Murakami’nin koşmak
ve roman yazarlığı üzerine kaleme aldığı bu denemesi belkide onun en kişisel kitabı. Çeyrek asırdır
yazdığı Romanlarla Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Japon yazar Haruki Murakami’nin yazmaya ve maraton
koşmaya adadığı hayatının 25 yılına projeksiyon tutan bu kitap size onu
yakından tanıma şansını sunuyor.
Yazma eylemi için gerekli olan konular, günlük yaşantıdaki
deneyimlerden elde edilirken bu parçaları bir araya getirecek, onları anlamlı
kılacak, hikayenin çıkış noktasını oluşturacak ilhamın kaynağı ise bilinçaltından, rüyalardan
vb. gelir. İster doğuştan yeteneğe, ister kararlı bir çalışma disipline sahip
olsun sözünü ettiğim bu cevherin çıkartıldığı, yazarların dolaştığı pek de tekin
olmayan karanlık sular vardır. Murakami bu konuyla alakalı kitabında şöyle
diyor.
“Biz roman yazmaya çalıştığımızda, insanlığın temelinde
bulunan zehir gibi bir şeyi istemese de çekip çıkarır, görünür kılarız. Yazarlar
az çok bu zehre maruz kalır. Bu zehir işin içine girmediği sürece, gerçek
anlamda yaratıcılık eylemi ortaya koyulamaz çünkü (tuhaf bir benzetmeyle
söyleyeceğim ama balonbalığının zehirli kısmının aynı zamanda en lezzetli kısmı
olmasıyla tıpatıp benzeyen bir durum galiba). Ama gerçekten sağlıksız olan
şeylerle insan mümkün olduğunca sağlıklı olmak zorundadır. Bu, benim tezim. Yani
sağlıksız bir ruh bile, yine sağlıklı bir vücuda gereksinim duyar.”
Haruki Murakami
kitapları pek çok ödül alan, milyonlar satan, Dünya genelinde kırkın üzerin dile çevrilen bir
yazar. En büyük tutkusu ise 25 yıldır ara vermeden sürdürdüğü koşu. Belki de
başarısının sırrı bu sürdürülebilirlikte
saklı. Birkaç yıldan, bir kez olsun tamamlanan 42kilometre195metrelik bir
maratondan bahsetmiyoruz. Tam çeyrek asırdır hiç ara vermeden yapılan
antremanlardan ve koşulan sayısız maratonlardan bahsediyoruz. Maraton gibi uzun
bir yarış türünden zevk almasını “ Yanlış
anlaşılmasın, elbette ben de yenilmekten hoşlanmam. Fakat nedendir
bilmem, eskiden beri bir başkasına üstün gelmek ya da yenilmek pek umurumda
olmadı. Bu özelliğim bir yetişkin olduktan sonrada değişmedi.Hangi konuda
olursa olsun bir başkasını yenmeyi ya da ona karşı yenilmeyi kafama takmam.Daha
ziyade aklım kendi koyduğum standartları
sağlamaya odaklanır.Bu anlamda uzun mesafe koşmak benim düşünce tarzıma son
derece uygun bir spor.” Şeklinde açıklıyor.
“Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir tercih
meselesidir.”
“Yürekte açılan
yaralar, bir insanın bağımsızlığı karşısında dünyaya ödemek zorunda olduğu çok
doğal bir bedel.”
Kitabın etkileyici
cümlelerinden.
Doğan Kitap'tan çıkan 169 sayfalık Koşmasaydım Yazamazdım bir tutku olarak koşmak ve bu tutkuyla
terbiye edilen yazma eylemi üzerine eşsiz bir metin…