14 Mart 2023 Salı

Kara Propaganda

 Dil insana bahşedilmiş ne büyük bir güçtür. Dilimizle yaralı gönüllere merhem olabiliriz ya da masum gönülleri zehirleyip yaralayabilir ve hatta öldürebiliriz. Kötü sözle kalp kırmaktan bahsediyorum sevgili okur. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed " kalp kırmak 70 tane Kabe yıkmaktan daha büyük günahtır " sözünü boşuna dememiş. Dil propaganda silahının mermisidir. Propaganda öyle bir silahtır ki etkili kullanıldığın bir toplumu manipüle edebilir, devletleri savaşa sokabilir ve insanları birbirine kırdırabilir. İkinci dünya savaşında seçimle iktidara gelen Adolf Hitler; Yahudilerin yok edilmesi ve dünyaya savaş açma konusunda kendi halkını ikna etmiş ve vicdansız robotlara dönüşen nazi subaylarının doğmasına neden olmuştur. Hitler'in karapropaganda makinesinin en önemli aktörü enformasyon bakanı Goebbels'dir. Goebbels'in şu sözü meşhurdur: " Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır " Alman halkı öyle yanıltılmıştıki ikinci dünya savaşının sonuna gelindiğinde ve Almanya'nın kaybetmesi kesinleştiğinde sovyet tankları Berlin'e girdiğinde Almanya'nın savaşı kazandığını zannediyorlardı. Benzer bir durum yaklaşık atmış yıl sonra Irak'da yaşandı. On bir eylül ikiz kule saldırılarından sonra ABD Büyük Ortadoğu Projesini uygulamak için Irak'ı işgal etmeyi kafasına koymuştu. Dışişleri bakanı olan Powell diye birini ortaya çıkardılar ve Powell kapı kapı gezip Saddam'ın kimyasal silahları var yalanını söyledi. ABD etkin lobi faaliyetleri ve dünyayı ahtapot gibi saran derin medya gücüyle algı yarattı ve 2003 yılında Irak'ı işgal edip Irak lideri Saddam Hüseyin'i devirdiler. ABD Irak'a demokrasi ve barış getiriyoruz dedi ama Irak'da bir milyonun üzerinde sivil hayatını kaybetti. Buradada bir kara propaganda örneği var sevgili okur. Savaştan yıllar sonra Hollywood " Irak'da kimyasal silahlar var " yalanını konu alan bir film çekti. Green Zone ( Yeşil Bölge ) adlı filmde Matt Damon Irak'da görevli bir Amerikan askerini oynuyordu. Matt Damon ve emrindeki askerler kendilerine üst makamlardan iletilen istihbarat ışığında Saddam'ın kimyasal silahlarını bulmak için baskınlar yapıyorlardı ama o silahları bir türlü bulamıyorlardı. Çünkü gerçekte öyle bir silah yoktu. ABD Irak'ı işgal etmek için tüm dünyaya yalan söylemişti. Ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti. Irak işgal edilmiş ve Saddam Hüseyin idam edilmişti. İleriki satırlarda vereceğim örnek bizi yakından ilgilendiriyor. FETÖ meselesi. Fetullah Gülen devletin içine bizzat MİT müsteşarı Fuat Doğu tarafından alınmıştı. Kendisine komünizm ile mücadele derneği kurulması tebliğ edilmişti. Fetullah Gülen'in de yaptığı karapropaganda örneğidir. Işık evlerinde topladığı çocukların beynini din argümanını kullanarak beyinlerini yıkamış ve örgütüne eleman devşirmiştir. 15 Temmuz darbesi olana kadar toplumun bir kesimi bunlara bağışta bulunmuş ve çoluğunu çocuğunu bunların ışık evlerine ve dersanelerine göndermişti. Kandırılanların söylediği şey şuydu: " Alnı secdeye değen adamdan, din öğreten adamdan zarar gelmez " Oysaki FETÖ Amerikan istihbaratı CIA'dan emir alan ve ABD'nin emperyalist emellerini gerçekleştirmek için bizzat Amerika tarafından kumanda edilen kripto bir istihbarat örgütüydü. Yakın geçmişimizde örgütün karapropaganda gücüne şahit olduk. FETÖ'cü savcılar ve polisler tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin subaylarına kumpas kuruldu. Adına Ergenekon dedikleri düzmece davalarla ordumuzun namuslu subaylarından oluşan komuta kademesi tasviye edildi ve yerlerine geçen FETÖ'cü askerler 15 Temmuz darbesini yaptı. Davalar sırasında medyada Ergenekon davası haklıymış gibi gösterildi ve öyle bir kamuoyu oluşturuldu. Hatta dönemin başbakanı Erdoğan " Ben bu davanın savcısıyım " sözünü bile söyledi. Ne zaman ki 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda ucu kendisine dokundu ozaman FETÖ ile mücadele kararı aldı. Ah sevgili okur. Başımıza ne geliyorsa bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dememizden geliyor. Yukarıda verdiğim örneklerden anlaşılacağı üzere propaganda çok tehlikeli bir silah ve toplumları felakete sürükleyebilir. Bu tehlikeden sakınmamızın yolu din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı laik bir devlet anlayışına sahip olmamızdan ve tarafsız özgür bir basına sahip olmamızdan geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder