Bir ay kadar önce Parazit filmini izledim. Hani geçen oskar töreninde en iyi film oskarını kazanan Güney Kore yapımı film. Tarihte ilk defa bir yabancı film en iyi film oskarını kazandı. Bana göre bu filmi özel yapan şey; fakir bir aile portresiyle zengin bir aile portresinin hikayeye entrika katarak çarpıştırılıyor oluşu ve hikayeden de mizahın eksik olmaması. Filmin sonunda fakir ailenin babası daha önceden çalışanı olduğu evin bodrumunda hapis hayatı yaşamak zorunda kalıyor ve oradan evin üstkatındaki ampulün ışığını açıp kapayarak mors alfabesiyle oğluna bir mesaj göndermeye çalışıyor. Nasıl bir kapana kısılmışlık duygusu ve nasıl da en çaresiz anda bile umudunu kaybetmeme duygusu. Bu beni derin düşüncelere attı. Bizler de kendi hayatlarımız da çaresiz hisdettiğimizde; arkadaşlarımıza, ana-babamıza, patronumuza ya da evrene yerine ulaşıp ulaşamayacağını bilmediğimiz mesajlar göndermiyor muyuz?
Son zamanlarda keşfettiğim üç kadın müzisyen var.
Işıl Ayman: Henüz 15 yaşında. Pera Güzel Sanatlar tiyatro bölümünde okuyor. Gitarıyla ve özgün sesiyle harikalar yaratıyor. Ben bu genç hanımefendiyi geleceğin Nil Karaibrahimgil'i olarak nitelendiriyorum.
Merve Kazanç: Merve Rock ve Metal söylüyor. İngilizce şarkıları şahane söylüyor. Güçlü sesine kapılmamanız elde değil. Instagramdan yaptığı canlı konserleri kaçırmıyorum.
Birsu Sayın: Birsu korona günlerinde çıkan bu da geçer Türkiyem şarkısının olduğu Peros reklamınfa sesini duyduk. Kalbinizi okşayan bu büyülü sesin içinize işlememesi mümkün değil.Birsu da Işıl gibi gitar çalıyor ve şarkı söylüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder