İlhan Selçuk Düşünüyorum Öyleyse Vurun adlı kitabında dalkavukluk ve soytarılık hallerini bakın nasıl anlatmış. " Dalkavuk, doğunun ürünüdür, soytarılık batının. Her ikisi de eski çağlardan beri kurumsallaşmıştır. Kralın soytarısı sarayda özel yeri olan bir kişiliktir. Tahtın yamacına konmuştur, protokolün hem içindedir hem dışında. Soytarı ' Evet efendimci ' değildir. Kimi zaman efendisini bile mizah ile iğneleme yetkilerini benliğinde bulabilir. Batı dünyasının hoşgörü kuyusundan çıkrıkla çekebildiği kadarınca yergilerini bağlı bulunduğu egemenin yüzüne karşı söyleyebilir. Böyle durumlarda kralın suratı asılır bir an, ama aldırmaz görünür. Canım bir soytarının söylediğinin, soytarılıktan gayrı ne anlamı olabilir? Soytarı, zanaatın koşullarında, kişilere ve olaylara yönelik yergileri gülmeceye dönüştürüp taşı gediğine koymasını bilen kişidir.
Dalkavuk doğuya özgüdür. Ne iğnesi vardır dalkavuğun, ne yergisi ne de eleştirisi... Dalkavuğun görevi ya ' Evet efendim ' ya da 'Sepet efendim ' ile bağlanır. Soytarı balonları iğneler, dalkavuk balonları şişirir. Ne olursa olsun, ister yüksek makamda bulunsun, ister yargı kurumunda olsun, ister bilim adamı kılığına bürünsün, ister kalem erbabından sayılsın, dalkavuğun soytarıdan besbeter olduğunu tarihler yazarlar. Çünkü soytarının zaman zaman efendisini uyardığı görülmüştür de dalkavuğun şişirdiği balonlara tutunarak yükselmek kimseye nasip olmamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder