Son birkaç günde yaşananlardan sonra aklımda böyle bir imge belirdi.Tabiat Ana insanoğluna daima kucak açıyor bizleri kollarında yaşatıyor.Onun böylesine cömertliğine karşı layık olamadığımız ortada.Lakin onu bukadar da üzmemeliyiz.Çünkü onun günün birinde akabilecek bir damla göz yaşında veya üzüntüden elinin bir an sarsılmasında olabileceklerden çok ama çok korkuyorum..
31 Mayıs 2013 Cuma
29 Mayıs 2013 Çarşamba
ZÜLFÜ LİVANELİ:KARDEŞİMİN HİKAYESİ
AŞK BİR UÇURUMUN KIYISINDA GÖZÜ BAĞLI YÜRÜMEKTİR

Elbise gardrobu 30-0 derece iki ucu arasındaki hava durumlarını 5 er derece farkla dikkate alacak şekilde düzenlenmiş, titiz mi titiz, insanlara dokunmaktan imtina eden, kütüphaneyi andıran evine yalnızca gündelikçisini, kırk yılda bir ziyarete gelen kardeşi Mehmet i ve bir de henüz cinayete kurban giden sırdaşı Arzu yu kabul eden Ahmet Arslan, ego, sevgi, arkadaşlık ve tüm duygulardan yoksun bir kişilik. Nasıl oluyorsa oluyor ve Arzu Kahraman cinayetİ haberini kovalayan İstanbullu genç muhabir kızı evine kabul ediyor.Muhabir kızın haber yakalama hırsı bu tuhaf adama yakınlaşma korkusunun önüne geçiyor.Bunun farkında olan Ahmet ise kızı daha fazla evinde tutabilmek için cinayeti çözmesine yardımcı olabileceğini söyleyerek kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaya başlar ve anlatmaya başladığı hikayelerle onu şaşırtır.Bir kaç gün sonra kendilerini modern “Bin bir Gece” masalının içersinde bulurlar ve sonunda Ahmet içinde büyük bir aşk hikayesi barındıran “kardeşinin hikayesini” anlatmaya başlar..
“Aşk denen şey bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar, üçüncüyü buzdan bir heykele çevirir, dördüncüyü atar alevlerin içine.Birini yaralar; öldürür ötekini” Kardeşimin hikayesi kesinlikle bu yaza damgasını vuracak!Şahane bir anlatım, okuyup da üzerinden zaman geçtikçe sizi daha çok saran, etkisini arttıran bir hikaye..324 sayfalık kitap Doğan Kitaptan çıktı.Şiddetle tavsiye olunur.
27 Mayıs 2013 Pazartesi
SIDE EFFECTS
SIDE EFFECTS: Jude Law, Rooney Mara, Catreen Zeta-Jones, Channing Tatum
Tün hayallerine, aşka, evliliğe lüks bir hayata kavuştuğu sırada yaptığı borsa yolsuzluğu nedeniyle önce hapse mahkum olan kocası Martin’i(Channing Tatum), sonrasında lüks yaşamı ve mutluluğu kaybeden Emily Taylor’ ın (Rooney Mara) hayatı alt üst olur ve depresyona girer.Bu zorlu süreçte Dr Victoria Siebert den (Catreen Zeta-Jones) yardım alır.Film çok zor geçen dört senenin ardından Emily’ nin hapishaneden çıkan eşine kavuşmasıyla başlıyor.New York da yaşantısını sürdüren Emily, hem özgürlüğüne yeni kavuşan kocasını ve ilişkilerini hem de ekonomilerini tek başına ayakta tutmaya çalışırken psikolojisinde ki dengesizlik devam ediyor ve bir gün kendine zarar vermek istediği kazanın ardından kaldırıldığı hastanede tanıştığı karizmatik Doktor Jonathan Banks (Jude Law) tarafından tekrardan terapi seanslarına alınıyor.Doktor Jonathan’ ın danışmanlığını yaptığı medikal şirketinin deneysel aşamada olan Ablixa isimli ilacı hem Emily Taylor’ ın hem de Doktor Jonathan Banks in hayatında trajik değişikliklere yol açıyor.Yönetmen Steven Soderbergh jübile niteliği taşıyan son filminde günümüz ekonomik ve sağlık sistemlerine göndermelerde bulunurken,Emily ve onun halef-selef doktorlarının sürpriz şekilde kesişen kaderleri çerçevesinde ilerleyen hikayesi ile filmin finaline kadar matruşkanın içersinden matruşka çıkartarak seyirciyi şaşırtmayı başarıyor.Dram, gerilim türündeki otuz milyon dolar bütçeli film ülkemizde Acı Reçete ismiyle gösterimde ve 106 dakika sürüyor.
20 Mayıs 2013 Pazartesi
DAN BROWN-CEHENNEM
DAN BROWN-CEHENNEM
“Sürdürülebilir bir gelecek için Dünyanın nüfusu ne kadar olmalı?”Sorusunu soran ve eğer insanoğlunun bu artan ivmeyle çoğalması kontrol altına alınmazsa yakın gelecekte doğal kaynakların yetersiz kalacağı ve ırkımızın yok olacağını düşünen İsviçreli Transhümanist genetik bilimci Bertrand Zobrist’in Bilim dünyasında fikirleriyle beraber yalnız kalıyor.. Vakti zamanında çok sevdiği, doğup büyüdüğü Floransa dan sürgün edilen ve yalnız kalan hayranı olduğu İtalyan şair Dante Alighieri ile kader birliği ediyor.Tarih tekerrürdür..Zobrist, İnsanoğlunun bundan sonraki yeni aydınlanmasının da tıpkı geçmişte olduğu gibi Avrupada büyük veba salgını ile nüfusunun kırılması ve hemen sonrasında başlayan Rönesans hareketiyle benzer bir şekilde gerçekleşeceğine inanıyor.Bu idealini gerçekleştirmek uğruna biyolojik bir silah geliştiriyor ve eylemini hayranı olduğu ve kader birliği ettiği Dante Alighieri’nin İlahi Komedya adlı eseriyle örtüşecek şekilde planlıyor.Bu noktada vakti zamanında çılgın bilim adamı Zobrist’i kaale almayan ve adını biyolojik terör tehdidi listesine ekleyen WHO Dünya Sağlık Örgütü eylemi durdurabilmek için Simgebilimci profesör Robert Langdon’ a başvuruyor ve heyecan Floransanın sokaklarında başlıyor.Ancak kahramanımız Langdon maça bu sefer resmen 2-0 mağlup başlıyor.Çünkü başından vurulmuş olarak gözlerini bir hastane odasında açıyor.Ne ona her zaman yardım eden foto grafik hafızası, nede son iki güne dair yaşadıkları hatırında...Her ne pahasına olursa olsun kendilerine yüklü bir ödeme yapan Zobrist’i korumak ve çılgın planını gerçekleştirirken ona yardımcı olan uluslar arası gizli bir örgüte karşı hayatta kalabilmesi ve Dünyayı biyolojik bir tehditten koruyabilmesi için güvenebileceği tek kişi gözlerini açar açmaz karşısında bulduğu gizemli Doktor Sienna Brooks oluyor. Floransa da başlayan,Venedik de süren ve kendilerini İstanbul’a götüren bir serüvenin içersinde buluyorlar.
Robert Langdon İstanbulda!
Düğüm İstanbul da çözülüyor.Robert Langdon tarihi yarımadada Dante’ nin ve Zobrist ‘in izini sürüyor.İstanbul’u ,Ayasofyayı,Yerebatan sarnıcını,Halici,Galatayı Dan Brown’un kelimeleriyle tecrübe etmek okadar keyifliki..Üstat, İstanbul’u,yaşamı,sokakları,insanları ve de Asyayla,Avrupanın birleşimi dört yolun kesişimi, yedi tepeli şehrin kendine has kültürel mozağini mükemmel anlatıyor.Tüm unsurları çok güzel yansıtmış ve sanki kitabın en güzel kısmını tatlı niyetine sona saklamış.
Yine,yeniden Ters Köşe Olmaya Hazırlanın!
Dan Brown’un Cehenneminde yine,yeniden ters köşe olmaya hazırlanın,yada..Hiç yorulmayın kendinizi Brown’un roller coster’ına bırakın..Brown okuru an be an adeta mekanların içinde dolaştırırken, her bir bölümün sonunda muhakkak heyecan içersinde bırakmayı başarıyor.Kitabın anlam ve önemine istinaden bir kez daha yere batan sarnıcını ziyaret ettim.Şunu söylemeliyim ki kitap çıkalı birkaç gün olmasına rağmen Yerebatanın girişinde her zamankinin üzerinde bir turist yoğunluğu ve uzayıp giden bir kuyruk gözlemledim.Şundan emin olabiliriz ki önümüzdeki aylarda ve yıllarda Yedi Tepeli Cennetimiz İstanbul’da hatrı sayılır miktarda turistlerin geleceği bir “Cehennem” turizmine sahip olacağımız kaçınılmaz görünüyor.Tıpkı, Paris ve Vatikan da olduğu gibi.Dan Brown-Cehennem Altın kitaplardan çıktı.E, ne diyelim; Teşekkürler Dan Brown..
Onur Savaş
19 Mayıs 2013 Pazar
PİRİ REİS VE 1513 DÜNYA HARİTASI:500 YILIN GİZEMİ SERGİSİ
PİRİ REİS VE 1513 DÜNYA HARİTASI:500 YILIN GİZEMİ SERGİSİ
Beşyüz yıl önce siz dünyayı nasıl hayal ederdiniz?Onların gerçeği sizi bekliyor..
Türk denizcisi Piri Reis'in hayatını, Akdeniz ve Mısırda yaptığı seferlerde aldığı notlardan oluşturduğu Kitab-ı bahriyenin ve günümüze kadar ulaşan 1513 tarihli Dünya haritasının yer aldığı sergi 30 Mayıs'a kadar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezinde ziyaretinizi bekliyor.Sergide ayrıca 1513 Dünya haritası temalı büyük bir çini koleksiyonuda yer almakta.
Beşyüz yıl önce siz dünyayı nasıl hayal ederdiniz?Onların gerçeği sizi bekliyor..
Türk denizcisi Piri Reis'in hayatını, Akdeniz ve Mısırda yaptığı seferlerde aldığı notlardan oluşturduğu Kitab-ı bahriyenin ve günümüze kadar ulaşan 1513 tarihli Dünya haritasının yer aldığı sergi 30 Mayıs'a kadar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezinde ziyaretinizi bekliyor.Sergide ayrıca 1513 Dünya haritası temalı büyük bir çini koleksiyonuda yer almakta.

Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi:
Boğazkesen Caddesi Defterdar Yokuşu 2, Tophane / Beyoğlu15 Mayıs 2013 Çarşamba
AHMET ALTAN-SON OYUN
AHMET ALTAN: SON OYUN
Romanın sonunu daha ilk sayfada açıklayıp, okuru 400 sayfa boyunca heyecan ve merak içersinde bırakmayı başarıyor Ahmet Altan Son Oyunda.Hikaye,yalnızlığa mahkum olan ve artık kitapları eskisi gibi okunmayan bir yazarın cinayet romanı yazmak için gelip yerleştiği kasabada cinayet işlemesiyle başlıyor.Yazar, yaşamaya başladığı nezih görünen ama perde arkasında iç hesaplaşmaların kol gezdiği kasabada yalnızlığına son verecek kadınla tanışıyor.Kasaba iktidar hesaplaşmalarıyla her geçen gün çıldırırken, yazar kasabaya yavaş yavaş kendini kabul ettiriyor.Olay örgüsü ve felsefi soruların uyumlu birlikteliğiyle yürüyen Son Oyun, okurlara heyecan,gerilim,acaba ne olacak duygularını yaşatırken aynı zamanda şahane bir felsefi şölende sunuyor.Kitap, Everest yayınlarından 978-605-141-642-7 ISBN numarasıyla raflardaki yerini aldı.
BİR HAYALİM VAR
BİR HAYALİM VAR
Güzel bir sonbahar sabahı.Yer Madrid,Estadio Bernabeu.
Hani o Real Madrid futbol takımının efsanevi devasa stadyumu Bernabeu..Binlerce Atletico Madrid ve Real Madrid formalı taraftar stadyumun çevresinde heyecan içersinde beklemekte.Yalnız bu işte bir gariplik var.Futbolcular ısınma ve esneme hareketleri yapacağına stadyumun çevresindeki taraftarlar yapmakta.Birazdan maça futbolcular değilde onlar çıkacakmış gibi..Zaten Pazar sabahının dokuzunda maç da olur mu?
“ÜÇ,İKİ BİR BAŞLAAA!!” Anonsuyla binlerce Atleticolu ve Realli taraftar,sporsever,koşu sever kendileri için ayrı ayrı tahsis edilen kırmızı ve beyaz renkli start noktalarından geniş caddeye doğru akmaya başladılar.Çok enteresan bir görüntü oluşmuştu.Daha birkaç saniye önce bir tarafı bembeyaz,diğer tarafı kırmızı çubuklu formalarıyla birbirinden net bir şekilde ayrı duran o binler,startın verilmesinden sonra sanki baraj kapakları açılmışcasına caddeye boşaldı ve birbirlerine kavuşup,karıştılar ve rengarenk bir insan denizi oluşturdular.Sonrasında beraber kol kola,sportmence,dostça,sportmence Vicente Calderon’a doğru(Atletico Madrid takımının stadyumu) koştular..Ne bir kavga,ne bir tatsızlık..Hep beraber o keyifli Pazar sabahında spor yapmanın,hayranı oldukları takımları temsil etmenin verdiği coşkuyu ve hazzı yaşadılar.Finiş de Atletico formalı koşucu,Real için koşan arkadaşına sarıldı,Real Madridli grup Atleticolu grupla şakalaştılar ve beraber kol kola evlerine dağıldılar.Dünyanın ilk derbi koşu yarışını dostane bir şekilde gerçekleştirmenin gururunu ve mutluluğunu yaşayarak..
Sözünü ettiğim yarış İspanyada Marca gazetesinin 3 seneden beri düzenlemiş olduğu “Carrera Marca” www.carreramarca.com/ Profesyonel atletlerin ve halkın katıldığı bir atletizm yarışı.Dünyanın ilk derbi yarışı olması nedeniyle önem taşıyor.İçerik olarak her iki takım taraftarının Real Madrid’in stadyumundan yola çıkarak on kilometrelik güzergahta koşarak yarışı Atletico Madrid’in stadyumunda tamamlaması.Yarış sonunda her iki takım adına koşanların yarış zamanlarının ortalamaları alınıyor ve hangi takımın kazandığı ortaya çıkıyor.Ama asıl kazanan ezeli rekabet ve ebedi dostluk oluyor..
Aralarında etnik ve siyasi anlaşmazlıklar bulunan Atletico ve Real Madridli taraftarlar bile fanatizmden uzak duruyor ve kol kola koşabiliyorlarsa,ben ülkemizde benzer nitelikte bir organizasyonun daha iyisinin gerçekleşeceğine inanıyorum.Çünkü Türk sporunda yaşanan fanatizmin ve taraftarlar arasındaki gerginliklerin hiçbir dayanağı ve mantıklı bir izahı yok.Hayata geçecek böyle projelerin,bu mesnetsiz fanatizmi çok kısa sürede sileceğinden şüphem yok.Madem bu şiddet bulaşıcı ve yayılıyor, o halde buna karşı atılacak fair play adımlarıyla dostluk ve centilmenlik köprüleri kurulacak ve fairplay ruhu Türk sporuna çok hızlı bir şekilde yayılacaktır.Fazlamı hayalciyim?
14 Mayıs 2013 Salı
ANA
Yer yüzündeki ağaçlar kalem olsa,denizlerde mürekkep olsa
sevgili annelerimize yazılıcak duygular bitmez.Bunlar benim içimden gelenler.
ANA
Canından can çıkartıp da yaşayan yegane varlık anadır,
Ana fedarkardır; paylaşır,yaşatır.
Bebe beşikte ağlar,ananın yüreğini dağlar,
Gün gelir çocuk okula koşar, ananın öğretmenlik kariyeri
başlar,
Bi gün…Genç yuvadan uçar,ana için için ağlar.
Ana sanatçıdır;Asker Memedi,Doktor Ayşeyi,öğretmen Elifi
daha nice vatana hayırlı bireyi ortaya koyar,bir tablo gibi boyar,tamamlar.Elleriyle
göreve yollar.
Ha sonra gözleri dolar,evladın başına bir şey gelecek diye
yüreği sızlar,
Ama dedik ya analar her daim fedarkar!
Ana sabırdır; her şeyi anlar ama susar.
Ana kucaktır; evlatlarına her zaman yumuşaktır.
Ana taştır; evladı ve ailesinin düşmanına karşı kayadır.
Ana topraktır; fidelerine sığnaktır,hayattır.
Ana dağdır; tüm zorlukların karşısında dimdik ayaktadır!
Ana ırmaktır; yavrusunu hep mutluluk denizine ulaştırır.
Ana gündüzdür; çocuğun yüzünü hep güldürür.
Ana akşamdır; yeri gelir kabahati kapatandır.
Ana tabiattır,
Tabiat Anadır.
Tüm ANNELERİMİZİN günü kutlu olsun.
Sevgiler..
onur savaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)