Birinin hayatı sonlanmış artık aramızda yoksa "ölü" deriz. Bu dünyadan göçmüş kişinin hayata bıraktığı izler kuma yazılmış yazıyı bir dalganın silmesi gibi siliniyor. Yada bize öyle geliyor. Bitişlere çok meraklıyız. Bitişleri çok kutsuyoruz. Yaşamı niye kutlamıyoruz? Tuna Kiremitci'nin son romanı Kumarbaz'da bakın şu ifadeler geçiyor: " Vixit Latince'de ' yaşadı ' anlamına geliyordu. Eski Romalılar biri dünyadan göçtüğünde ' öldü ' yerine bu sözcüğü kullanıyor, mezar taşına yazıyorlardı. " Biz farkında değiliz ama hayata büyük katkılarımız oluyor. Sokakta yürürken çöp kutusunu bulana kadar elimizdeki çöpü taşıdığımızı ve sonunda onu kutuya attığımızı gören bir çocuk yıllar sonra büyüyüp bir fabrika müdürü olduğunda fabrikasının zararlı atıklarına karşı en pahalı en modern arıtma tesisini kurup bir şehri çevre kirliliğinden koruyabiliyor. Yada veznedeki bir memurun müşterisine gösterdiği güler yüz sonrası günü güzel geçen müşteri evde eşini de mutlu ediyor ve mutlu olan eş bir müzik besteliyor. Böyle insanı motive eden bir müzik. Yıllar sonra dünyanın başka bir ülkesinde o müziği dinleyen bir bilim adamı motive oluyor müzikten ilham alıyor ve insanlığı tehdit eden bir hastalığın tedavisini buluyor. Demem o ki yaşamınızı asla küçümsemeyin çünkü kime ilham vereceğinizi asla bilemezsiniz. Her yaşam önemlidir ve siz siz olun yaşamı, yaşamayı hep kutlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder