Çoğu edebiyat otoritesine göre Anna Karenina tarihte yazılmış en iyi roman. Rus yazar Lev Tolstoy'un yazdığı bir baş yapıt.Roman aşkın çeşitli hallerini anlatıyor. Karı koca arasındaki sadakatsizlik, bir erkeğin sevdiği kızdan karşılık bulamaması ve yaşanan hayal kırıklığı, bir subayın genç bir prensesle nişan arifesindeyken evli bir kadından etkilenmesi ve onu tutkuyla sevmesi. Kaderleri bir yazılmış iki gencin sonunda birbirine kavuşması... Tolstoy romanında karakterleri tasvir ederken diğer yazarlardan farklı olarak karakterkerin psikolojik durumlarını da tasvir ediyor. Böylece romanı okurken karakterlerin duygularına hakim oluyoruz ve ruhsal portrelerini görüyoruz. Bu romanda aşkın yaşattığı umudu, coşkuyu, kalpte duyulan sevgiyi ve bunlara tezat olarak yaşattığı hayal kırıklığını, ruhal çöküntüyü ve umutsuzluğu hissediyoruz. Aşk bir parça ateş gibidir. İnsanı çift tarafa savuran bir duygudur. Onunla yemek pişirebilir, ısınabilir ve karanlığı aydınlatabilirsiniz. Ama onunla ormanı ve kendinizi de yakabilirsiniz. Tolstoy Anna Karenina'da aşkın her halini başarılı şekilde anlatırken arka fon olarak 1800 ler Rusya'sındaki siyasi, sosyal ve kültürel atmosferi okura hissettiriyor. Yaşam, ölüm ve Tanrı üzerine çok güzel çözümlemeler yapıyor.
30 Ağustos 2023 Çarşamba
20 Ağustos 2023 Pazar
Hayatta Her Şey Para mı?
Her şey geçtiğimiz yıl dünya kupasından sonra başladı. Tarihin en iyi futbolcularından biri olan Cristiano Ronaldo kulüpsüz kalmıştı ve bir transfer yapması gerekiyordu. Ronaldo herkesi şaşırtan bir karara imza attı ve kendisine astronomik bir maaş öneren Suudi Arabistan takımı Al Nasr'a transfer oldu. Ronaldo dört yıllık kontratı sonunda 800 milyon euro kazanacaktı. Ömrünü dünyanın en iyi takımlarında geçirmiş, 5 kez Ballon D'or kazanmış 6 kez şampiyonlar ligi kazanmış fenomen bir futbolcunun Suudi Arabistan ligi gibi kötü, futbol kalitesi düşük bir ortamda ne işi olabilirdi ki? Bu ruhunu şeytana satmak ve paraya tapmak değil midir. Başarılı insanlar sahip oldukları prensipleri sayesinde bir yere gelirler. Pratik yapma prensipleri, sağlığına ve hayat kalitesine dikkat etme prensibi, işini ciddiye alma prensibi... Ronaldo parlak kariyerine yakışmayacak bir transfer yaptı bence. Hayatta her şey para demek değildir. Kendimden örnek vermek istiyorum. Ben on yıllık bir mühendisken yazma tutkum ağır bastı ve mühendislik kariyerimi sonlandırıp yazarlığa adım attım. On yıldır gündeme ilişkin blog yazıları üretiyorum ve kitaplar yazıyorum. Mühendisken yurt dışı tatillerine gider, daha lüks yaşardım. Ama ben yazmayı tercih ederek ekonomik anlamda bir çok şeyden mahrum kaldım belki ama yazma tutkumdan dolayı çok mutluyum. Parayı değil tutkumu seçtim. Ancak son birkaç aydır Arabistanı tercih eden futbolcular parayı tercih ediyor. Ronaldo'dan sonra Benzema, Mane, Kante gibi dünya yıldızları da Arabistan ligini seçti. Şimdi önümüzdeki yıl Suudi Arabistan liginin şampiyonunun Avrupa Şampiyonlar liginde oynaması kulislerde konuşuluyor. Hey gidi para sen nelere kadirsin. Dünya çapındaki yıldız oyuncuları Arabistan ligine toplayabiliyor, lig maçlarını dünyanın dört bir yanına pazarlayıp ülkenin reklamını yapabiliyor, Arap yarım adasındaki bir üljenin takımını Avrupa gerçekleşen Şampiyonlar ligi organizasyonuna wild card ile sokabiliyorsun. Hayatta her şey para mı ey Ronaldo? Ya prensiplerimiz ne olacak?
14 Ağustos 2023 Pazartesi
Su Gibi Olmak
Bruce Lee' yi duymayanınız yoktur. Hong Konglu Amerikalı dövüş sanatları sanatçısıydı. Aynı zamanda aktör, senarist, yapımcı ve filozoftu. Filmlerini bilmeyeniniz yoktur. Eğer şimdiye kadar seyretmediyseniz internetten açıp mutlaka izleyin. Bruce Lee filozoftu dedim. Bruce Lee " Su gibi olun " derdi. " Su akışkadır. Şişeye girer, bardağa girer, çaydanlığa girer girdiği her cismin şeklini alır " diyor. " Suya yumruk atamazsınız. Suyu incitemezsiniz " diyor. Ben su gibi olmak felsefesini çok önemsiyorum. Hayat sürekli bir değişim. Çocukluk, ergenlik, yetişkinlik. Yetişkinliğe geçince iş hayatı başlıyor. İş hayatının zorluklarını deneyimliyoruz. Farklı ortamlar farklı insanlar. Büyüdükçe ailemizde kayıplarımız oluyor, ekonomi kötüye gidiyor eskisi gibi tatillere gidemiyoruz ya da eskiden yediğimiz yemekleri artık tadamıyoruz. İlişki yaşıyoruz belki ilişki sonlandırıyoruz. Hayat bizi sürekli değişime zorluyor. Hayat varlığımızı çevreleyen değişken bir olguyken biz niye katı, rijit oluyoruz? Yarattığımız konfor alanları, alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımız, ön yargılarımız bizi katı, taşı andıran bir firma dönüştürüyor. Sonra hayat şartlarımızdaki en küçük bir değişimde kırılıyoruz bir kayanın kırılması gibi. Ama aslında hayat bir adapte olma sanatı. Bruce Lee'nin dediği gibi eğer su gibi olursak; hayatın bize direttiği her forma girebiliriz. Su gibi akarız. Hayattan ne kadar darbe yersek yiyelim canımız acımaz. Çünkü artık su gibiyizdir ve suya yumruk atamazsın. Ve Tanrıyı sonsuz bir deniz gibi hayal edecek olursak ve kendimizi bir miktar su... Su gibi olursak o sonsuz denize ulaşabilir ve Tanrıyla bütünleşebiliriz. Yani su gibi akışkan, değişime karşı adapte olabilen bir ruha sahip olma konusunda kendimizi dönüştürmeliyiz sevgili okur. Bruce Lee'nin dediği gibi " Su gibi olalım "
5 Ağustos 2023 Cumartesi
Agent Orange
Agent Orange ismini duydunuz mu? Agent Orange Amerika Birleşik Devletleri ordusunun Vietnam savaşında kullandığı portakal gazı olarak da bilinen bir kimyasal silahtır. ABD işgal ettiği Vietnamda direnişi kırmak amacıyla su ve besin kaynaklarını agent orange ile zehirlemiştir. Ve bu gaz insanlar üzerinde kas ve kemik bozuklukları ve sakat doğumlara neden olmuştur. Savaşın üzerinden elli yılı aşkın süre geçmesine rağmen Kamboçya'da halen sakat çocuklar dünyaya gelmektedir. Başkan Kennedy savaşa karşıydı ve orduyu Vietnam'dan geri çekmek istiyordu. ABD derin devleti tarafından öldürüldü. ABD'de ülkeyi idare ettiği varsayalan başkandan ve kabinesinden ayrı olarak yer altında bulunan bir üst akıl var. Bunlar koyu dindarlardan oluşan evanjalist denilen bağnaz bir grup. Amaçları topraklarımızında yer aldığı mezopotamya bölgesinde Armegeddon yani kıyamet savaşını çıkarmak. Bu evanjalistler böylece Tanrıyı kıyameti getirmeye zorlayacaklarına inanıyorlar. Bu ABD ikinci dünya savaşında Japonya'da atom bombasını kullandı. Bu ABD Vietnam savaşında portakal gazını kullandı. Bu ABD Büyük Ortadoğu projesini ( Ortadoğuyu yeniden şekillendirmek ) başlatmak için gerçekliği şüpheli bir 11 Eylül ikiz kule saldırılarını yaşadı. Saddam Hüseyin'nin kimyasal silahları var yalanını söyleyerek 2003 yılında Irak'ı işgal ettiler ve 1 milyondan fazla masum insanın ölümüne neden oldular. Nutuk atmaya gelince ABD " Biz demokrasi ve barışı getiriyoruz " diyor. Amerika dünya üzerinde kurduğu kültürel hegemonya ile ( Şarkıcıları, Hollywood filmleri ) tüm dünyayı asimile ediyor. Kendisini dünyadaki en güçlü ve en iyi ülke olarak gösteriyor. Ama aslında kuzu postuna bürünmüş bir kurt. ABD'nin ülkemiz üzerinde de emelleri var. O başka yazının konusu. Agah olmalıyız.
2 Ağustos 2023 Çarşamba
Barbie
Barbie filmini sonunda izledim. Eğlenceli ve rengarenk fantastik Barbie evreninde geçen zaman zaman tebessüm ettiren arka planında güçlü bir felsefe taşıyan güzel bir filmdi. Zaten Margot Robbie'nin oynadığı filmin kötü olma ihtimali yok. Margot Robbie nin oyunculuğu en az güzelliği kadar büyük. Ben Margot'u olimpik takıma kadar yükselen Amerikalı bir buz patencisini oynadığı Ben Tonya filminden ve DC kahramanı Harley Queen'e hayat verdiği Suicide Squad ve Birds of Prey filmlerinden tanıyorum. Hepsinde muhteşemdi ve Ben Tonya filmindeki rolüyle oscar adayı olmuştu. Barbie filminde Margot her kız çocuğunun sevgilisi Barbie bebeğe muhteşem hayat vermiş. Barbie diyarında kusursuz ve mutlu bir hayat süren Barbie birgün insanlaşmaya başladığını hissediyor ve sorunu çözmek için gerçek dünyaya gidiyor. Barbie'nin insanlaşmayı bir sorun olarak görmesini maddi kaygısı olmayan gününü gün eden dünyadaki zengin sosyetik azınlığın toplumsal yaşamdan ne kadar kopuk yaşayaşına bir eleştiri olarak görüyorum.Yanında sevgilisi Ken de var. Barbie'nin amacı gerçek dünyada kendisiyle oynayan insanı bulmak ve onun mutsuzluğunu gidermek. Barbie ve Ken gerçek dünyada tabiki bocalıyorlar geldikleri kusursuz hayatın olduğu Barbie evreninden sonra. Sonuçta Barbie bir kız çocuğunun hayal alemi ve orada eril değil dişil güç hakim. Kadın liderler, kadın sanatçılar, kadın bilim adamları... Ama Barbie gerçek dünyada önceki hayatının tam aksi bir durumla karşılaşıyor. Eril ve erkek egemen bir dünya. Filmin bir sahnesinde gerçek dünyadaki ergen bir kız Barbie'ye Barbie bebek figüründen nefret ettiğini çünkü Barbie'nin cinsel kapitalizmi körüklediği ve kız çocuklarında özgüven sorunu yarattığını söylüyor. Burası kritik: Filmin yapımcıları Barbie figürünün dünya genelinde yarattığı bir soruna parmak basmışlar ve öz eleştiri yapmışlar. Dünya'da bir kaç nesilin aklına Barbie gibi güzel giyinmek, onun gibi kusursuz güzel olmak ve onun gibi şatafatlı bir hayata sahip olma algısı nakşedildi. Kız çocukları Barbie bebekleriyle oynarlarken tıpkı Barbie gibi kusursuz olmaya özendiler. Ama büyüyüp genç kadın olduklarında o kızların şanslı azınlığı hariç pek çoğu hayatın sillesini yedi ve gerçekler karşısında bocaladı. Barbie gibi olamadıkları için özgüven ve gizli deoresyon sorunu yaşadılar. Barbie tıpkı günümüzdeki gibi sahte instagram mutluluğu yarattı bir dönem. Filme dönecek olursak Barbie'nin boyfriendi Ken gerçek dünyada gördüğü erkek egemen hayat tarzını Barbie evrenine empoze ediyor ve Barbie evreni bir maçolar cehenemine dönüyor. Barbie ve arkadaşları ise doğuştan gelen kadın haklarını savunmak için mücadele ediyorlar. Filmin bu kısmı da toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kadınlara mücadekeyi bırakmamaları için mesaj ve motivasyon veriyor. Filmin başında insanlaşmaya başladığı için husursuz olan Barbie, gerçek dünyaya yaptığı seyahatten sonra göz yaşının, acı çekmenin ve kusurlu olmanın yani insan olmanın aslında harika bir şey olduğuna anlıyor ve gerçek bir insan olmaya karar veriyor. Barbie güzel bir film olmuş ve siz değerli okurlara tavsiye ediyorum.