Hüzün, insanın en temel duygularından biri. Mutluluğun zıddı bir durum. Sokakta insanlara rastgele sorsanız " Hüzün mü, Mutluluk mu? " diye çoğunluk " Mutluluk " cevabını verir. Günümüz dünyasında mutlak mutluluk kavramı zihinlere pompalanıyor. İyi bir üniversiteden sonra harika bir maaşla işe gireceğim ve mutlu olacağım, sonrasında hayatımın aşkını bulacağım ve herdaim mutlu olacağım... gibi. Ama hayatta her şey hayal ettiğimiz gibi olmuyor. Hayal kırıklıkları yaşıyoruz, bazen kalbimiz bile kırılıyor. Hüzünleniyoruz. Hüzünlenmek bize hayatın büyüklüğünü ve bizim hayat karşısındaki küçüklüğümüzü hatırlatıyor. Tıpkı nasıl göründüğümüzü gösteren bir ayna gibi. Evet hüzün dediğimiz şey bir ayna. Aynalardan korkmamamız gerekiyor. Eğer bir yerde hüzün varsa orada bu durumu doğuran bir hata bir yetersizlik durumu vardır. Kendimizdeki eksikliklerin farkına varmamız için bir şans aslında. Hüzünlüyken daha bir içimize döneriz, yavaşlarız. Eskiden maraton koşardım ve 42 kilometre boyunca bazen su istasyonları olurdu. Adımları yavaşlatıp suyumuzu içerdik. Hayat uzun bir yol ve bazen yavaşlamaya nefes almaya da ihtiyacımız var. Hüzüne karşı olmamalıyız sevgili okur. Mutluluğu nasıl kabul ediyorsak, hüzün de hayatın bize sunduğu bir duygu. Unutmamalıyız ki biz bu hayata olgunlaşmak için geliyoruz. Hayatın karşımıza çıkardığı olaylar tek bir amaca hizmet ediyor. O da olgunlaşmak. Ve insanoğlunu hep yaşadığı hüzünler olgunlaştırıyor. Ve size bir şey söyleyim mi sevgili okur. Asıl mutluluk olgunlaşmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder