25 Nisan 2016 Pazartesi

HAMLE

23 NİSAN

Hangi şartlar altında olursak olalım bir başka 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasını yaşıyoruz. Ulu Önder Atatürk’ ün Dünya’ da ki tüm çocuklara armağan ettiği eşsiz bir şölen.

Çocuk ve çocukluk hissiyatı öylesine mühim ki…

Çocuk ve kendini çocuk gibi hissedenler ile ilgili söylemek istediğim önemli birkaç şey var.
Hani yıl boyu deliler gibi çalışır, hayatın koşuşturmacası içinde yorgun düşeriz. Sonra bir haftalığına aileyi toparlar tatile gideriz. Her şeyi unutur, yenilenip, dinleniriz. İşte ben çocuksu olmayı “arada bir tatile çıkmaya” benzetiyorum.

Bence bir çocuk dünyadaki en güçlü kişidir. Çünkü güç yürekle ölçülür. Saflıkla, samimiyetle…

Şu hayatta ki en kıymetli şey ailemiz. Onların varlığıyla güçlü, güvende ve mutlu hissediyoruz. Ama bunun haricinde bir başka ailemiz daha var. Büyüyoruz, hayatın bize yaşattığı deneyimlerle değişiyoruz. Çocuksu olup da benim deyişimle “tatile çıktığımızda” aslında ihmal ettiğimiz öteki aileyle bir araya geliyoruz. Yani en güçlü olduğumuz dönemki saflığımız ve samimiyetimizle… Onları hatırlayıp bir anlamda gönül alıyoruz. Buna büyürken hiç farkında olmadan kırmış olduğumuz kendi gönlümüz de dahil! Onları hatırlarken yapaylığı unutuyoruz. Mutlu oluyoruz, gerçekten gülüyoruz. Bir çocuk gibi…
Çocuk ve kendini çocuk gibi hissedenler ile ilgili söylemek istediğim önemli birkaç şey daha var…
Çünkü içinde zerre çocukluk hissiyatı barındıranlar;
Yıkılıp harabeye dönmüş vatanından kaçıp cennete kavuşma yolculukları ege kıyılarına vuran çocuk ölüleriyle son bulan savaşları çıkartmazlar!
İçinde zerre çocukluk hissiyatı barındıranlar;
Son haftalarda gündeme gelen çocuk istismarı kepazeliklerinde ama aktörleri olarak ama göz yumanlar olarak sebep olmazlar. Olamazlar!
Daha hayatlarının başında ki minicik yavruları ömürlerinin sonuna kadar yaşamak zorunda kalacakları bir travmanın arafına acımasızca atmazlar! Atamazlar!

KRAL İÇİN HOLOGRAM

Kral için Hologram bir Tom Hanks filmi. Geçen hafta sonu sinemada izledim. Amerika’ da işleri batırmış hayatında ki bunalıma ve mali problemlerine çözümü çok uzaklarda Suudi Arabistan’ da arayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Issız bir çölde yetersiz şartlarda ve kendi gibi bunalım ve salla başını al maaşını psikolojinde olan çadırda ki  üç kişilik ekibin başına amir olarak gidiyor. Gelmesi; belki yarın belki yarından da yakın  olan Krala sunum yapmak için hazırlanıyorlar. Suudi Kralına!  Satacakları ürün yanınızda olmayan birini üç boyutlu bir gerçeklikte sizinle aynı ortamda buluşturan bir teknoloji. Kral’ ın bir türlü gelmediği, teknik aksaklıkların giderilmediği tek düze sıkıcı günler bir birini kovalıyor. Boşanırken evini satmış, karısından ayrılmış, kızının eğitim masrafları için bu sefer başarılı olması gereken ancak geldiği bu yeni ülkede medeniyetler arası farklılığın şokunu da yaşayan orta yaşlı bezgin iş adamı Alan’ ı Tom Hanks mükemmel oynuyor.

Taksici Yusuf’ un servisi kaçıran Alan’ ı ( ki bu zamanında ayılamayan Alan’ ın başına birkaç kez geliyor ) şantiyeye götürürken ki diyalogları filmin içinde belki birkaç dakika sürüyor ama önemli mesajlar veriyor. Bir dönem Amerika’ da eğitim görmüş olan Yusuf seyahatleri boyunca sürekli ezbere bildiği popüler kültüründen muhabbet açıyor Alan’ a ama Alan konuşulanlardan bi haber. İşini ciddiye almayan yabancı Alan, Suudi patronu ziyareti sırasında itibar görürken, ömrünü o yabancıya benzemeye adayan Suudi Yusuf ise aynı ortamda adam yerine konmuyor…  Bugün global olarak hepimizin bir şekilde özentisi olduğu veya rüyasını gördüğü modern kültür masalının boşluğunu çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne sererken, konunun özünden uzak sadece etiketler üzerine kodladığımız iş dünyasında ki ve yaşamlarımızda ki defolu gerçekliğimizi eleştiriyor. Bu arada Arap doktor Zehra ile Alan’ ın yolları bir vesileyle kesişiyor…

Bir roman uyarlaması olan Kral için Hologram, kazanmanın, kaybetmenin hayatta mutlak bir sonucun olmadığını anlatıyor. Aşkı hatırladığımız ve ona sahip çıktığımız müddetçe çareye ulaşabileceğimizi anlatan güzel bir Tom Hanks filmi.       

HAMLE

Birkaç dakikada gidilecek mesafelerin saatleri bulması her gün araçların, egzoz dumanlarının arasında tıkışıp kalma, gürültünün içinde boğulma… Evet trafikten bahsediyorum. Toplu taşımanın haricinde bunun üstesinden gelecek en önemli çözüm organik ulaşım. Bu konuda bisiklet kullanımı büyük bir pratiklik arz ediyor. Tabi bunun için uygun bisiklet yolları gerekiyor. Önceki dönem belediye başkanımız Sayın Yakup Koçal’ ın tatbik ettiği projeyle Yalovamız şehir merkezinde kazandığı 42 kilometreyi bulan bisiklet yollarıyla bu hususta ülke genelinde örnek bir şehir olmuştu. Gelgelelim boyu yarım metreyi bulan turuncu kukalarla caddeden mavi bisiklet yollarına çıp, çıp, çıp, çıp diye yanan dörtlüleri açtığı zaman her haltı yiyebileceğini sanan şoförlerin park etmesiyle uygulamada sıkıntılar yaşanıyordu. Malum bizim caddelerimiz yan yana maksimum üç araba sığabilecek genişlikte. Tek yön gidiş olan caddelere bile çıp, çıp dörtlülerin dokunulmazlığına sığınan ‘saygılı’ şoförlerimiz kafasına göre park edip hem araç hem yaya trafiğini tıkıyordu. Tıkıyordu dedim çünkü geçen yollarda bir tadilat yapılmış ve bahsettiğim sorunlar ortadan kaldırılmış. Eskiden bisiklet yolunda duran o turuncu kukalar caddelerin tam ortasına konarak yol ikiye bölünmüş. Tek gidiş olan yollar ikiye bölünerek arabaların park etme ihtimalleri ortadan kaldırılmış. Bazı caddeler gidiş dönüşe çevrilmiş. Yani anlayacağınız tek bir hamleyle kural tanımazların manevra kabiliyetleri sıfırlanmış ve bisiklet ve araç trafiğine işlerlik kazandırılmış. Hafta sonu şehir merkezinde ki sürüş deneyiminde farkı gördüm. Eh artık baharda geldi, havalarda düzeldi. Bize de iki teker üzerinde rüzgarın keyfini çıkarmak kalıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder