Yargılama ve dedikodu. Bunu çok yapıyoruz. Bir kişi hakkında olumsuz bir şey duyduğumuzda zihnimiz onu anınında yargısız infaz ediyor. Onu gözümüzde aşağılara koyuyoruz ayıplıyoruz. Her nekadar modern yaşam modern hayatlar sürsede gezegendeki en medeni canlı olsada insan dediğimiz şey vahşi bir hayvan. İçinde hep bir kendini kanıtlama boy ölçüşmek için kendisine her an yeni bir düello yeni bir rakip yaratma ihtiyacı hisseden bir karakter. Modern insan bu kıyasları kariyeriyle, eğitimiyle, kazandığı parayla yada fiziksel güzelliğiyle yapıyor. Kendisinin DAHA olduğu alanlarda kendini ispatlamış hissediyor. Ama bu başka bir yazının konusu. Başkalarıyla kıyasa girebileceği en kolay konu ise dedikodu. O kişinin dedikodusunu yapınca o kişiyi kendinden daha düşük seviyeye konumlandırıyor ve kendini ispatlamış oluyor. Halbuki başkalarını aşağı çekerek değil kendimizi yükselterek bir yerlere varabiliriz. Ahlak, vicdan, yardımseverlik ve imandan bahsediyorum. Organik bir hayatta yaşıyoruz ve çevremizden sürekli datalar alıyoruz. Bunlar her zaman iyi datalar olmuyor. İsteğimiz dışında zihnimize dedikodu dediğimiz parazitler de giriyor. Kimseyi yargılamamalıyız. O parazitin farkında olmalı onu kontrol etmeliyiz. Şu kemiksiz dilimizi tutmalı dedikodudan uzak durmalıyız. Abdest sadece suyla alınmaz. Düşüncelerimiz ve onların yarattıkları eylemlerle de ruhumuzu yıkıyoruz. Dedikodu, yargılama, kötü fikirler lağım suyu gibidir ve her nekadar cismen ibadette ve imanda olduğumuzu sanırsakta özümüzü kirli tutarsak asla iyi olamayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder