Asya'da avcıların maymunları yakalamak için kullandıkları ilginç bir tuzak vardır. Hindistan cevizini alırlar, içini oyup tatlı bir yiyecek koyarlar, hindistan cevizini de iple bir ağaca bağlarlar. Maymun yiyeceğin kokusunu alır ve hindistan cevizinin yanına gelir. Elini içeri sokar ve yiyeceği çıkarmaya çalışır. Avcı hindistan cevizindeki yarığı öyle bir oymuşturki maymun elini kapalı ( yumruk ) iken dışarı çıkaramaz. Elini anca açtığında dışarı çıkarabilir. Maymun yiyeceği dışarı çıkarmak için inat eder eli tuzakta takılı kalır. O esnada avcı gelir. Maymun tuzaktaki yiyeceği bıraksa elini kurtarabilecektir ama bırakmaz elini hindistan cevizinden kurtaramaz ve avcıya yakalanır. Bu hikayeyi duyunca aklıma günümüz insanı geldi. Mallar kullanılmak içindir, insanlar sevilmek için. Ama artık biz: malları seviyoruz, insanları ise kullanıyoruz. Para, pul, makam, mevki için hayatlarımızı, geri gelmeyecek zamanımızı takas ediyoruz. Yarın kabre girdiğimizde bize: kaç para kazandın, hangi şirketin müdürüydün, emrinde kaç kişi çalıştırdın, hangi lüks otelde tatil yaptın, araban son model miydi, diye sormayacaklar. Bize: kaç kalp kırdın, kaç gönül kazandın, insanlara yardım ettin mi, yalan söyledin mi, dürüst müydün, para-pul, mevki-makam, şehveti ilah yapıp yaradanına şirk koştun mu, diye soracaklar. Sosyal medyada kaç like aldın mı diye değil, kaç rekat namaz kıldın, zekat verdin mi diye soracaklar. Biz o hikayede ki maymunuz ve nefsimizin nedeniyle hikayedeki avcıya yani şeytana yakalanıyoruz maalesef.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder