Tavuk gibi erken yatmayı seviyorum. Ben sanki güneş enerjisiyle çalışan bir makineyim. Hava karardımı pilim bitiyor ve hooop yatağa giriyorum. Sabah ezanıyla uyanıyorum. Uyanışım yazları sabah dört buçuğu bulabiliyor. Kendimi hemen sokağa atıyorum. Yaz sıcağının henüz ele geçirmediği sokakların sükunetini seviyorum. Evimin yakınında 24 saat açık olan aile çay bahçesine gidiyorum. Denizi seyredip kahvemi içiyorum. Biliyor musunuz kuşlar da Tanrı'ya dua ediyor. Ağaçların arasından kuşların mutlu cıvıldamalarını dinliyorum. "AMİN" diyorum. Karnım tok, sıhhatim ve huzurum yerinde. İçimden bir şükür geçiyor. Yada her şey şükür olmuş ben onun içinden geçiyorum. Bir anne kedi ve üç yavrusunu görüyorum. Bebek kedi kardeşler bir birleriyle oyun oynuyorlar. O anne ve yavrular hayatın mucizesi. Hepimizin annesi vardı ve bir zamanlar küçüktük. Öz annemizden sonra bir annemiz daha var. O da tabiat ana. Bizler kaç yaşında olursak olalım hayata emanet olunmuşuz. Evren kocaman bir rahim ve o rahimin içinde ikinci doğumumuzu bekliyoruz. Ruhlarımız ezelde yaratıldığında istinasız hepimiz Rabbın huzurunda " Evet, sen bizim Rabbimizsin " dedik. Doğan güneşler, gece parıldayan yıldızlar, esen rüzgar, denizin dalgası, geceler günler birbirini takip ederken bizler ikinci doğumumuza hazırlanıyoruz. Ezelde Rabbimize verdiğimiz sözü hatırladığımız gün bir kez daha doğuyoruz. " Evet, sen bizim Rabbimizsin " Araf 172. Ayet. Vakit ilerliyor, güneş tepsi gibi parlamaya başlıyor. Sabah yürüyüşe çıkanlar, sahilde top oynayan çocuklar. Onlar da erkenci. Marmaraya bakıyorum. Ardında kamburu çıkmış keşmekeş, kalabalık, karmaşa içinde 7 tepeli şehir. Marmara araf olmuş benim cennetimle. Yaşıyorum Atamızın şehrinde. Hiç bir zaman büyük olmadım. Büyüklük korkutur beni. Ben sessiz sakin kasabamın huzurlu çocuğu. Ben bir YALÇO. Yani Yalova çocuğu. Bir gün daha başlıyor sevgili okur. Kıymetini bilelim ve hayata teşekkür edelim. Günaydın sevgili okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder