28 Temmuz 2023 Cuma

Yürüyen Köşk

 Gezi'de avm yapmak için ağaçlara göz dikmişlerdi Akbelen'de ise maden ocağı için ormana kıymaya çalışıyorlar. Halk jandarmalara ve tomalı biber gazlı polise karşı Akbelen ormanını savunmaya çalışıyor. Halk ormanını ve doğayı devlete karşı korumaya çalışıyor. Trajikomik bir durum. Akbelen ormanı aklıma Yalova'daki Yürüyen Köşk'ü getirdi. Adı size ilginç geldi değil mi? Köşk nasıl yürür dediğinizi duyar gibiyim. 1928 yılında Atatürk Yalova sahilinde ulu bir çınar ağacı görür. Ağaçtan çok etkilenir ve gidip gölgesine oturur. Atatürk burayı çok sever ve agacın yanına bir ev yaptırılması emri verilir. Ev tamamlanır ve Atatürk bazen Yalova'ya gelerek bu evde kalmaya Türk ve yabancı devlet adamlarıyla burada görüşmeler yapar. Birgün bahçevanın evin yanındaki çınar ağacının dallarını kesmek üzere olduğunu görür. " Nabıyorsun? " der. Bahçevan " Paşam bu ağacın dalları eve zarar veriyor o yüzden keseceğim" der. Atatürk çok sinirlenir ve " Ağaç kesilmeyecek köşk yürüyecek " der. Mimar ve mühendisler hemen bir çalışma başlatır. Ev temel seviyesinde kazılır. Temele raylar yerleştirilir ve bina doğu yönünde 4.8 metre kaydırılır. O tarihten sonra o ev Yürüyen Köşk olarak adlandırılır. Eğer bir gün yolunuz Yalova'ya düşerse Yürüyen Köşkü muhakkak ziyaret edin ve Atamızın bir zamanlar yaşadığı mekanda denize karşı bir Türk kahvesi için.Ağacın bir dalının kesilmemesi için yürütülen köşkten yürütmek için kesilen ormanlara... Nerden nereye...

23 Temmuz 2023 Pazar

Openheimer

 Cehennem sıcaklarını deneyimlediğimiz Temmuz günlerinde Cristopher Nolan'ın yönettiği Openheimer filmi gündemimize atom bombası gibi düştü. Atom bombası ifadesini bilinçli olarak kullandım sevgili okur. Çünkü film atom bombasının babası olarak adlandırılan Amerikalı fizikci Robert Openheimer'ın hayat hikayesini anlatıyor. Openheimer ikinci dünya savaşı sırasında Los Alamos üssünde yürütülen Manhattan projesinin liderliğini yapıyor ve ABD bu proje sonunda dünyadaki ilk nükleer silaha kavuşuyor. Ve bu silahları Hiroşima ve Nagazaki üzerinde kullanıyor. Openheimer yıllar sonra " Ellerimin kana bulandığını hissediyorum " itirafını yapmış. Artık dünyada sadece ABD'nin elinde nükleer silah yok. Rusya ve daha bir çok ülkenin elinde de bu silah var. Albert Einstein'ın şöyle bir cümlesi var. Dördüncü dünya savaşı taşla ve sopayla yapılacak diye. Yani nükleer bir üçüncü dünya savaşı sonrası medeniyetimiz yer yüzünden silinecek ve dördüncü dünya savaşını taş devri teknolojisiyle yapacağımızı söylüyor. Bir devletin gücünün kültür-sanat, hoş görü ve paylaşımla ölçülebildiği, tüm ülkelerin silahlarını aynı anda imha edebildiği, savaşların ve suçların tarihe karıştığı, bireyin polisinin kendi vicdanı olduğu, huzurun ve refahın tüm dünya vatandaşlarına eşit olarak paylaştırıldığı yani cennetin yeryüzüne indiği bir aydınlanma çağı yaşayabilecek miyiz bir gün? Yoksa biz faniler yeryüzünde sadece kendi yarattığımız cehennemi mi deneyimlemeye geldik sevgili okur?

21 Temmuz 2023 Cuma

Yüzer Mülteci Kampı

 Geçen gün  İngilizlere ait yüzer mülteci gemisi Bibby Stockholm'ün haberi düştü sosyal medyaya. İnsan haklarına ve demokrasiye ne kadar saygılı olduklarını dile getiren batı bunu da yaptı ve hapishaneyi andıran tarihin ilk yüzer mülteci kampını kullanıma soktu. İngilizlerin gerekçeleri ise şu: Mültecilerin gemide barınma masraflarının çok daha ekonomik oluşu. Yüz elli-iki yüz yıl önce siyahilere yapılan ırkçılığın, köleliğin günümüzde nasıl tarihi bir ayıp olarak anılıyorsa gelecekte günümüzde kurulan gayri insani şartlardaki mülteci kamplarında mazlumların maruz kaldığı kötü muamele yine tarihi bir hata ve ayıp olarak görülecek. Eğer bir savaş varsa ve orada ölümden kaçan insanlar varsa mülteciler dünya devletleri tarafından adil ve eşit oranda kabul edilmelidir. Mültecilerin iki yüzlü batı tarafından dışlanması hakkaniyetli değildir. Bu tıpkı mahalleye yeni taşınan bir çocuğun mahalledeki çocukların arasına karışması ve oranın kurallarına uyum sağlaması gibi bir olaydır. Mülteciler eşit oranda ülkelere paylaştırılsa demografik yapının değişmesi gibi bir tehlike de yaşanmaz. Batının savaştan kaçan ortadoğu insanını kibirle istememesi düpedüz ırkçılıktır ve bundan yüz elli yıl önce siyahilere yapılan kölelik muamelesinden farkı yoktur. Mülteci konusunda ülkemizin izlediği politikayı da doğru bulmuyorum. Avrupanın verdiği bir kaç milyar dolarlık sus payına on yedi milyon mülteciyi topraklarımıza aldık o da şimdilik. Liderlik sahip olduğun medya gücüyle kendi halkının gözünde kusursuz bir imaj ve karizmatik bir maske takınmak değildir. Liderlik kendi coğrafyanda başlayan ve dünyayı ilgilendiren toplumsal olaylarda konunun selametle çözümü için ön yargılı kibirli toplumların liderlerini ikna etmek ve yıllardır süren mülteci dramını tüm ülkelerin katılımıyla hakkaniyetli bir çözüme ulaştırmaktır.

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Mission Impossible

 Tom Cruise'un başrol oynadığı Görevimiz Tehlike film serisinin son halkası Mission Impossible dün vizyona girdi. Soluğu sinemada aldım. MI da IMF gücüne bağlı ( Bu IMF bildiğiniz devletlere borç veren IMF değil. Açılımı Impossible Missions Force yani İmkansız Görevler Gücü ) Ethan Hawk adlı ajanın dünyanın çeşitli coğrafyalarında kötülere karşı atıldığı birbirinden tehlikeli maceraları anlatıyor. Bir Mission Impossible filmi izlediğinizde bu son filmde olduğu gibi Yemen çöllerinde kum fırtınası içinde silahlı çatışmayı yaşayabiliyor, Abudabi havalimanında heyecanlı kovalamacalara şahit oluyor, Roma sokaklarında adrenalin dolu içine polis arabalarının, Tom Cruise'un ustaca kullandığı motorsikletin karıştığı takip sahnelerini yaşıyor, Venedik'de top class bir partiye katılıyor ve Avusturya dağlarının eteklerinde son sürat giden bir trende gerilim dolu aksiyonları deneyimliyorsunuz. Gerçekçilik konusunda Mission Impossible'ın üzerine başka film tanımam. Çünkü Tom Cruise tüm tehlikeli sahnelerde dublör kullanmadan çekim yapıyor. Mesela bu filmde bir sahnenin kamera arkası sahnesini izledim. Uçurum sahnesi. Tom motorsikletle uçurumun ucuna son sürat yaklaşıyor, uçurumun ucundan boşluğa motorsikletiyle atlıyor. Yüzlerce metreden yere çakılsa Tom'u spatulayla kayalardan kazırlar. Tom uçurumdan motorla düşüyor düşüyor ve son anda paraşütünü açıp güvenli bir şekilde vadiye iniyor, bıraktığı motor ise kayalara çarpıp bin parçaya bölünüyor. Tom bu sahnede blue box ya da özel efekt kullanmamış ve gerçekten bu tehlikeli uçurum-motor-paraşüt sahnesini çekmiş. İşte otuz yıldır devam eden MI serisinin ve Tom Cruise'un başarısının ardındaki sır burada yatıyor. İşine ve seyirceye saygı... Bu filmde Tom; dini, devleti, kimliği olmayan bir düşmana karşı savaşıyor. Bir bilgisayar programına karşı. Üretildikten sonra bir bilinç kazanmış ve kontrolden çıkmış varlık adındaki program insanları, devletleri ve istihbarat servislerini maniple ediyor ve dünyanın en güçlü siber silahı haline geliyor. Devletler varlık denen bu programı kendi kontrolleri altına alıp dünyanın en büyük gücü haline gelmenin hayallerini kurarken Tom Cruise ise bu programı yok etmeye çalışıyor. Filmdeki varlık adındaki bu programı gördükten sonra aklıma türlü türlü sorular geldi. Ya günümüz dünyasında üretilen yapay zekalardan biri günün birinde akıllanıp bir bilince kavuşursa ve gerçek bir insanmış gibi bilim adamlarıyla yazışıp dünya nüfusunu kırıp geçirecek bir biyolojik silah üretirse. O bilim adamlarının hesabına bir kaç milyar dolar yatırıp onları piyon olarak kullanıp bir biyolojik silah üretirse. Yada askeri sistemlere sızıp aynı anda Rusya ve ABD nin nükleer silahlarını ateşlerse... Al sana kıyamet. Bu yapay zeka konusu çok enteresan ve tehlikeli bir konu ve devletlerin hafife almaması gereken bir konu.

11 Temmuz 2023 Salı

İsveç NATO'ya giriyor

 Dün Litvanya'da NATO zirvesi vardı. İsveç-Türkiye-NATO kendi arasında İsveç'in NATO'ya üyeliği konusunda mutabakata vardı. Erdoğan İsveç'in NATO'ya üyeliğini Türkiye Büyük Millet Meclisinde oylamaya sunacak. Konuyu tarihsel açıdan ele alacak olursak geçmişte İsveç'de küçük bir azınlık NATO'ya girmeyi istiyordu. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra konu popularitesini arttırdı ve İsveç örgüte katılmak için 18 Mayıs 2022 de başvurusunu yaptı. Finlandiya geçtiğimiz Nisan ayında 31. NATO üyesi olmuştu. Dün varılan mutabakatla İsveç'in üyelik yolu açıldı. NATO'nun bu iki yeni üyesiyle birlikte batının yıllardır sürdürdüğü Rusya'yı çevreleme stratejisi sürdürülmüş olacak. İsveç-Türkiye-NATO üçlüsünün vardığı mutabakatta ülkemiz adına çok kritik bir kazanım var. Oda PKK, YPG ve FETÖ'yü terör örgütü olarak görülmesi. ABD YPG'yi PKK'dan ayrı tutuyordu ve onlara tonlarca tır silah yardımı yaparak destekliyordu. ABD YPG'yi allayıp pullayıp YPG bizim DEAŞ ile birlikte mücadele ettiğimiz barışçıl bir grup yalanını söylüyordu dünya kamuoyuna. Ancak dün varılan mutabakatta YPG terör örgütü resmi olarak NATO'nun resmi evraklarına geçti. Bu çok önemli bir kazanım ve NATO'nun YPG'yi resmi olarak terör örgütü listesine alması ABD'nin de iki yüzlü tavrını etkileyecektir. Ama ben YPG nin NATO evraklarına terör örgütü olarak girmesini ABD'nin YPG'ye yaptığı silah ve eğit-donat yardımını sona erdireceğini düşünmüyorum. Sonuçta bu ABD 2003 yılında tüm dünyaya Saddam'ın kimyasal silahları var yalanını söyleyerek Irak'ı işgal etmiş ve bir milyon sivilin ölümüne neden olmuştu. Yinede bu karar ABD'yi YPG'ye yardım konusunda hızını kesecek ve az da olsa yavaşlatacaktır.

3 Temmuz 2023 Pazartesi

Evet'in Mucizesi

 Evet dünyadaki en enterasan kelime. Cumhurbaşkanını seçerken evet diyoruz, nikah masasında hayat arkadaşımızla yolculuğa başlarken evet diyoruz, sofrada annemiz biraz daha mantı ister misin dediğinde evet diyoruz, diyoruzda diyoruz... Dikkat ederseniz hayatımızı etkileyecek, ya da bize anlık olarak basit bir mutluluk verecek şeyler hep evet dememizden sonra geliyor. Evet sihirli bir kelime. Ancak çocukluktan erişkinliğe geçerken ve büyüdüğümüzde bu sihirli kelimeden korkar hale geliyoruz. Bir çocuk masumdur ama hayat hiçde masum değil. Kazık yiyoruz, aldatılıyoruz, kötü deneyimler yaşıyoruz ve iyiliğe olan güvenimizi yitiriyoruz. Hayata olan inancımızı yitiriyoruz. Evet demeye korkar hale geliyoruz. Kalbimize duvar örüyoruz bir daha kırılmasından korktuğumuz için. Bizler geçmiş, şimdi ve gelecek tüm insanlar evren bahçesine yayılmış çiçekleriz. Bir insanın kimliği cüzdanından çıkarttığı üzerinde vesikalık fotoğrafı kimlik numarası yazılı kağıt parçası değildir. Bir insanın kimliği kalbidir. Güç parayla, mevkiyle, çevreyle ölçülmez. Güç bir insanın kalbinin sevebilme kapasitesiyle, vicdanını duyabilmesiyle evrendeki diğer ruh parçalarımıza ne kadar iyilik yapma isteğimizle ölçülür. Evren bahçesinde kalplerimiz birer kozmik çiçek. Eğer eveti unutup kalbimize duvarlar örersek, diğer çiçeklerle manevi temasımızı kaybedersek, hayatın güzelliklerine körleşirsek kozmik kalp çiceğimiz susuz kalır ve ölür. O yüzden ne kadar acı deneyimimiz olursa olsun hayata olan inancımızdan asla vazgeçmeyelim ve evrenden, diğer ruh parçalarımızdan beslenerek kainat bahçesinde kalbimizi güzek bir çiçek gibi açtıralım. Bu yazıyı Yes Man adlı filmden yola çıkarak yazdım sevgili okur. Filmde kendini yaşama kapamış her şeye hayır diyen başroldeki Jim Carrey bir seminere katılıyor. O seminerde kendisine evet kelimesinin mucizesinden bahsediliyor. O günden sonra Jim Carrey her şeye evet diyor. Mantıklı mantıksız her şeye... Evet kelimesi ile hayatında mucizeler yaşamaya başlıyor, aşık oluyor hayatı güzelleşiyor. Bu yazının üstüne Yes Man filmi iyi gider sevgili okur. Jim Carrey'nin başrolde oynadığı bir komedi-aşk filmi. Size bol EVET li günler diliyorum. Sevgiler...