29 Mayıs 2017 Pazartesi
RED HEAT-KIZIL ATEŞ
Geçen akşam şeytan dürttü ve aklıma birden bire efsane bir Swarzenneger filmi olan Kızıl Ateş geldi. Dvd koleksiyonumda daima sinema tarihine geçmiş baş yapıtları tutarım. Daha önce bin kez izlediğim ama fi tarihinde aklıma geldiğinde paketini heyecanla açıp yeni bir hakikatle yeniden izleyeceğim keyiflik filmler..
Soğuk Savaş döneminin sonunda Sovyet Rusya' dan Amerika'ya iltica eden uluslararası bir uyuşturucu kaçakçısını yakalamaya çalışan Şikago Polis Departmanı' n da çalışan bir dedektifle, Sovyet cinayet masası şefi Yüzbaşı Danko' nun atıldıkları tehlikeli macerayı ve bu sırada doğan dostluklarını konu alıyor. Komik, pasaklı dedektif rolünde James Belushi ve Danko rolünde Arnold Swarzennegger harika bir ikili oluyor. Aslında bir film göründüğünden çok daha fazlasıdır. Sinemanın; sadece yeri geldiğinde defalarca çekilen sahnelerin ustaca montajlanmasıyla ekrana yansıtılan ahenkli bir görüntü bütünlüğü olduğu sanılır. Görsellik ve ses haricinde beyaz perdeden bağımsız olarak setten seyirciye yaşatılan duygulardır. Filmin girişinde; sonu eksi 20 lerde karların içinde biten Türk Hamamı sahnesi var. Takibinde Danko' nun kalabalık bir bara girdiği sahne var. Suçluyu arıyor. Tüm gözler ansızın içeri giren yabancıya çevriliyor. Her taraftan buharlar yükselirken etrafının çıplak bedenlerle sarıldığı hamamda ve bardayken kameranın bakış açısında sizlere yönelen ağırlığı hissedebiliyorsunuz. Yönetmen Walter Hill sinemanın derin boyutunu bu filme çok iyi yansıtmış.
Kalabalık ve iyi kurgulanmış aksiyon sahneleri birbirini kovalıyor. Ard arda silahlar patlıyor. Film boyunca heyecan ve gerilim hiç eksik olmuyor. Mafyanın, polisin takır takır düştüğü tüm bu dehşetin içinde gözü kara; suça karşı merhametsiz Yüzbaşı Ivan Danko' nun üzerine Terminatorvari jestler çok iyi gidiyor.. Şikago Polis Departmanında her şeyin birbirine girdiği, tüm o dağınıklığın ve curcunanın içersinde sarsılmaz bir ciddiyetle duran şefin camekanlı ofisinde çok çetin geçen toplantılar,
Seksenler pop kültürünün egemen olduğu Amerika Sokaklarında devriye arabasında yaptıkları suçlu takibi ve aksiyon sahneleri kusursuz bir polisiye yaratıyor. Kızıl Meydan' da çekilen ilk film olması özelliğiyle önem taşıyor.
Berlin Duvarı' nın yıkılması,
Soğuk Savaş'ın sona ermesi,
İran' a yapılan ambargoların kalkması ve Dünya' ya entegre olması,
Bir ABD başkanının yıllar sonra Küba' da konuşma yapması... Akıllara " sırada ne var? " sorusunu getiriyor.
Sinema daima bizleri sonra ki aşamalara hazırlayan iyi vakit geçirdiğimiz ve bir takım gerçeklerle yüzleştiğimiz hayatımıza yön veren mecra oluyor. Filmin sonunda Amerika ve Rusya uluslararası teröristi etkisiz hale getirmeyi başarıyor. Ama benim hafızımda en çok; sert bir kışın yaşandığı Moskova'da yitirdiği mesai arkadaşının ardından Büro' dan aldığı emirle Amerika' ya giden Danko' nun orada ki meslektaşları tarafından havalimanında karşılanması, üçlünün ilk kez tanışması ve Rus misafirlerini kalacakları otele bıraktıkları kendi içinde derin bir duygusallık barındıran sahne yer etti.
Sırada ne var demişken. Yoksa sırada Kuzey Kore ve Güney Korenin birbirine kavuşması, insanların birlikte gülüp eğleneceği etkinlikler, halkların birbirine karışıp yaşamlarına devam edeceği günler mi var?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder