Çocukluğumdan beri sadeliğe yatkınlığım var. Mesela sezon açıldı çocukluğumdan beri yediğim sade dondurmayı değiştirmedim. Kahvenin sadesini içerim. Makarnayı sade sossuz yerim. Kıyafette aksesuarda gösterişi sevmem sade giyinirim. Bu sadelik o kadar içime işlemiş ki üniversiteden mezun olduğumda kariyer seçimimde de etkili oldu. 16 milyonluk İstanbul ve kapitalizmin insan emeğini sömüren zalim ast-üst diyaloğunun yaşandığı plazalarda ki hayat beni korkuttu. Çetrefilli metropol yaşamı yerine kasaba tadındaki Yalova hayatı bana cazip geldi. KOBİ diyebileceğimiz bir aile şirketinde çalışmaya başladım. Yazarlığa başladığım için artık mühendislik yapmasam da Yalova'nın kasaba hayatı beni hep mutlu etti. Evim merkezde ve çok küçük bir yarı çapta her esnafla ve herkesle tanışıksınız. Bu tanışıklık bana çok iyi geliyor. Bugünden örnek vereyim mesela:Sabah kahvaltı ettiğim börekçiyle birbirimize hal hatır sorduk. Aktif Felsefe Derneğinde şehir dışından gelen misafirlerimizle tanıştık. Dernek arasında sahilde çay içerken beni o vakitte orada bulacağını bilen bir başka abimle çay içip sohbet ettik. Beni tanıyanlar Yalova'da beni nerede ne zaman bulacağını bilir. Dedim ya ben düzen adamıyım hayatımda sade. Dernekten sonra eve gelirken uzun süredir görmediğim bir ablam iki kızı ve torunuyla denk geldik kafede oturup bir süre muhabbet ettik. Markete giderken bu sefer başka bir teyzemle bir kaç dakika durduk ve dertleştik. Marketten dönüşte 16 yıl önce saçım uzunken bana Barış Akarsu diyen şimdilerdeyse göz rengim nedeniyle " Hani o televizyonda oynayan Titanic filmindeki aktör gibi yakışıklısın kimdi o yahu? " diyip Leonardo Di Caprio diyince " Hah sen Leonardo Di Capriosun " diyerek beni güldüren Jale Ablamla denk geldik. Kaldırımda dikilip dakikalarca sohbet ettik sarıldık birbirimizin elini tuttuk. Akşama da arka sokaktaki bir başka abimin evinde Galataray maçı seyredeceğiz. Size anlattığım tüm olaylar evimi merkez olarak alırsak 100 metre çapında bir alanda gerçekleşti. Size kasaba tadını aldığınız sade bir şehirde, sade hayatlardan ve insanlardan bahsettim. Sosyal medya asla gerçek sosyalliğin yerini tutamaz. Olsa olsa tamamlayıcı bir unsur olur. O yüzden gerçekten sosyalleşebileciğiniz hayatları yaşamanızı tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder