2 Haziran 2020 Salı
Kalkan Yasaklar
Dün 1 Hazirandı. Ayın birinci günü olması, yeni bir mevsimin başlangıcı olmasıyla özel bir gündü. Kışı geride bırakacak güneşli günlerin müjdesiydi. Aynı zamanda yeni bir başlangıç anlamına geliyordu. Tüm gezegeni perişan eden korona virüslü felce uğramış hayatlarımıza da yeni bir başlangıç yapma anlamına geliyordu. Haziran 1 pek çok korona yasağının kalktığı tarih. Restoranlar, kafe ve çay bahçeleri yeniden açıldı. Sahil bantları ve mesire alanlar üzerindeki yasak kalktı. Bende gün boyu yasakların kalktığı mekanlara uğradım ve insanları gözlemledim. Öğlene doğru karnım acıktı ve kendimi dışarı attım. Postanenin önü kalabalıktı. Postaneye insanlar sırayla alınıyordu ve sırada sosyal mesafeye dikkat eden insanlar maskeliydi. Oradan öğle yemeklerimi yemeye alışkın olduğum Kristal'e geçtim. İki buçuk aylık hasretin sona ermesini kutladık, şakalaştık. Kristal sırt sırta olan koltuklarını bazılarını sosyal mesafeyi koruyacak şekilde bazıları şerit çekilerek iptal edilmiş. Yemeğimi yedim. İçeride müşterilere maske takılması konusunda herhangi bir telkin yoktu. İçeride hatırı sayılır bir müşteri vardı. Ordan çıkıp denize nazır çay içilen Deniz Kızı aile çay bahçesine gittim ve tavşan kanı çayımı içerken manzaranın keyfini çıkardım. Eve geldim ve dördüncü romanımı uzunca bir aranın ardından kaldığım yerden yazmaya başladım. Tarih 1 haziran dedik. Yeni başlangıçların tarihi. Akşam üzeri her zaman gittiğim kır pidecisine gittim. Müşterisi boldu. Sonra bizim evin sokağındaki Çaydanluk kafeye gittim. Orası benim mekan. Günün büyük bir bölümünü orda geçiririm ve arkadaşlarımla sohbet ederim. Daha sonra sahilde bir saatlik yürüyüş yaptım ve sahil kalabalıktı. Tüm kafe ve restoranlar açılmıştı.Korona yasaklarının kalktığı 1 Hazirandan izlenimlerim; iki buçuk ayda evde sıkılan halk kafeleri, restoranları ve sahili doldurmuş durumda. Belkide hükümet virüse karşı birazda toplum bağışıklığı kazanılmasını hedefliyor. Esnafa gelince;Belki dükkanları eski yoğunluğunda değil ama yinede ilk günkü bu kalabalıklık ümit verici. Bozulan ekonomilerinin en kısa sürede düzeleceğine inanıyorum. Koronanın beli kırıldı. Sosyal mesafe, maske ve el hijyeni konularına dikkat ederek biz koronanın üstesinden geleceğiz.
1 Haziran 2020 Pazartesi
Klonlar Çağı
Dün akşam bein movies de Gemini Man adlı filmi seyrettim. Will Smitt'in daha bir kaç ay önce sinemalarda oynayan son aksiyon bilimkurgu filmi. Will Smitt gizli servis adına çalışan başarılı bir suikatçı. Son işinde 200 kilometre hızla giden bir trenin içinde oturan hedefimi tam 800 metreden vuruyor ve bu işinden sonra emekli olmaya karar veriyor. Ancak öğrenmemesi gereken bir bilgi öğreniyor ve teşkilatın içinde bir birim Will Smitt'i ortadan kaldırması için bir suikastçı yolluyor. Will Smitt suikastçısını görünce şaşkınlığa uğruyor çünkü suikastçısı Will Smitt'in 20 yaşındaki hali. Teşkilatın Will Smitt'i klonladığı ortaya çıkıyor ve onu öldürmesi için klonunu yolluyor. Bu film aklıma gelecekte insan klonlanmasına dair düşünceler getirdi aklıma. Biliyorsunuz insanoğlunun ilk klonlama macerası 1996 yılında İskoçyada Dolly adlı koyunun klonlamasıyla başlamıştı. Gelecekte polis teşkilatında ya da orduda görev alacak klon askerlerden söz ediyorum. Onların anne babaları olmayacak. Herhangi bir aileleri de olmayacak. Herhangi bir yere aidiyet hissetmeyecekler. Bağlı oldukları tek yer karargah olacak ve insani zaifiyetlerden arınmış soğukkanlı birer ölüm makinesi olacaklar. Ama aslında klon da olsalar onlar da insan olmayacaklar mı? Onları insani ilişkilerden soyutlayıp silah altına almak insan haklarına aykırı olmayacak mı? Yoksa insan klonlanmasıyla birlikte yeni bir kölelik çağı mı başlayacak. İşte bunlar aklıma takılıp giden sorular.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)