Günümüzde Atatürk'ü kötüleyen, ülkemizi Atatürk çizgisinden koparmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti'nin dahili ve harici düşmanları lütfen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban adlı romanını okusunlar. Yaban'da Yakup Kadri, 1. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı'nın sonuna kadar olan sürede bir Anadolu köyünde, köylüleri, köyün durumunu, Milli Mücadele'ye ilişkin tavırlarını bir aydının gözünden verir. Anadoluyu işgal eden düşman uğradıkları köyleri yakıp, yıkmış, yağmalamış, camileri yakmış, genç kızların ırzına geçmiştir. Eğer Atatürk Milli Mücadeleyi başlatmasa ve Kurtuluş Savaşı'nı kazanmasak bugün Anadolu coğrafyasında Türk Ulusu yaşamıyor olurdu. Dedelerimizden, ninelerimizden " sağ kalanlar " bu coğrafyadan sürülmüş olurdu. Atatürk'e dil uzatan dahili ve harici düşmanlar bunu iyi anlasın. Bugün olduğu gibi yüz yıl öncede cahil Anadolu halkı propaganda savaşıyla beyni yıkanmaya çalışılmıştır. Savaş esnasında Yunan uçakları havadan broşür atmışlardır. İşte size kitaptan bir bölüm: "... Muhterem Anadolu ahalisi, Kemal çeteleri mahvolmuştur. Adım, adım bütün şehirleri kasabaları zapt ettik. Şimdi Ankara üzerine yürüyoruz. Sakın bize karşı düşmanca harekete kalkışmayın. Biz sizi, Halife tarafından kurtarmağa geliyoruz... " Gördüğünüz gibi düşman kurtuluş savaşı veren kuvai milliyeden " Kemal çeteleri " diye bahsediyor, sanki köyleri onlar yakıp yıkmamış gibi " Halife tarafından kurtarmağa geliyoruz " diye ülkesini, milletini düşmana satmış tek derdi saltanatı olan padişah Vahdettin adına " kurtarıcı " olduğunun propagandasını yaparak Anadolu halkını kandırmaya çalışıyorlardı. Ha bunlara kananlarda vardı. Bakın kitapta köyün muhtarına göre Atatürk ne yapıyormuş " ... Ona göre Kemal Paşa'nın açtığı yol, çıkmaz bir yolmuş. Çünkü padişah kendisiyle beraber değilmiş. Padişah düşmanla çoktan barış yapmış. Sonra " Avrupa" diye bir kraliçe varmış...Tehlikeli bir yolmuş. Çünkü... düşman yalnızca İzmir'de çoğunup otururken, Kemal Paşa'nın ettiklerine kızıp daha ileriye varmış. Bursa'ya kadar gelmiş. Nihayet geçen gün İnönü'ye dayanmış ..." gördüğünüz gibi sevgili okur. Atatürk Kurtuluş savaşını ihanet içindeki Padişah ve düşman propagandasından etkilenen cahil ve içimizdeki işbirlikçilerine rağmen kazanmıştır.
10 Ağustos 2025 Pazar
9 Ağustos 2025 Cumartesi
Şans
İnsan şans diye bir kelime icat etmiş. İyi bir şey olduğunda " Ben başardım " kötü bir şey olduğunda " şansım yaver gitmedi " diyoruz. Şansı günah keçisi gibi bir şey ilan etmişiz. Peki Tanrı gerçekten zar atar mı? Yani hayatımız boyunca yaşayacağımız şeyler şansa bırakılır mı? Ben buna inanmıyorum. Hayat şansa bırakılmayacak kadar değerlidir. Şu hayatta tercihlerimizi yaşıyoruz. Eylemlerimizin ve hatta daha ileri gideyim " düşüncelerimizin " sonuçları karşımıza çıkıyor. Hayata biraz daha dikkatli bakarsanız onun bize yaşattığı ahengi yakalayabilirsiniz." İnsan dediğin bir ney " demiştim geçmişte. Kendi kendimize düşüncemizi üflüyoruz ve ilahi müziği şakıyoruz. Şakıdığımız müzik de işlenmiş düşüncelerimiz oluyor. Ve bu müzik hayatın içindeki ahenkleri, tefavukları aydınlatıyor. İlahi müziği ne kadar güzel çalarsak gölgeler içindeki ahenkler, tevafuklar yada konuya yabancı kişilerin ağzından konuşacak olursam: tesadüfler, şanslar o kadar çok karşımıza çıkıyor. Mühim olan şans dediğimiz şey karşımıza çıktığında "hazır" olup olmadığımız. Seneca ne güzel demiş: " Şans, hazırlık fırsatla buluştuğunda gerçekleşir. "
8 Ağustos 2025 Cuma
Af
Nokta yalnızdır, hüzünlüdür. Ama büyük cümleleri bitirme özelliği vardır. Bazıları sizinle aranızda olan geçmişe kendileri nokta koyar ama bunun farkına varamazlar. O noktayı koymak hem kolay hem zordur. Güven mesela: oluşturması yıllar alır, kırılması ise bir hataya bakar. O yüzden kolaydır. Kendime bakıyorum da 12 yıl önceki otuzundaki Onur'a göre daha affedici, daha az üzülen, daha uyanık, daha soğuk kanlı, daha az kafaya takan biriyim. Yıllar önce nokta koyduğum bazılarına bakıyorum da; geçen onca yılda bir arpa boyu yol gidememişler. İçlerinde aynı kıskançlık, aynı haset, kalplerinde aynı kötülük, aynı kısır döngüde debelenip duruyorlar ve acıklı sonlarına doğru son sürat gidiyorlar. Ateşe... Aydınlanmış bi tarafları da var Tanrı onlara lütufkar davranmış. Ama onlar bu hüneri insanlara kötülük için kullanıyorlar. O yüzden aynı zamanda kör ve sağır taraflarıda var. Tımar edilmek istenen davardan farksızlar. Üç yıl önce instagram profilimde sabitlediğim bir paylaşım var. Elimde Türk bayrağı ile Roma maratonunda finişi geçme fotoğrafımın bulunduğu paylaşımımın altına bir manifesto yazmıştım. " Bana zararı dokunanları ve dokunacakları affediyorum " demiştim. Büyük laf. Geçmişi ve geleceği kapsıyor. Ben hala lafımın arkasındayıp. O kişilere Rabbimden şifa diliyorum. Rabbim merhamet etsin.
7 Ağustos 2025 Perşembe
Tatmin
Tatmin olunmuş bir hayat mı yoksa başarılı olunmuş bir hayat mı? Her başarı tatmin duygusunu getirir mi? Bence zor. Hollywood starı ünlü komedyen Jim Carrey " Herkesin bir gün ünlü ve başarılı olup hayallerini gerçekleştirmesini isterdim, çünkü o zaman bunun gerçek cevap olmadığını anlayacaklar" demiş. Başarı nedir? İyi bir kariyer mi? Zengin olmak mı? Ün mü, şöhret mi? Başarı bence insanın kendini tanımasıdır. İnsan kendini anlayınca gerçekte neye ihtiyacı olduğunu bilir ve hayat rotasını ona göre çizer. Paranın gücüne güvenmemek lazım. Çünkü parayla satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır. Herkes kendi bahçesine bakmakla yükümlü. Allah kimine küçük bir bahçe verir, kimine çok büyük bahçe verir. Bir köy meydanında uyanarak başlıyoruz şu hayata ve ömrümüz kendi bahçemizi aramakla geçiyor. O bahçe sadece bize özel. Onu bulup ekip biçmeliyiz. Çiçekler meyveler yetiştirmeliyiz. Bunu başardığımız gün hayattan tatmin olacağız ve gerçekten " mutlu " olacağız. Şunu unutmayalım: tatmin olunan bir hayat başarılı bir hayattan daha değerlidir. Çünkü başarımız başkaları tarafından ölçülür. Tatmin ise kendi ruhumuz, aklımız ve kalbimiz tarafından ölçülür.
6 Ağustos 2025 Çarşamba
Komedi
Sözüm hayatı ciddiye alıp her anının hakkını verenlere değil. Onlar zamanın israf edilemeyecek kadar değerli olduğunun farkındalar. Biz biyolojik bir makinayız ve doğumumuzdan son nefesimize kadar kalbimiz atmaya devam ediyor. Başladığımız her işin neticelenmesi gerekmiyor sonuçta Tanrı niyete bakıyor. Etik hareket etmek zorundayız. Çalışırken, gezerken, alış veriş yaparken, birden fazla çocuğumuz varsa onlara karşı bile adil olmalıyız. Buna hayatımızdaki tüm insanları bile katabiliriz. Belediye işçisine yada kahve ısmarladığımız garsona tepeden bakıp, iş yerinde amirimize secde ediyorsak o iş olmaz. Allah bitek bana secde edin diyor. Hayatı ciddiye almayın, diyen kişisel gelişimciler türedi son zamanlarda. Size yapılan kaprisi, size yöneltilen haksız öfkeyi yada size edilen haksız kötü sözleri ciddiye almayın deseler anlayacağım. Ama bunlar hayatı bir oyun sanıyorlar. Hayatı "alaya" alıyorlar onu bir sit com bir komedi formatına sokuyorlar. Bebekleri öldüren hastane çetesinin, ihmal sonucu tatil için Bolu'da gittikleri otelde yanarak can veren insanların, içindeki canlılarla yanıp kül olan ormanların, okulda 16 yıl dirsek çürüterek alın teriyle alınan diplomaların parayı bastırana bir haftada sahtesinin verildiği, devletin bizzat " imar barışı " adını verdiği ölüm fermanıyla insanların ruhsatsız, çürük binalara doldurulup Maraş depreminde elli bin kişinin öldüğü, siyasi rakip olduğu için 30 yıl önceki diploması iptal edilen, yolsuzluk soruşturmalarının sadece "muhalif" belediyelere yapıldığı, muhalif gazetecilerin ve siyasilerin her gün hapse atıldığı, 15 yaşındaki Mattia Ahmet'in bıçaklanarak öldürüldüğü bir ülkede hayata "komedi" diyemezsiniz. Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler.
4 Ağustos 2025 Pazartesi
Soykırım
Yakup Kadri Yaban romanında şöyle diyor: aç olanlar mutludur, doyunacakları için. Çıplak olanlar mutludur giyinecekleri için. Zulme uğrayanlar mutludur, adalete kavuşacakları için. Birinci dünya savaşı sefil kalmış, gelişmemiş ve acı çeken anadolu köyünde yazarın yaptığı bu gözlem aradan yüz yıl geçse de dünyanın başka bir coğrafyasında mesala Gazze için de geçerli olabiliyor. Soykırımcı İsrail devleti İstanbul'un anca bir semti büyüklüğünde Gazze şeridi adı verilen bir alana sıkışmış 2 milyon Filistinliyi bombalarla yok ediyor, bombaların öldüremediklerini ise kalori hesabı yaparak kısıtlı gıda yardımlarına izin vererek kadınları, küçücük çocukları açlıktan ölüme mahkum ediyor. Hele geçen hafta yaşanan olay ruhumu alt üst etti. 6 yaşındaki Filistinli bir çocuk bir torba un ve şeker için çıplak ayaklarla yardım yapılan noktaya 12 kilometre yürüdükten sonra evine dönerken İsrail askerleri tarafından sırtından vurularak öldürüldü. Paolo Coelho " Gerçek güç sana zarar verenlere benzemeden iyileşmektir " diyor. İsrail sınıfta kaldı ve bugün Filistinlilere soykırım yaparak vakti zamanında soydaşlarına acı çektiren faşist diktatör Adolf Hitler'e benzedi. Bir bakıma geçmişteki savaşı maalesef Hitler kazandı.
3 Ağustos 2025 Pazar
Tercihler
Hayat zor. Bekarlık zor, evlenip ailenin sorumluluğunu taşımak zor. 16 yıl iyi öğrencilik yapıp diploma almak zor, çıraklıkla başlayıp bir meslek erbabı usta olmak zor. Kalabalıkta, hava kirliğiyle, trafik keşmekeşiyle büyük şehirde yaşamak zor, tenhalığıyla, huzuruyla ama sosyal noksanlıklarıyla küçük bir kasabada yaşamak zor. Hep göz önünde olup, kalabalık bir sosyal ortamda yaşamak zor, yalnız olup tenhalıkta yaşamak zor. Şu hayatta tercihlerimizin acısını çekiyoruz. Acısız hayat yok. Acı çekip çekmeyeceğimizi seçemiyoruz ama ne için acı çekmek istediğimizi seçiyoruz. Mühim olan tercihlerimizin içimize sinmesi. Tatmin olmamız. Herhalde hayatta insanın başına gelen en kötü şey yaşanmış koca bir hayatın sonunda insanın geçmişinden memnun olmaması kalbinde bir boşlukla ölmesidir. Siz tercihinizi doğru yapın. O yolculuk yarım bile kalsa tercihiniz doğruysa sizin o yarım kalan hikayeniz başkalarının tamamladığı nice ruhsuz yolculuktan daha değerli olacaktır.