28 Mayıs 2020 Perşembe

Güç Körlüğü ve Irkçılık

Hiç bir suçunuz olmadığı halde elleriniz ters kelepçelenerek yere yüzükoyun yatırıldığınızı hayal edin ve boğazının bir diz yarafından ezildiğini düşünün.Saniyeler geçiyor ve nefesiniz kesiliyor. Boğulduğunuzu hissediyorsunuz ama bir şey yapamıyorsunuz. Çaresizce " Nefes alamıyorum " diyorsunuz. Bu sözler iki gün önce Amerikada dört polis tarafından öldürülen George Floyd'a ait. Dört polis sırf ellerinde siyahi bir şüphelinin eşkali olduğu için George'u işkence ederek öldürdüler.Bu olayın psikolojik tahlilinde iki ana başlık var. Irkçılık ve Güç Körlüğü. Amerika genlerinde halen ırkçılık hastalığını taşıyor. 2008 de ilk siyahi başkan Obama göreve geldiğinde " İnanabileceğiniz bir değişim " demişti. Anlaşılan o ki ABD o değişimi yapamamış. Güç körlüğüne gelince. Bu öyle bir illettir ki daha buluğ çağına ermemiş ilkokul veletlerinde bile kendini gösterir. Dört çocuk bir araya gelir ve kendilerinden farklı gördükleri diğer bir çocuğu döverler yada ona psikolojik zorbalık yaparlar. Bu duygu yetişkin olunca da ortaya çıkar ve eli silahlı kolluk kuvvetlerinin bazıları eşkiyaya dönüşürler

26 Mayıs 2020 Salı

Parazit

Bir ay kadar önce Parazit filmini izledim. Hani geçen oskar töreninde en iyi film oskarını kazanan Güney Kore yapımı film. Tarihte ilk defa bir yabancı film en iyi film oskarını kazandı. Bana göre bu filmi özel yapan şey; fakir bir aile portresiyle zengin bir aile portresinin hikayeye entrika katarak çarpıştırılıyor oluşu ve hikayeden de mizahın eksik olmaması. Filmin sonunda fakir ailenin babası daha önceden çalışanı olduğu evin bodrumunda hapis hayatı yaşamak zorunda kalıyor ve oradan evin üstkatındaki ampulün ışığını açıp kapayarak mors alfabesiyle oğluna bir mesaj göndermeye çalışıyor. Nasıl bir kapana kısılmışlık duygusu ve nasıl da en çaresiz anda bile umudunu kaybetmeme duygusu. Bu beni derin düşüncelere attı. Bizler de kendi hayatlarımız da çaresiz hisdettiğimizde; arkadaşlarımıza, ana-babamıza, patronumuza ya da evrene yerine ulaşıp ulaşamayacağını bilmediğimiz mesajlar göndermiyor muyuz?

Son zamanlarda keşfettiğim üç kadın müzisyen var.
Işıl Ayman: Henüz 15 yaşında. Pera Güzel Sanatlar tiyatro bölümünde okuyor. Gitarıyla ve özgün sesiyle harikalar yaratıyor. Ben bu genç hanımefendiyi geleceğin Nil Karaibrahimgil'i olarak nitelendiriyorum.
Merve Kazanç: Merve Rock ve Metal söylüyor. İngilizce şarkıları şahane söylüyor. Güçlü sesine kapılmamanız elde değil. Instagramdan yaptığı canlı konserleri kaçırmıyorum.
Birsu Sayın: Birsu korona günlerinde çıkan bu da geçer Türkiyem şarkısının olduğu Peros reklamınfa sesini duyduk. Kalbinizi okşayan bu büyülü sesin içinize işlememesi mümkün değil.Birsu da Işıl gibi gitar çalıyor ve şarkı söylüyor.