Bazen düşünürüm ıssızlığa olan korkumuz neden kaynaklanıyor diye. Tanrı bize duyu organları ve akıl vermiş. Biz de tarih boyunca aklımızın amacını yanlış anlamışız. Aklımızı sürekli doldurulması gereken bir buzdolabı gibi algılamışız. Evdeki sessizlikten kaçacağımız ve beynimizi dedikoduyla dolduracağımız hanlar, kafeler, barlar icat etmişiz. Evet hanlar çünkü eskiden insanlar hanlara gider diğer insanların hikayelerini dinlermiş. Dinleme ihtiyacı bu gibi yerlerin icadına neden olmuş. Şimdi buzdolabını doldurabileceğimiz sosyal medya denen şey çıktı. Buz dolabına taze meyve, sebze konur ama sosyal medya denen kötülük yuvasından dolabımıza artık çürük gıdalar da giriyor. Aklımızı çer çöple dolduruyoruz. Neyse ana konumuz bu değil. Beynimizi sürekli meşgul etmekle ilgili. Beyin dediğimiz şey her bulduğumuzu içine atacağımız bir buzdolabı değil bir mutfak aslında. Yani işlevi sadece depolama değil. Depolama ve üretim. Evet üretim. Yani beyin dediğimiz o mutfakta yiyeceklerin depolanacağı dolap da olacak yemeklerin pişeceği ocak da olacak. Yani üretim olacak. Üretim için durmak gerekir. Yani sessizlik gerekir. Duyularımızla aldığımız verileri yorumlamamız ve düşünce sentezleyerek yeni fikirler üretmemiz gerekir. Günümüzde modern insan artık fikir üretmiyor. Beynini sadece doldurmak için kullanıyor yani mutfağındaki ocağını doğalgaz bağlantısından sökmüş ve hurdacıya satmış. Düşünmek için biraz ıssızlaşmak gerekir. Ama biz bundan korkuyoruz. Bu yazı bu durumun araştırması olacaktı ama nerelere geldik. Bence bunun nedeni sessizliğin insana ölümü anımsatması. İnsanlarda iki kaşının ortasında ve biraz yukarıda beynin içinde epifiz bezi vardır. Bu eski çağlarda yaşamış insanlarda mandalina büyüklüğündeyken günümüz insanında körermiş ve bir nohut tanesine dönüşmüştür. Eski insanlar epifiz bezini kullanarak astral seyahat, telekinezi ve telepati gibi yeteneklere sahiptiler. Modern insanda bu özellikler köreldi. Ölüm dediğimiz şey aslında bedenini mecazi anlamda öldürüp ruhaniyetinin farkında olmaktır. Tanrıya yakın olmaktır. Yani aslında korkulacak bir şey değildir. Epifiz bezi büyük olan eski insanlar ruhaniyetlerinin farkında ve evrenle bütünleşmişlerdi. Issızlıkla ve sessizlikle dostlardı. İşte epifizi küçülüp nohut boyutlarına gelen modern insan geçmişini unuttu. Issızlıktan, ruhaniyetten korkar hale geldi. Biz aslında bir tohumuz ve yurdumuz toprak. Toprak karanlıktır, toprak sessizliktir. Hiç topraktan korkan tohum olur mu? Biz maalesef korkar hale geldik. Fıtratımızı hatırladığımız gün bir daneden yarılıp çıkacağız ve üreten meyva veren bir varoluşa ulaşacağız. Beyne giren veriler yağmur, sessizlik ve düşünce toprak, fikir ve üretim ise meyvamız olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder