Hergün güneşli olmuyor insanın ruhu. Bazen hava kasvetli ve yağmurlu olabiliyor. Ben o zamanlarda kimseye dert yanmıyorum. Zaten dert yanabileceğim kimse de yok yalnızım. İçimdeki bene naz ediyorum. Yorgunum, modum düşük bugün dışarı çıkmak istemiyorum diyorum. İçimdeki Onur beni pış pışlıyor, beni dizine yatırıyor ve başımı okşuyor. " Tamam koca bebek senin istediğin gibi olsun " diyor. Hiç bir şey yapmadan erkenden uyuyorum. Kendimi rüyalarıma emanet ediyorum. En azından beni anlayan bir ben var. Şükrediyorum. Bu benim yaşamımdan bir kesit. Belki sizin sizi anlayacak bir eşiniz, çocuğunuz var. Bu çok önemli bir zenginlik. Rabbin sizi, ailenizi ve sevdiklerinizi korusun. Ben hayat denen yolda fakirliği seçtim. Tıpkı Hemingway'in İhtiyar Adam ve Deniz romanında ki balıkçı gibi. Denize açılıp ( mecazi anlamda ) kendimle başbaşa olmayı seviyorum. Bu bana çoğu zaman güzel geliyor. Yazı yazmak bilinç altınıza yaptığınız yalnız bir yolculuk. Yazarken oradan oltanızla cevherler çıkarıyorsunuz. Ben bu durumu seviyorum. Ancak ruhumun kasvetli yağmurlu olduğu günlerde ( Her zaman değil ) yanımda insan da aramıyor değilim. Belki Rabbim kimimizi yalnızlıkla, kimimizi eşle evlatlarla terbiye ediyor. Ruhumuz tenhalıkla veya kalabalıkla pişip olgunlaşıyor. Neyse dünkü ķasvetli, bulutlu, kapalı havayı atlattım. Kendimi pış pışladım, başımı "ben" in dizine yatırdım ve huzurlu bir uykuya daldım. Yeni bir gün yeni bir hafta. Bugün güneş doğuyor ve vakit yine yeniden hayata dört elle sarılma vakti. Yaşamalıyız, inadına yaşamalıyız. Umudu kanatlarımız yapmalı ve kalmizde doğan güneşe doğru uçmalı. İnadına yaşamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder