En iyi üniversiteye girebiliriz. En iyi işe girebiliriz. Kahveye, restorana yada cumaları camiye girebiliriz. Ama en zoru insanların kalbine girmektir. Kalp dediğimiz şey bir elimizle yaptığımız yumruğumuz kadar bir şey. Küçücük bir şey manevi heybetine kıyasla. Bir kalbe girmek için bizde küçülmeliyiz. Kibrimizden, egomuzdan, nefsimizden oluşan cüssemizi bi kenara atmalıyız. Küçülüp ufalmalıyız. İçimizdeki Mütevazi, alçak gönüllü, cömert kişiyi açığa çıkarmalıyız. O zaman kalplere girebiliriz. Bir kalbe girince sahiden seviliriz. Bir kalbe girince gerçek dostlar ediniriz. Kimisi para biriktirmeyi sever, kimisi insan biriktirmeyi. Ben ikincisindenim. Kalp evrenin en geniş okyanusuna açılan bir kapıdır. Yani Tanrıya açılan kapı. Varlığı ancak yoklukta bulabiliriz. Modern hayatın ruhlarımızı zehirlediği " Daha çok para, daha çok mal-mülk, daha çok ünvan, daha çok imtiyaz " gibi faydasız sıfatlardan arındığımızda, yani yok olduğumuzda o kalpten içeri girebileceğiz ve sonsuz varlığa kavuşabileceğiz. Hiç acaba kimin kalbindeyim diye düşündün mü sevgili okur? Başkalarını bıraktım. Acaba sen kendi kalbinde misin? Vakit; kibrinden, egondan ve nefsinden soyunma vakti... Korkma soyun. Soyun ve ruhuna bak. Dilin ve aklın susacak ve vicdanın konuşmaya başlayacak. İyiysen iyi diyecek, kötüysen kötü diyecek... Ama korkma. Halen nefes aldığına göre kötüyü iyi yapma gücün var. Bu fırsat kalan ömrün kadar. Onu da sadece bilen yaradan. Tanrıyı unutma lütfen. Çünkü o seni unutmuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder