Hüseyin Rahmi Gürpınar'la Kesik Baş adlı polisiye-cinayet romanıyla tanıştım. Hikaye cumhuriyetin ilanının hemen öncesindeki İstanbul'da geçiyor. O dönem Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarıyla kültürel anlamda daha mozaik bir İstanbul var. Romanın başında geçim derdinden, ailesinden bunalmış çareyi her akşam meyhanede içmekte arayan, içki parası için kaynanasının çıkınından para aşıran Nafiz efendinin sarhoşluk halleri, mahallenin veletleriyle girdiği ağız dalaşı ve sarhoşken sokaktaki kuyuya düşmesi insanı çok güldürüyor. Bu kuyuda kesik bir baş bulunuyor ve roman boyunca cinayetin aydınlatılmasına tanık oluyoruz. Gürpınar dönemin sosyal hayatının fotoğrafını çok iyi çekmiş. Aşk konusunu da ele almış. Her aşkın mutluluk getirmeyeceğini anlatmış. Bir cinayette vicdani tereddüt yaşayan katilin psikolojisinde ki savrulmaları çok iyi aktarmış. İhtiyar bir adamın kendisine oyun oynayan kızı yaşındaki bir kadına olan umutsuz aşkını, para bulmak için en büyük günaha giren bir adamın parayı bulduktan sonra sevgilisini terk edip başka bir kadının kollarına gitmesini, intikamı, intiharı anlatmış. Gürpınar toplumda vuku bulan en temel hikayeleri anlatmış. Çok da güzel anlatmış. Bu kitabı okuduktan sonra kendi kendime söz verdim ve yeni yılda daha çok Türk Edebiyatı Klasikleri okuyacağım. Bu bendeki eksiklik. Bunu gidermeye çalışacağım. Çünkü çağdaş ve popüler yazarları okumaktan edebiyatımızın temelini atan değerli yazarlara fırsat gelmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder