Hata yapmaktan korkuyoruz. Okullarda üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü, yanlış bir eylemin iş yaşamında patronu köpürttüğü, yanlış yatırımın kapitalinizi süpürdüğü bir hayatta yaşıyoruz. Hatadan çekinmemiz daha ilkokul sıralarında küçücük bir çocukken başlıyor. Öğretmen bizi tahtaya kaldırıyor, soruya yanlış cevap veriyoruz ve tüm sınıf bize gülüyor. O an utanıp yerin dibine geçiyoruz. Modern yaşam bize hatasız hayatlar rüyası kurduruyor. En basitinden instagrama koyduğumuz fotolarda bile bir kusursuzluk hali sergilemek istiyoruz. İnsanoğlunun hataya ilişkin korkusu zannedersem Adem ile Havva'ya dayanıyor. İnsanlık atalarının yasak elmayı yiyip cennetten kovulmasıyla neticelenen o ilk hatayı yapmanın korkusunu aradan nesiller geçsede halen genlerinde taşıyor. Ama bence hata ilerlemenin yakıtıdır. Kasabasından dışarı çıkmayan kişi hiç hata yapmaz. İnsanoğlu yol almak üzerine yaratılmıştır aynı yerde durmak üzerine değil. Şu hayatta herkesin bir hedefi olmalı. Bunu keşfetmeli ve yola koyulmalıyız. Bu yolculukta düşe kalka hatalarımızla ilerleyeceğiz ve öğreneceğiz. Hatalarımız bizim öğretmenimiz olacak. Hatalarımız gençken bize başkalarıyla tanıştırmaktan utandığımız üstü başı yırtık, eski kıyafetli saçı başı dağınık çirkin bir akrabamız gibi geliyor. Zaman bize hatalarımızı sevmeyi öğretecek. O saçı başı dağınık kişiyle konuşmaya başlayacağız. O bize yol gösterecek. Yol gösterdikçe onu daha çok seveceğiz ve sevdikçe bir süre sonra hatalarımızın tecrübeye evrildiğine şahit olacağız ve başta yanımızda gezdirmekten utandığımız o kişinin pırıl pırıl kıyafetleri içinde çok yakışıklı yada güzel bir insana dönüştüğünü göreceğiz. Hatamızdan utandığımız gün değil, hatamızı sevip tecrübe yapıp yanımızda gururla gezdirdiğimiz gün okumayı sökeceğiz. Hayatı okumayı... Hayatı okumaya başlayınca öğrenme başlayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder