Pirelerle bir deney yapılıyor. Pireler 30 cm yüksekliğinde bir kavanoza konuyor ve kavanozun ağzına bir cam konuyor. Kavanoz alttan yavaş yavaş ısıtılmaya başlanıyor. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayıp kaçmak istiyorlar. Fakat her zıpladıklarında 30 cm yüksekliğindeki cam tavana çarpıyorlar. Deneyin ikinci aşamasında kavanozun üzerindeki cam tavan kaldırılıyor. Kavanozu yine alttan ısıtmaya başlıyorlar. Pireler zıplıyorlar. Ancak kavanozun ağzı açık olmasına rağmen pireler en fazla kavanozun yüksekliği olan 30 cm kadar zıplıyorlar ve kavanozdan çıkamıyorlar. Çünkü az önce deneyin birinci fazında zıpladıklarında tepedeki cam tavana çarptılar ve 30 cm den fazla zıplayamayacaklarını deneyimlediler. Pirelerin kavanozun ağzı cam tavanla kapalıyken kaçmaya inancı vardı ama imkanı yoktu. Kavonuzun ağzı açıldığında ise kaçmaya imkanı vardı ama inancı yoktu. Biz buna öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Bence bir çocuk dünyadaki en güçlü kişidir. Çünkü onun hayal gücü vardır. Albert Einstein " Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, hayal gücü ise her yere " der. Bizler büyürken bize dayatılan eğitim sistemi ve sosyal yaşam tarafından hayal gücümüz yok ediliyor. Bir konuda başarısızlığa uğradığımızda yeniden denemekten vazgeçiyoruz. Çünkü toplumumuzda başarısızlık maalesef utanç verici bir şey olarak kodlanmış. Oysa başarılı insanlar mağlubiyetlerden ders çıkarmış ve sayısız tekrarların sonucunda başarıya ulaşmış kişilerdir. İnsanın sınırsız potansiyeli vardır ancak pek azı bu potansiyelini kullanır. Toplumun pire deneyinde olduğu gibi üzerimize kapattığı cam tavanın farkında olmalı, kavanozun ağzı açıldığında öğrenilmiş çaresizliğin bariyerlerini yıkarak en yükseğe sıçramalıyız. Bunun için büyürken bize unutturulan hayal gücümüzü yanımıza alalım, hedefleri büyük tutalım, tekrar ededim, denemekten vazgeçmeyelim ve potansiyelimizi gerçekleştirelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder