İnsanoğlu kangurulara benzer. Hani Avusturalyada yaşayan zıp zıp zıplayan karınlarında yavrusunu yada yiyecek taşımak için keseleri bulunan kangurulara. Hayat kesemize yükler koyuyor. Bizi yavaşlatan bazen geçmişte bir noktaya saplanıp kalmamıza neden olan yükler. Bizi üzen olaylar, kalbimizi kıranlar, asla affedemediklerimiz. Tüm bu yükleri taşımak bir noktadan sonra bize çok zor geliyor ve daha fazla yükün kesemizin içine girip bizi üzmemesi için bedenimize, ruhumuza varoluşumuza ait olan o keseyi kesip atıyoruz. Kendi ruhumuzla kanlı bir devrim, dönüşüm yaşıyoruz. Kesemiz olmadığı için artık hiç bir üzüntünün ve yükün bizde ağırlık yapmayacağı için seviniyoruz. İşte burada yanılıyoruz. Doğal bir parçamız olan o keseden kurtulduğumuz için hayatın bize vereceği armağanları da kaçırmaya başlıyoruz. Sevgi, aşk, dostluk, huzur gibi şeyler. Hayat bize sevgi topunu veriyor onu karnımızdaki kesenin içine koymak istiyor ama vakti zamanında üzüntülerden korktuğumuz için kesip attığımız kesemiz artık olmadığı için aşkı, sevgiyi taşıyamıyoruz ve gerçek mutluluktan mahrum kalıyoruz. Herdaim mükemmel bir hayat yok. Üzüntü de var, dert de var, neşe de var, mutluluk da var. Maharet o keseye dolan zararlı şeyleri çıkarmak ve bize huzur, sevinç verecek şeyleri ise taşıyabilmekte. O yüzden keselerimize dokunupda yarım kalmayalım lütfen. Çünkü suç kesede değil. Bize neyin iyi geldiğinin farkında olalım ve hayatın bize sunduğu iyi ve kötü şeyleri ayıklayabilecek olgunlukta olalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder