O kurtuluş savaşını kazanmış ve ülkeyi düşmandan kurtarmış bir başkomutandı. Savaş kazanıldığında halkın gözünde bir kahramandı. Yasaları kendi çıkarı için düzenleyip tek adam rejimi ilan edip ülkede saltanat sürebilirdi. O ise saltanatı kaldırıp egemenliği millete verdi. Bundan tam yüz yıl önce Cumhuriyet'i ilan etti. O elinde tuttuğu devlet gücüyle müteahhit kankalarını rantlayabilir, ballı ihaleler verebilir beşli, on beşli çeteler kurabilirdi. Şaibeli mülakatlarla devlete kendi memurlarını doldurabilirdi. Yapmadı. Bunun yerine " Türk, öğün, çalış, güven " dedi. Gençlerine çapulcu demedi. " Ey yükselen yeni nesil. İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizsiniz. " dedi. Kadınına af buyrun sürtük demedi. " Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" dedi. Ortadoğu coğrafyasındaki komşu ülkeleri parçalama projesi ABD yapımı BOP'un eş başkanıyım, Şam'da üç günde cuma namazı kılarız gibi laflar etmedi. " Yurtta sulh, cihanda sulh " dedi. Ben gidersem devlet yıkılır demedi. " Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır " dedi.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutluyoruz. Ülkede karanlık ve umutsuz bir atmosfer var. Ey genç arkadaşım ve kendini genç hisseden arkadaşlarım. Umudunu yitirdiğinde Atatürk'ün gençliğe hitabesini oku. Bu vatanın parçalanmasına asla izin vermeyeceğiz. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut.25 Ekim 2023 Çarşamba
22 Ekim 2023 Pazar
Medusa Ölmedi
Medusa ölmedi şekil değiştirmiş şekilde halen aramızda yaşıyor. Duymuşsunuzdur anlatılan mitolojik hikayede Medusa adında cadıvari bir kadın kahraman yaşarmış. Bu kadının saçları yerine kafasında yüzlerce yılan yaşarmış. Bu kadın gözleriyle baktığı her insanı taşa çevirirmiş. Bir gün bir yiğit çıkmış ve Medusa'nın başını kılıcıyla kesmiş. Medusa'nın başı bugün İstanbul'daki Yerebatan Sarnıcında bi daha bakışlarıyla kimseyi taşa çeviremesin diye bir sütunun dibinde baş aşağı vaziyette heykel formunda durmaktadır. Peki neden Medusa günümüzde halen yaşıyor dedim? Medusa'nın başı gövdesinden ayrıldığında kötücül gücünün paraya geçtiğini düşünüyorum. Para... Modern çağın Medusası. Baktığı kişinin kalbini taşa çeviriyor. Para için devlet görevlileri hak hukuk adaleti unutup ruhlarını satıyorlar. Para için toplumsal vicdanın sesi olması gereken gazeteciler haklının değil güçlünün sesi olmayı tercih ediyorlar. Para için büyüğünden küçüğüne iş insanları müşterilerini kazıklıyorlar. Peki biz sıradan insanlar para için kariyer basamaklarını tırmanıp bu uğurda ailemizi, hayatımızı, zamanımızı daha vahimi kendimizi ihmal etmiyor muyuz? Para bi kere bizi zehirlemiş, ruhumuzu kirletmiş, kalbimiz taş kesmiş... Size aslında dünyanın en zengin insanı olduğunuzu söylesem. Biri size bir milyar dolar vereceğini söylese ama karşılığında gözlerinizi alacağını söylese kabul eder misiniz? Efendim duyamadım??? Tabi ki razı gelmezsiniz. O yüzden sağlığınız yerindeyse, başınızı sokacak bir eviniz varsa, aşınız varsa siz zaten dünyanın en zengin insanısınız? Benim her gün ettiğim günlük bir dua var. O duada şu ifadeler de geçiyor: Allah'ım, çatıma, aşıma, sağlığıma, imanıma şükürler olsun. Çatımı, aşımı, sağlığımı, imanımı daim eyle. İmanımı kabul eyle, müslüman olarak canımı al. İşte böyle sevgili okur. Modern Medusa paranın tuzağına düşmemeliyiz. İyi pazarlar, sevgiler...
20 Ekim 2023 Cuma
Hayat ve Okul
Öğrenci öğretmenine sorar " Okulla hayat aynı mıdır? " diye. Öğretmen " Okuldayken önce dersleri alırsın sonra sınav olursun. Hayatta ise önce sınav olursun sonra eğer şanslıysan dersleri alırsın. Eğer olduğun sınavdan ders alamadıysan o dersleri öğrenene kadar tekrar tekrar aynı sınav karşına gelir "
İnsanlık olarak sürekli sınavdayız. 1999 Marmara depremi bir sınavdı ve biz dersimizi almadığımız için 6 Şubat Şanlı Urfa depreminin acı sonuçlarıyla karşılaştık. Peki dersimizi aldık mı? Gelecek İstanbul depreminde cevabını hep birlikte göreceğiz. İkinci dünya savaşında yahudi soykırımı yaşandı. Dersimizi alamadık ve doksanlarda Milosevic diye bir Sırp kasabı çıktı ve boşnaklara katliyam yaptı. Dersimizi yine alamamışız ki Netanyahu diye bir manyak çıktı ve Gazze'de hastane bombalıyor, kadın çocuk demeden sivilleri öldürüyor. Savaş büyüyebilir ve 3. Dünya savaşına evrilebilir. Demekki birinci ve ikinci dünya savaşlarından ölen milyonlardan da ders almamışız. Nükleer silahların icadı sonucu Albert Einstein'ın şu sözünü unutmamamız gerekiyor. " Üçüncü dünya savaşını bilmem ama dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla yapılacak "17 Ekim 2023 Salı
4 Anlaşma
Bankada 86.400 liranız olduğunu hayal edin. Bir hırsız hesabınızdan 10 lira çalarsa geriye kalan 86.390 lirayı hırsızı yakalamak için harcar mısınız? Zaman da böyledir. Birgünde tam 86.400 saniye var. Biri 10 saniyeliğine canınızı sıktığında geriye kalan zamanınızı harcamaya değmez. Ben hayatımda 4 Anlaşma kuralını uyguluyorum. Bu şekilde tıpkı teflon tava gibi oluyorum ve sorunlar üzerime yapışmadan akıp gidiyor. Peki nedir bu 4 Anlaşma?
1-Sözlerinde özenli ol2-Hiçbir şeyi kişisel alma
3-Varsayımda bulunma
4- Elinden gelenin en iyisini yap
Sözlerimizde ve düşüncelerimizde özenli olduğumuzda zihnimize güzel tohumlar ekeriz ve sonucunda bi süre sonra hayata karşı tamamen olumlu bir bakış sergileriz. Tam aksini düşünün. İrili ufaklı karşılaştığı her problem için küfür eden ( ağzıyla veya aklıyla ) bir kişi bi süre sonra çözümü en basit soruna karşı bile küfürle yaklaşır ve olumsuz düşünce geliştirir. Bu kişinin zihni tamamen negatif havayla kaplanır ve kendini çıkışı olmayan bir döngünün içinde bulur.
Hiç bir şeyi kişisel almamak: Hepimiz hayatlar yaşıyoruz ve insanların içine karışıyoruz. İş yerinde amirinizin sizi haddinden fazla veya haksız yere azarladığını düşünün. Onun size karşı negatif tutumunu üzerinize alınmayın. Konu sizinle ilgili değil amiriniz belki evde eşiyle kavga etmiştir belki yaşadığı hayattan memnun değildir. Yani size karşı aşırılığı o kişinin kendi problemi veya kendi kompleksiyle ilgilidir. Yani sizi tenkit etmekte aşırıya kaçan kişinin asıl problemi siz değilsiniz asıl pronlem kişinin kendisiyle ilgili. O yüzden hiç bir şeyi kişisel almayın.
Varsayımda bulunmayın: Karşılaştığınız her kişinin size tehdit olduğunu veya sizin hakkınızda kötü düşündüğünü varsayımında bulunmayın. Bu varsayımlarda bulunursanız mutsuz olursunuz ve devamlı diken üstünde durursunuz.
Elinden gelenin en iyisini yap. Yani ilk üç kural hakkında: Sözlerinizde özenli olmak, hiç bir şeyi kişisel almamak ve varsayımda bulunmamak.
Bu dört kuralı hayatınızda uygulamaya başlayın ve zihninize kötü tohumlar yerine iyi tohumlar ekin. Çok kısa zamanda hayatınızdaki pozitif değişimi göreceksiniz. Bu dört anlaşma Toltek bilgelik kurallarıdır ve Don Miguel Ruiz'in 4 Anlaşma kuralı adlı kitabını okuyarak daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Sevgiler...
16 Ekim 2023 Pazartesi
Hata
Hatasız kul olmaz. Hatalar bizim için bir öğretmendir. Hata yaptığımızda zarara uğrarız. Öğrenciyken sınavdan düşük not alırız, iş hayatında maddi zarara uğrarız, insanlarla olan ilişkimizde çevremizle ve kendisine karşı hata yaptığımız o kişiyle diyaloğumuz güven kaybına uğrar. Ego hatanın en büyük düşmanıdır. Egomuz büyüdükçe bize hata yaptığımızı söyleyen vicdanımıza karşı sağırlaşırız. O yüzden kendimize ayna tutabilmek öz eleştiri yapmak çok önemlidir. Hatamızın farkında olursak onu bir ders olarak kullanabilir ve hayat yolculuğunda daha güzel yol alabiliriz. Dinlerde bile tövbe mekanizması insana sunulmuştur. Allah kulunu hata yapmaya açık bir fıtratta yaratmış hayat denen hikayenin sonunda hatalarının ve doğrularının toplamına göre iki alternatif sunmuştur. Özür dilemek bir erdemdir. Hatalıysak özür dileyebilirsek başkasının hayatına verdiğimiz yarayı onarabiliriz. Bir de yaptığı bir hata yüzünden kendini sürekli suçlu hissetme ve hatasının tutsağı olma durumu var. Geçmiş değiştirilemez ama gelecek henüz yaşanmadı. Hayat tuvaline kötü bir resim çizmiş olabiliriz. Ama o kötü resmin etrafını çiçeklerle kuşlarla süslemek bizim elimizde. Hiç bir hatamız için ömür boyu suçluluk hissetmemeliyiz. Unutmayın ki; Hayat bir an. Ya efendisi olursun yada kölesi...
15 Ekim 2023 Pazar
Derviş ile Kuş
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır.Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.
Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin.
Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hazreti. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…
Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Derviş hırkası giymiş melek yüzlü şeytanlara aldanmıyor muyuz şu hayatta? Alnı secdeye değiyor bunlardan zarar gelmez diye ABD istihbaratı CIA tarafından yönlendirilen Fetullah Gülen ve örgütü ülkemizi işgal etmeye kalkmadı mı? Binlerce aile çocuklarını bunların ışık evlerine emanet etmedi mi? Binlerce esnaf bunlara himmet altında bağışta bulunmadı mı? Daha vahimi devleti yönetenler iktidarlarının ilk yıllarında kendi tabirleriyle " Ne istedilerse vermediler mi? " 15 Temmuz darbesinden sonra " Kandırıldık " demediler mi?
14 Ekim 2023 Cumartesi
Al Capone'un Bisikleti
Al Capone İtalyan asıllı Amerikalı mafya lideridir. Kendisi tarihin en ünlü ve büyük mafya liderlerinden biridir. Al Capone küçük bir çocukken hep kırmızı bir bisikletinin olmasını istermiş. Bunun için Tanrıya her akşam dua edermiş. Aylar geçmiş ama Al Capone birtürlü hayalindeki bisiklete kavuşamamış. Oysaki her akşam Tanrı'ya dua ediyormuş. Al Capone bir gün hırsızlık yapıp bir bisiklet çalmış. Ve o günden sonra Tanrı'ya kendisini affetmesi için dua etmeye başlamış. Al Capone " Tanrı ile olan iletişim mekanizmasını daha küçük bir çocukken çözmüştüm " demiştir. Bu olayda hakikati kendi çıkarına göre çarpıtmak var. Orta çağda din adamları " Sizi cennete yakınlaştıracağız " diye halkı istismar edip parayla cennetten arsa satmamış mıdır? Ülkemizde tarikatlardaki sapkın hocalar müritlerini ya da küçücük çocukları istismar etmiyorlar mı? Otuz yıl önce Turgut Özal " Benim memurum işini bilir " diyerek rüşvetin önünü açmadı mı? Yada iktidarın ilk yıllarında AKP ne istedilerse vererek koltuğunu sağlama alırken FETÖ ile cankuş olmadı mı? İş 15 Temmuz darbesinden sonra " Aziz milletim affetsine " dönmedi mi? Önce yap, sonra af dile... Tıpkı gangster Al Capone gibi. ABD ortadoğuya demokrasi getiriyoruz diyip Irak'ı işgalinde bir milyon sivil ölmedi mi? Tüm olayların altında gerçeği kendi çıkarın için çarpıtma yani Al Capone'un bisikleti hikayesi yatıyor.
13 Ekim 2023 Cuma
Do Not Disturb
Cem Yılmaz filmlerine bayılıyorum. Cem Yılmaz iyi bir komedyen, yazar ve yönetmen. Aynı zamanda iyi bir oyuncu. Dikkat ederseniz iyi bir oyuncu cümlesini sona sakladım. Çünkü bu onun en güçlü yönü. " Cem Yılmaz komedi dışına çıkmasın " diyenlere katılmıyorum. O dramatik hüzünlü karakterler yaratma konusunda da usta. Her şey Çok Güzel Olacak filminde abisinin ecza deposundan hırsızlık yapıp başını belaya sokarken, Pek Yakında filminde boşandığı karısını ve oğlunu geri kazanmak için kimliğini gizleyip karısına film yaparken bizi hem güldürmüş hem hüzünlendirmişti. Cem Yılmaz'ın son filmi Do Not Disturb' ü izledim. Cem Yılmaz yazmış, yönetmiş ve oynamış. Ortaya harika bir dram filmi çıkmış. Arabalı vapurda garsonluk yapan Ayzek pandemi zamanı işsiz kalıyor. Güç bela İstanbul'un kenar mahallesinde içinde fareler dolanan üçüncü sınıf bir otelde gece vardiyasında bir iş buluyor. Film Ayzek'in otelde yaşadığı ilk gecesini konu alıyor. Ailelerinin birbiriyle baş göz etmeye çalıştığı otelin çamaşırcısı Suhal( Ahsen Eroğlu ), yaşadığı bunalımdan ötürü o gece otele intihar etmek için gelen edebiyatçı Bahtiyar hoca ( Celal Kadri Kınoğlu ), polisten kaçan Davut ( Bülent Sakrak )ve alkolik eczacı Saniye ( Özge Özberk ) ve kişisel gelişimci Peri ( Nil Peri Şahinkaya ) ile ilginç bir macera yaşıyor Ayzek. Ayzek ilaç tedavisi gören bir şizofreni hastası ve filmde Ayzek'in gerçek ile hayal dünyası arasındaki git gellerinde oldukça geriliyorsunuz. Filmde oynayan bütün oyuncular harika performans sergiliyor. Cem Yılmaz yönetmen olarak oyuncuların performansını tecrübeli bir komutan gibi yukarıya taşımayı başarmış. Do Not Disturb harika bir film olmuş. Tavsiye ediyorum.
12 Ekim 2023 Perşembe
Kafka ve Küçük Kız
Hayatında hiç evlenmemiş ve çocuğu olmamış Kafka bir gün Berlin’de bir parkta dolaşırken ağlayan bir kız çocuğuna rastlar. Çocuğa niye ağladığını sorar. Küçük kız oyuncak bebeğini kaybettiğini, onu parkın her yerinde aradığını ancak bulamadığını söyler. O gün Kafka ve küçük kız bebeği birlikte ararlar ancak bulamazlar. Ertesi gün Kafka küçük kızla tekrar buluşur ve ona bir mektup verir. Kafka mektubun kızın bebeğinden geldiğini söyler. Mektupta; bebek kıza: Dünya seyahatine çıktığını ve harika vakit geçirdiğini onu merak etmemesi gerektiğini söyler. Fırsat buldukça Dünya seyahatinin nasıl gittiğini yeni mektuplarla bildireceğini söyler. Küçük kız oyuncak bebeğinden mektup aldığı için mutlu olur ve neşesi yerine gelir. Kafka küçük kızla buluşmaya devam eder ve her buluşmalarında küçük kıza oyuncak bebekten yeni mektuplar verir. Bir gün Kafka küçük kızla buluşmasına elinde oyuncak bebekle gelir ve Kıza “ Bebeğin geri döndü “ der. Küçük kız “ Ama bu benim bebeğime hiç benzemiyor “ der. Bebeğin içinden bir mektup daha çıkar. Mektupta “ Dünya seyahatim beni değiştirdi “ yazmaktadır. Bu olaydan bir sene sonra Kafka ölür. Aradan yıllar geçer ve küçük kız bir yetişkin olur. Çocukluğundan beri sakladığı bebeğin içinde bir mektup bulur. Mektupta “Sevdiğin her şey muhtemelen kaybolacak, ama sonunda sevgi başka bir şekilde geri dönecek “ imza Franz Kafka.
9 Ekim 2023 Pazartesi
Tolstoy'un Hayvanları
Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yaşamayı tercih eden yaşlı bir adama sorarlar.
“Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?”Yaşlı adam cevap verir:
" Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor.
Ve iki kartal.
İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek.
Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.”
”-Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz!”
“-Neredeler?”
“Onlar içinizde yaşayan hayvanlardır.”
"İki Şahin" gördükleri her şeye saldırıyorlar.
İyi-kötü, faydalı-zararlı onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim GÖZLERİM.
“ İki kartal" dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ELLERİM.
“Tavşanlar" her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü onlar benim AYAKLARIM.
En zor kısmı "yılanı" izlemek.
Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim DİLİM.
“Eşek" herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu benim VÜCUDUM.
Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir "aslanı" evcilleştirmek istiyorum. Gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim EGOM.”
“Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var”
Soru sorulan yaşlı adam,
Lev Nikolayeviç TOLSTOY'dur.
8 Ekim 2023 Pazar
İsrail'e Hamas saldırısı
Hamas İsrail'i vurdu. 5000 roketle saldırdı ve silahlı milislerle İsrail topraklarına sızarak kadın çocuk demeden katliyam yapmaya başladı. Hatta Hamas militanlarının öldürdüğü bir kadını çırıl çıplak soyarak bir arabanın arkasında gezdirdiği görüntüler olay oldu. 11 Eylül saldırılarında ikiz kulelerin yıkılması görüntüsü ne ise Hamas saldırısında İsrailli ölü kadının çıplak bir şekilde dolaştırılması sembol bir görüntü olacaktır. Ben İsrail topraklarına düzenlenen bu terör saldırısının Mossad'ın yada CIA'nın haber alamamasını samimi bulmuyorum. ABD 11 eylül saldırısından nasıl mağduriyet yaratıp ortadoğuyu BOP büyük ortadoğu projesi ile işgal ettiyse İsrail'de uğradığı bu saldırıyı bahane ederek Hamas'ı ve Filistin'i dümdüz edecektir. Olan yine masum sivillere olacak ne yazık ki...Ancak Hamas'ın İran'dan silah ve teknik destek aldığı bir sır değil. İsrail'in misillemesi Filistin topraklarıyla sınırlı kalmayacak ve Hamas'a destek veren İran'a uzanacak. Böylece BOP'un eksik halkası tamamlanacak ve İran-ABD ve İsrail savaşıyla İran'ın akıbeti Irak gibi olacak. Birde ABD'deki Neoconların mezopotamya topraklarında bir Armageddon yani kıyamet savaşı çıkarıp Tanrı'yı kıyamete zorlamak gibi şizofrenik ve saplantılı bir planları var. ABD'de yönetimdeki etkili bu neoconlar Armegeddon savaşı kehanetine inanıyorlar. O yüzden Türkiye olarak çok dikkatli olmalıyız. Çünkü yakın gelecekte etrafımızdaki topraklar karışacak ve denkleme bir de İran savaşı eklenecek.
7 Ekim 2023 Cumartesi
Pencere
Bir hastanede iki hasta adam bir odada yatıyorlarmış. Hastaların yataklarından biri duvar yanında diğeri ise pencere kenarındaymış. Tedavileri uzun süreceğinden ötürü uzunca süre hastanede kalacaklarmış. İki adamın günleri sohbet ederek geçiyormuş. Pencere kenarındaki hasta her öğlen yatağından doğrulup pencereden dışarıyı izliyormuş yüzünde bir tebessümle. Günler geçmiş ve duvar kenarında yatan adam diğerine " Ne görüyorsun bana da anlatsana " demiş. Adam pencereden dışarıya bakmış ve " Ortasında havuz ve etrafında yemyeşil ağaçlar bulunan muhteşem bir park görüyorum. Çocuklar oyun oynuyor. İki sevgili el ele tutuşmuş bankta oturuyor. Bir ihtiyar kuşlara yem veriyor. Masmavi bir gökyüzü ve pırıl pırıl bir güneş var " demiş. Pencere kenarındaki adam her gün bu manzaraya bakmaya devam etmiş ve odadaki arkadaşına gördüklerini anlatmış. Birgün pencere kenarındaki hasta adam vefat etmiş. Diğer hasta adam oda arkadaşı vefat ettiği için üzülmüş. Ama içten içede bir sevinç duymuş pencere kenarındaki manzaralı yatağa geçebileceği için. Hemşireye " Beni pencere kenarındaki yatağa alın " demiş ve oraya yerleşmiş. Yattıktan sonra hep hikayesini dinlediği manzarayı görebilmek için yatağından doğrulmuş ve bir hevesle pencereden dışarı bakmış. Manzara yerine pencerenin dibinde biten başka bir binanın duvarını görmüş. Manzara falan yokmuş. Hemşire gelince " Burada bir park manzarası olması gerekiyordu. Bu bina yeni mi yapıldı. Çünkü ölen arkadaşım her gün pencereden dışarıya bakar ve bana manzarayı anlatırdı " demiş. Hemşire " Ölen arkadaşınız kördü " demiş. Bu hikaye bize hayat bizi nekadar kısıtlarsa kısıtlasın hayal ederek en çetin şartları bile bize mutluluk verecek şeylere çevirmemiz gerektiğini anlatıyor. Hastanedeki kör adam için hayat karanlıktan ibaretti. Ama o içinde çocukların kuşların ağaçların olduğu bir parkın hayalini kurdu ve her gün onu yaşadı. O yüzden hiç bir zaman umudumuzu kaybetmemeli bardağa dolu tarafından bakmalı ve en önemlisi hayal etmeliyiz.
5 Ekim 2023 Perşembe
William Birdwood
William Birdwood Biritanya ordusu komutanıydı. 1915' de Çanakkale savaşında Anzak kuvvetlerini komuta etmişti. Savaştan mağlup olarak evine dönmüştü ama herşeye rağmen Anzaklar çok iyi savaşmıştı. İngiliz devleti mağlubiyete rağmen William Birdwood'a mareşallik vermişti. 1938 yılında 80 yaşında hasta bir şekilde yatağında yatıyordu. Durumu çok kötüydü bacağının kesilmesi tehlikesi vardı. 10 Kasım 1938' de hasta yatağında yatarken İngiliz radyosunda bir haber duydu. Mustafa Kemal ölmüştü. Komutan William doktorlarına " Ben İstanbul'a Atatürk'ün cenaze törenine gitmek istiyorum " dedi. Doktorlar " Herhalde aldığı ilaçların etkisiyle sayıklıyor " dediler. Ama komutan William kararlıydı. Doktorlar " Efendim değil İstanbul Londra'nın bile dışına çıkamazsınız. Bacağınız kesilebilir " dediler. William Birdwood laf dinlemedi ve yanında bir grup İngiliz subayıyla İstanbul'a geldi. Atatürk'ün naaşı Türk bayrağına sarılı tabutta yüzbinlerce insanın arasından götürülüyordu. Bir ulus atasına ağlıyordu. O esnada töreni ve Türk bayrağına sarılı naaşı gören bir konumda seksen yaşındaki hasta William Birdwood askeri kıyafetlerini giymiş ayakta Atatürk'ü selamlıyordu. William Birdwood hasta olduğu için arkasına dayanması için bir sandalye konulmuştur. Dünya savaş tarihinde böyle bir olay yaşanmamıştır. 1915 yılında Çanakkale'de kendisini mağlup eden Atatürk'ün cenazesine ölüm döşeğindeki İngiliz komutan William Birdwood İngiltere'den gelip selam durmuştur. Atatürk kolay olunmuyor. Atatürk sevgisi nesilden nesile aktarılıyor ve Atatürk'e bu olayda gördüğünüz gibi mağlup ettiği düşmanı bile cenazesine gelip saygı duyuyor.
3 Ekim 2023 Salı
Kuru Otlar Üstüne
Nuri Bilge Ceylan'ın Kuru Otlar Üstüne filmi vizyona girdi. Soluğu sinemada aldım. Bu filmdeki Nuray rolüyle Merve Dizdar Cannes film festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Dizdar bir terör patlaması sonucu bacağını kaybetmiş bir öğretmeni oynuyor. Yaşadığı travmayı ve bacağı kesilirken ömrünün sonuna kadar unutmayacağı acıyı karakterinde hüzün olarak taşıyan insanlığın kurtuluşuna örgütlenerek ve eyleme geçerek ulaşılacağına inanan devrimci ruha sahip, engelli olduktan sonra kendini yeni yaşamına tanıştığı Samet ve Kenan öğretmenler vasıtasıyla konumlandırmasını izliyoruz. Ama esas hikaye Samet öğretmen üzerinde gelişiyor. Samet Anzdolu'nun ücra bir köşesinde görev yapan ve İstanbul'a tayinini bekleyen bir öğretmen. Tanrı'nın unuttuğu kara kışı yaşayan ücra bir Anadolu köyünde sosyal hayatın kısıtlılığı, çetin kış şartları altında psikolojisini korumaya çalışan bir öğretmen rolünde. Arkadaşları arasında küfürü basan, bazen öğrencilerine sinirlenip azarlayan ama dengesini yitirmeyen öğretmen Samet rolünde Deniz Celiloğlu harika bir performans sergiliyor. Samet öğretmenle Sevim adındaki kız öğrencisi arasında sevgiye dayalı bir bağ var. Ancak bu diyalog masum olduğu halde Samet'in öğrencisini istismar ettiğine dair bir iddia ortaya atılıyor. Film Samet'in bu iftirayla başetmesi, bazen paranoyaklaşması ve yeni tanıştığı Nuray ve ev arkadaşı Kenan ile yaşadıkları üzerinden şekilleniyor. Filmin en güçlü yanlarından biri diyalogları. İğreti durmayan her kelimesi özenle seçilmiş güçlü diyaloglar size bir film değil sanki bir roman okuyormuşsunuz hissi veriyor. Nuri Bilge Ceylan filmlerini karakteristiği sunduğu eşsiz görselliktir. Bu filmde de harika kar ve kış manzaraları deneyimliyoruz. Cannes'dan ödüllü güzel bir film seyretmek istiyorsanız Kuru Otlar Üstüne'yi tavsiye ediyorum.